1. Bölüm "Başlangıç"

132K 3.5K 326
                                    

Bölümler on üçüncü bölüme kadar düzenlenip tekrar yayınlanmıştır. Kalan bölümler olaylarda büyük değişikliklere gidilmeden zamanla düzenlenecek ve yayınlanacaktır. Hatalar varsa şimdiden affola.

*******

Hayat, başlangıçlardan ve sonlardan ibaretti. Her gün bir hayattı, her saat bir ömür ederdi, her dakika hayatın kendisini oluşturan sonsuzluklardı içinde kaybolmasını bilenlere.

Ben, İkra Karan. Hayat denilen yolculukta cam kenarında oturmayı tercih edenlerdenim. Zaman kavramında kaybolmaktansa hayatı anlamlandırmaya çalışanlardanım. Çileği değil de o yemyeşil ekşi elmaları sevenlerdenim. Başkalarını sevmek için önce kendini sevmeyi bilenlerdenim. İsyan edenlerden değil de şükredenlerdenim. Azmetmeyi, başarmayı bilenlerdenim. Ailem için ölürüm diyenlerdenim. Sevdiğinden çok sevmediği huyları olanlarından, ama bunları kabullenip sindirebilenlerdenim. Ve bir de başlangıçlara çok büyük anlamlar yükleyenlerdenim.

O çok anlamlı başlangıçlardan birini yaşıyordum bu günlerde. Doktor olma arzumu hayata geçirmek için tıp okumak üzere İstanbul'a taşınıyordum. Çocukluğumdan beri rüyalarımı süsleyen beyaz gömleği giymek için ömrümün defterinde yeni bir sayfa açıyordum.

İstanbul'a taşınmak için acele ederken arkada babamla kardeşimi bırakacak olmak bana çok zor geliyordu. Bir de kendim yetmezmiş gibi annemi de bu ayrılığa zorluyor gibi hissediyordum. Annem beni o koca İstanbul'da yalnız bırakmamak için eşinden ve oğlundan bir müddet ayrılmayı göze alıyordu.

Akif son valizi babamın hediye ettiği arabaya yerleştirdikten sonra alnını silip "Ne var bunların içinde?" diye sızlandı. Pek bir şey yoktu aslında. Haddinden fazla kitap vardı, o kadar.

Saatime bakıp "Şeyma bekliyordur bizi," diyerek ayrılık çanını çaldım. Kimsenin istemediği o ayrılık vakti er geç gelecekti elbet.

Annemle babam sarılıp gözleriyle ve tebessümleriyle vedalaşırlarken Akif'in saçlarını karıştırmaya koyuldum. En çok da şu saçlarını karıştırırken içime dolan huzuru özleyecektim bu muzurda.

"Tamam yeter artık!" diyerek elimden kurtulduğunda babamın bana kollarını açtığını gördüm. Koşarak kollarına atıldığımda burnumun direği sızladı. Hiç bu kadar zor olacağını düşünmemiştim. Sanki hiç dönmeyecekmişim gibi şimdi ağlayıp sızlayasım vardı.

"Annene ve kendine çok iyi bak oralarda. Okuluna güzel konsantre ol. İlk sınavlarını verir vermez de soluğu burda al."

Hızlı hızlı başımı salladım. Babamdan ayrılmak çok zordu. O, benim sadece babam değildi ki. Arkadaşım, dostumdu. İşin içinden çıkamadığımda yamacına oturup ağladığımdı. Hocamdı, kitabımdı, bildiğim her şeydi. Ben ondan öğrenmiştim konuşmayı, okumayı, azmetmeyi. Onun sayesinde edebi bilmiştim.

"Eh bu kadar veda yeter artık."

Gözlerimi silip "Allah'a emanet olun." dedim.

Babam arabanın şoför kapısını açarken "Dikkatli sür, varınca da haber verin." dedi.

Arabanın şoför koltuğuna yerleşip "Olur." dedim.

"Ben size epey yemek bıraktım. Bir hafta yeter onlar size. Çorbanın tuzunu biraz az koydum. Baban sevmez tuzlu. Sen içerken kendine koyarsın."

Annem iki gündür Akif'i tembihlemekten kendini alıkoyamıyordu. Anneydi işte. Bir parçası burada kalıyordu ya içine pek sinmiyordu. Beni de yalnız bırakmak istemediğinden böyle ikiye bölünmüştü kadıncağız.

"Hadi hanım, Şeyma'yı bekletmeyin."

Annem oğluyla eşine bir kez daha sarıldıktan sonra yanıma oturup kemerini taktı. Kontağı çevirip el salladıktan sonra besmele çekip Şeyma'ların mahallesine doğru yola koyuldum.

İki mahalle ötede valizleriyle bekleyen Şeyma bizi görür görmez heyecanla el salladı. Aynı şehirde ve aynı okulda okuyacak olmanın heyecanını iki aydır atlatamamıştık. Hâlâ her gün bunun için şükrediyorduk. Çocukluk hayalimiz gerçekleşti diye havalara uçuyorduk.

Şeyma da ailesiyle vedalaştıktan sonra İstanbul'a doğru yola koyulduk. Yolda keyifli şarkılar dinledik, sohbet ettik. En çok da okuldan, İstanbul'dan konuştuk. Şeyma cebinden çıkardığı listeyi okuyordu bir yandan. İstanbul'da kesinlikle yapmamız gereken şeylerin listesini tutmuş deli.

"Kesinlikle o boğazda kahvaltı yapmalıyız." dediğinde "Hay hay," deyip gülümsedim.

"Ve listenin son maddesi," deyip duraksadı. Arka koltukta uyuyakalan annemi kontrol ettikten sonra muzur tavrıyla yerinde kıpırdandı ve "Aşık olmalıyız." dedi.

"Tövbe tövbe."

Verdiğim reaksiyon hoşuna gitmeyince
"Ne tövbe tövbe ya?! Aşık olmak suç mu?" diye kaşlarını çattı. "Ne var yani biz de bir kere aşık olsak, biz de sevilsek? Belki hayatımızın aşkını buluruz."

"Valla benim hiç öyle bir amacım yok. Okulumu bitirip bir an önce doktor olayım da başka bir şey istemiyorum."

"Büyük konuşma İkra."

"Büyük konuşmuyorum. Ama bu konuda kararlıyım. Neyse ya kapatalım bu konuyu."

Şeyma "Peki," deyip bir şeyler mırıldandıktan sonra radyoyu karıştırmaya başladı.

Ben de o sırada yola odaklanmakla birlikte kendi kendime söz veriyordum. Okumaya gönderildiğim yerde bir erkeğin peşine takılmayacak, aşk adı altında doktorluk sevdamdan vazgeçmeyecektim. Okuluma odaklanacaktım. Uğraşlar vererek okumaya hak kazandığım okulumun hakkını verecektim.

İKRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin