6. Bölüm "Sarhoş Kaan"

65.2K 2.7K 190
                                    

İlk komite haftası gelip çattığında kantin masalarında notlar ve dersler konuşuluyordu. Son gün not aramaya çıkanlar, kopya çekerken yakalananlar, kanka şunu bana bir anlatsana diye yalvaranlar... Herkes kendi derdindeydi.

Kantinde Şeyma'ya üniversitede bile kurtulamadığı matematik konularını anlatırken kıvırcık kırmızı saçlı, yırtık pantolonlu tatlı gülüşleri olan bir kız izin isteyip masamıza oturdu.

"Size kurduğumuz kulüp hakkında bilgi vermek istiyorum. Belki üye olmak istersiniz."

Şeyma dersten kaçma isteğiyle yanıp tutuştuğundan hemen "Tabii," diye atılıverdiğinde kız teşekkür edip kendini tanıtarak konuşmaya başladı.

"Adım Sezin. Birkaç arkadaşımla bir kulüp kurduk. Şimdi üye arıyoruz. O yüzden size kısa bir tanıtım geçmek istiyorum. Kulübün amacı vize ve final haftalarını kolaylaştırmak. Bunu şöyle yapmayı düşündük: kulübümüze üye olan arkadaşlarımız eksiği olduğu, kendini yetersiz hissettiği ve iyi olduğunu bildiği, ders verebileceği birer dersle kulübe kaydolacak. Haftada iki gün olan kulüp toplantılarının birinde sınavından korktuğu dersi arkadaşından dinleyip diğer gün kendi ders verecek. Böylece bir ağ oluşturmuş oluyoruz."

"Çok mantıklı," dememle Sezin gülümseyip devam etti.

"Herhangi bir problemde bana gelmeniz halinde elimden geleni yaparım. Bu konuda bir kaygınız olmasın. Hem dersleri halledeceğiz hem sosyalleşip insanlara yardım edeceğiz. Ne dersiniz? Kayıt olmak ister misiniz?"

Şeyma "Vay be!" deyip Sezin'i tebrik etti. "Fikir gerçekten güzel. Neden olmasın ki?"
Bana döndü ve "Kaydoluruz değil mi?" diye sordu. Ben cevap vermeden "Olduk gitti." deyip matematik notlarının üzerine vurdu. "Ben bu kulüp işini çok sevdim ya!"

Sezin kayıt için bilgilerimizi aldıktan sonra bir başka masaya geçerek mesaisine devam ettiğinde Şeyma'nın keyfi yerine gelmişti. Dersten çıkan Buket kantine girdiğinde Şeyma kulüp işini heyecanla ona da anlattı ama Buket ikna olmadı. "Hayatta en sevmediğim şey insanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak." deyip konuyu kapattı.

Dersin başlamasına yakın kızlardan ayrılıp dersliğe gitmek üzere kantinden çıktım. Kaan'ın okula girdiğini gördüğümde adımlarımı hızlandırdım. Piknik hadisesinden sonra üç hafta geçmişti ve o okula hiç gelmemişti. Alp laf arasında şirkette işleri olduğunu söylemişti. Daha önce ne şirketleri olduğunu biliyordum ne de okuldan çok şirkette olduğunu. Pek de ilgilenmemiştim bu bilgilerle ama tevafuk eseri arabalar üzerinde çalıştıklarını öğrenmiştim. Akif internetteki haber sayfalarından bir haberi mesaj atmıştı. Yine o çok sevdiği lüks araçlardan biriyle ilgilidir diye açtığım haberde Vardaroğlu soyadına denk gelmiştim. O an bir şimşek çakmıştı gözümün önünde. "Ben Kaan, Kaan Vardaroğlu!"

Sınavı olmalıydı. Yoksa okula geleceği yoktu. Adımlarım iyice hızlanırken metalik grisi arabasını garaja park etmiş ve içinden çıkmıştı. Etraftaki birçok kızın dikkatini çekmeyi başarıyordu. Lüks arabasıyla geliyor, güneş gözlükleriyle havalı havalı arabasından iniyordu. Haksızlık etmemek için söylemeliydim ki havalı olmak adına pek bir gayreti yoktu. Kızlara bakmıyor, güneş gözlüklerini pek gözünde tutmuyordu. Öyle elleri cebinde havalı havalı da yürümüyordu. Ama herkesin dikkatini çekiyordu işte.

"İkra!"

Duymamış gibi yapmayı aklımdan geçiriyordum ki koşar adımlarla yanıma gelip hızlı yürüme tempoma ayak uydurmaya çalıştı.

"Günaydın yok mu?" diye sorduğunda "Günaydın." dedim kuru bir sesle. Nedensiz bir öfke besliyordum şu an ona. Tabiri yerindeyse kök söktüresim vardı.

İKRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin