Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur,
İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur
Attila İlhan
Üzerimdeki elbiseyi ayağımdaki yüksek topukluları umursamadan hızlı adımlarla ilerlerken yalnızca bu kalabalıktan biraz uzaklaşabilmek istiyordum. Elimde tuttuğum çantayı çok sıkı tuttuğumu fark edince tutuşumu gevşettim.
Sonunda düğünün o kalabalığından, müzik seslerinden uzak bir yere geldiğimde hafifçe tebessüm ettim. Yüzüme gelen saçları omzumdan geriye doğru iterken gözlerim oturacak bir yer aradı.
Bir yer göremeyince betondan olan çepere oturdum. Hemen yanımdaki çukurda ufak bir gölet vardı.
Önce telefonumu çıkardım, bildirimlerin hepsi işle ilgiliydi ve şu an mesai saatleri dışındaydım. Telefonu kapatıp çantamdan sigara paketini çıkardığımda dudaklarımın arasına yerleştirdiğim sigarayı siyah renkli çakmağımla yaktım.
Yanaklarım içe çökerken içime derince çektiğim dumanı üfledim. Duman havaya karışırken gözlerimi sıkıca kapadım birkaç saniyeliğine. Kendimi çok tuhaf hissediyordum. Bir girdabın içerisindeydim. Ne nerede olduğumu ne de nereye gittiğimi biliyordum.
Altı ay sonra o yine buradaydı. Savaş geri dönmüştü. Benim gitmesini istediğim Savaş, ben gitmeyeyim diye benden giden Savaş.
Benim çocukluğum, gençliğim, ilk aşkım, yürek sızım olan Savaş geri dönmüştü. Ve onu ilk gördüğüm andan beri emin olduğum tek bir şey vardı; ben onu unutmayı başaramamıştım.
Ben onu unutamamıştım ve çok utanıyordum kendimden. Ben onu unutamıyordum. Ben birbirimizi görmezsek birbirimizi aşar, yeni bir hayata başlarız sanmıştım. Onu bilmem ama ben başlayamamıştım. Benim ruhumda yaran açan kişi Savaş'tı ve merhemimde ondaydı, oydu.
Fakat onca sözümden sonra sanki biz artık imkansız aşklar kümesine düşmüştük. Sigaram bitince yenisini yaktım. Bu son sigaramdı. Biten pakete hüzünle baktım. Soğuk hava ince elbiseden içeriye sızıp içimi titretse de umursamadım.
Kararmış hava ile kendini sergilemeye başlayan aya diktim gözlerimi. Eski günleri özlüyordum. Keşke lise zamanlarıma geri dönebilseydim.
Omuzlarımda hissettiğim baskıyla irkilerek başımı sağıma çevirdim. Omuzlarımın üzerine bırakılan ceketin sahibi beni derin düşüncelere boğan kişiyle aynıydı.
Savaş?
"Teşekkür ederim."diye mırıldandığımda keskin bakışlarını üzerimden çekmiyordu. Yanımda durduğunda bakışlarım yüzünü turladı. O kadar güzeldi ki bu bir sıfattan daha fazlasıydı.
"Sigaran var mı?" diye mırıldandığında bakışlarımı çektim. Başımı iki yana salladım. "Bitti." dedim elimdeki sigarayı gösterirken.
Daha sonra gözlerimi gözlerinden çekmeden sigarayı dudaklarımın arasına koyup derince bir duman çektim içime. Dumanı üflemek için sigarayı çekeceğim sırada dudaklarımın üzerinde hissettiğim sıcaklıkla irkildim. Savaş dudaklarımın arasındaki sigarayı işaret ve baş parmağı ile alıp dudaklarının arasına koyduğunda yanakları içe çökmüştü. Dudağının kenarı ile dumanı üflerken sigarayı tekrar parmaklarımın arasına bırakmıştı.
"Var olan şeye bitti demek sen de adet olmuş sanırım." dediğinde dudakları yukarı kıvrılmıştı. Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım.
Hafif bir rüzgar estiğinde üzerimdeki cekete sıkı sıkı sarıldım. Elimin altında hissettiğim kutuyla kaşlarım çatıldı. Bu sigara paketiydi.
Gözleri cebindeki elime kaydığında bu sefer benim dudaklarım hafifçe yukarı kıvrılmıştı. " Varken yok gibi yapmakta senin adetin o halde."
"Öyle."deyip rüzgar yüzünden yüzüme düşen saçları kulağımın arkasına sıkıştırdığında elimdeki izmarit yere düşmüştü.
Bakışlarımı tam karşımdaki adamın kahvelerine çıkardığımda hızını artıran kalbim ve nereye koymam gerektiğini bilmediğim ellerimle öylece özlemle ona baktım. Sol gözünün altındaki küçük bene, yeni çıkmaya başlayan kirli sakallarına, alnına düşen birkaç asi tutama, biçimli burnuna...Kaç dakika böyle yan yana durduk bilmiyorum.
O kadar yorulmuştum ki bu buhrandan, o kadar eksik kalmıştım ki o yokken. Yıllardır bizi ayrı düşüren bu hayata, bizi ayrı düşüren insanlara, başta kendim olmak üzere kızgındım.
İçeriye gitmek, ondan ayrılmak istemiyordum. Yanıma niçin geldiğini de merak ediyordum. Ama onun pek konuşmaya niyeti yok gibiydi.
"Almanya nasıldı?"dedim pürüzlü bir sesle.
"Güzeldi."
"Sevdin yani orayı?"dedim kaşlarımı çatarak.
"Sevdim."dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan. Bakışlarımı kaçırdım hızla.
"Özledin mi Karayazı'yı?"
"Özlemedim."dedi tok bir sesle.
"Hiç mi?"dedim çekinerek. Cevap vermeyince bakışlarımı ona çevirdim. Özlememiş miydi? Ben onun özleminden bitap düşerken o biraz bile özlememiş miydi?
Savaş ile göz göze gelince kalbim acıyla kasıldı. "Miray."dediğinde sesindeki hüzünlü ton ile afalladım. O ifadesiz sert maskesini indirmişti. "ben seni özledim, Karayazı'mı."
Beni mi?
"Beni mi?"diye belli belirsiz mırıldandığımda dolan gözlerimle kahvelerine baktım daha sonra sanki anlaşmışız gibi hızla beni kollarının arasına aldığında sıkıca ona sarıldım. Kokusu genzimi yakarken "çok özledim lan."dedi boğuk bir sesle.
"Özür dilerim."dedim ona daha sıkı sarılırken. "Gitme diyemediğim için."
"Özür dilerim."dedi saçlarıma bir buse kondururken. "Giderken kalbimi sende unuttuğum için."
Dolan gözlerimden yaşlar süzülürken başımı yasladığım omzunu gözyaşlarım ıslatıyordu.
"Unut dedin..."kırık bir sesle mırıldandığında bunu söylediğim için kendime onlarca kez lanet ettim.
"Unutamam ki ben seni, denedim ama unutamıyorum, olmuyor Savaş." sesim boğuk çıkmıştı. " Ama sen unuttun sandım. Çok korktum."dedim gözyaşlarımın arasından.
"Ben seni ölsem unutamam Gül Güzeli..."
*
instagram: sessizddirenis
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHTIMIN KARASI
Chick-Lit[TAMAMLANDI.] Savaş, bana kıymaz kıyamaz dediğim ne varsa yapmıştı. Aldığım nefeste o, aldığı nefeste ben varım sanıyorken, herkes yapar o bana ihanet etmez derken beni paramparça etmişti. Bin parçaya bölünmüş, bin parçam bin yere saçılmıştı. Ben on...