"Gülümseme şöyle küllükte yer kalmadı gözbebeğim."
SANCAR
"Emin misiniz?"deyip gözlerime baktı. Ellerimi sıkıca tuttuğum masadan çektiğim sırada belimde ellerini hissettim. Rahatsızlıkla bir belimdeki eline bir de yüzüne bakınca hızla elini çekti.
"Şey başınız döndüğü için..."diye kem küm ettiği sırada konuşmaya başladım.
"Teşekkür ederim ama gerek yok Cenk Bey. Size iyi günler."dedim kısa bir tebessümle. Masadaki diğer kişilerle de kısaca vedalaşıp ayrıldım oradan.
Yaren ve Kaan neredeydi? Beyza ile konuşmak onun o iğrenç gülüşüne tekrar katlanmak istemiyordum.
Yüzüm ateş gibi yanıyordu ve soğuk terler döküyordum. Panik atak geçirmekten korkuyordum. Muhtemelen Beyza'nın gülüşü o gece yaşadığım olayları hatırlatmıştı. Ve vücudum tepki gösteriyordu.
Yaren ile Kaan'ı aradım fakat telefonlarını açmamışlardı. Gözden ne ara kaybolduklarını anlayamamıştım. Hızlı adımlarla lavaboya doğru ilerledim. Elimi yüzümü yıkamak ve bu kalabalıktan uzaklaşmak kendime yapabileceğim en büyük iyilikti şu an.
Buraya daha önce geldiğim için lavabonun yerini biliyordum. Temkinli adımlarla ilerleyip içeriye girdim. Yüzümü yıkadım, ardından ensemi ıslattım.
Sakin ol Miray, sakin ol lütfen. Şimdi değil. Şu an değil...
Biraz daha bekledikten sonra aynadaki yansımamı izledim bir süre. Tam bir zavallı gibi görünüyordum. Kendimi alayla süzdüm. Bunca yıl dişimle tırnağımla kazıyarak gelmiştim buralara. Karşıma çıkan her engeli zaferle aşmışken şimdi Beyza'nın bir bakışıyla bu hale geliyordum.
Kapıyı çalan kişiyle irkilerek toparlandım ve çantamı elime alıp tuvaletin kapısını açtım.
Biri bana tüm bunların kamera şakası olduğunu söylesin artık lütfen. Söz kızmayacağım.
"Bakın burada kim varmış?"dedi yapmacık bir neşeyle. "Sevgili üvey kardeşim Miray."
"Çekil şuradan."dedim onu ittirmeye çalışırken.
"Daha yeni karşılaşmıştık nereye gidiyorsun? Özlemedin mi yoksa beni?"dedi dudaklarını büzerek.
Ağzının üzerine ıslak tuvalet terliğiyle vurma isteği bir dur.
"Çekil Beyza."dedim tane tane. Dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakıyordu.
Şeytan diyor ki...
"Karayazı'ya geri dönmüşsün. Neden?"
"Sana ne."dedim düz bir sesle.
"Bu kadar gurursuz ve geniş olduğunu bilmiyordum."dedi alayla sırıtırken.
"Kes sesini."diye tısladım dişlerimin arasından.
"Hadi ama Miray itiraf et." dedi bir adım geriye doğru atarken. "Savaş'la nişanı attığımı duyduktan sonra yüzsüz gibi peşinden koşmaya çalıştığını itiraf et, söz çok gülmeyeceğim."
"Midemi bulandırıyorsun." dedim tiksinircesine. "Savaş'ta sen de umurumda değilsiniz. Annem hasta olduğu için geldim ve kısa bir süre sonra tekrar gideceğim."
Kısık bir kahkaha attı. Ardından ciddileşip konuşmaya başladı."
"Ay çok üzüldüm. Nesi var Asuman anneciğimin? Yoksa hala kocasının yasını mı tutuyor? Kıyamam."
"Düzgün konuş."dedim sert bir sesle.
"Yalan mı? Sen ve annen elinizde tutamıyorsunuz sevdiğiniz adamları. İkiniz de aynısınız ana kız. Yetersiz ve acınası."
Bu iplerin koptuğu yerdi. Beyza'yı omuzlarından duvara itekleyip boğazını sıkmaya başladığımda elleriyle boğazındaki ellerimi kavradı. Hala pis pis sırıtıyordu.
"Seni mahvederim Beyza. Beni sınama."
"Ben seni sınayalı çok oluyor."dedi zorlukla. Yüzü kızarmaya başlamıştı.
"Ne?"dedim şaşırarak. Anlık dalgınlığımdan faydalanıp beni üzerinden ittirdi. Eliyle boynunu sıvazlayıp bana baktı.
"Ne anladıysan o?"dedi yanımdan geçmeden hemen önce. "bu arada hala aptalsın."
Kaşlarımı çatarak ona baktım. Kafam allak bullak olmuştu. Evime gitmek istiyordum.
Hızlı adımlarla evden ayrılırken çalan telefonlarımı umursamadım. Leyla teyzelerle vedalaşmayıp ayrılmam ayıp olmuştu. Ama bir ara gönlünü alırım diye düşündüm.
Arabamı çalıştırıp eve doğru sürerken kasılan mideme ve ağzımdaki metalik tadı umursamamaya çalıştım. Berbat bir haldeydim.
Karayazı'nın avucumun içi gibi bildiğim sokaklarına giriş yaptığımda camı araladım. Yüzüme çarpan hafif esinti daha iyi hissetmemi sağlamıştı.
Sonunda iki katlı evimizin önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Arabayı zorlukla kapatıp koltuğa yaslandım. Kötü hissediyordum. Çok kötü.
Kapadığım gözlerimi araladığımda karşımdaki sokak lambasının önündeki kişiyle göz göze geldim.
Savaş Yılmaz kapımın önündeydi.
Arabayı çalıştırıp buradan kaçmakla Savaş'ın üzerine sürmek arasında gidip gelirken sertçe yutkundum. Benim arabadan çıkmayacağımı anlayınca bana doğru gelmeye başlamıştı. Yaklaştı yüz hatlarını daha net görebiliyordum.
Kalbim hızla atmaya başlayınca kaşlarımı çattım. Bir sen eksiktin.
Bunun er ya da geç olacağını biliyordum. Ama bu haldeyken ne ben ne de bedenim bunu kaldıracak gibi değildi.
Zorlukla arabadan çıktım. Çok geçmeden oda yanıma varmıştı. Gözlerine bakamıyordum, başım dönüyordu ve kalbim vitesi patlamış bisiklet gibi yokuş aşağı ilerliyordu.
Elleri çenemi bulup nazikçe yüzümü kaldırdığında gözlerim gözleriyle buluştu.
İkimizde konuşmadık bir süre.
Ne diye gelmişti ki? Hangi yüzle karşıma geçiyordu? Şu an Savaş'a kızıp bağırmak gelmiyordu içimden. Ona neden diye sormak istemiyordum. Ben Savaş'a kızgın değildim ki ben ona kırgındım.
Savaş tam konuşacağı sırada gözlerim tekrar karardı fakat bu hemen geçmemişti. Zira şu an Savaş'ın kollarında bayılmış bir vaziyetteydim.
*
Miray'ı üzmeyin yeter 🥺
"Aşka uçarsan kanatların yanar." Sadi Şirazi
"Aşka uçamazsan kanatların neye yarar?" Mevlana
"Aşka varınca kanadı kim arar?" Yunus Emre
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHTIMIN KARASI
Chick-Lit[TAMAMLANDI.] Savaş, bana kıymaz kıyamaz dediğim ne varsa yapmıştı. Aldığım nefeste o, aldığı nefeste ben varım sanıyorken, herkes yapar o bana ihanet etmez derken beni paramparça etmişti. Bin parçaya bölünmüş, bin parçam bin yere saçılmıştı. Ben on...