Bugün bu evde kalan son iki günümdü. Sevinçten bugünden kıyafetlerimi toparlamıştım. Ablamın ne kadar erken demesine rağmen...
Yaklaşık iki haftayı bitirdim bu evde. "Bu ev?". Evim bile diyemiyordum ki bu huzursuz yere. Ne Elif'e anne diyip doyabildim ne de babama baba. Bir yerden sonra acımıyormuş, bunu farkettim. Aileme karşı yüreğim taşlaşmıştı. Onları böyle kabul etsem belki daha iyi olurdum kim bilir. Zaten ben eve geldiğimde Elif'in beni eve almasınıda bir zeytin dalı zannetmiştim ama davranışları değişmemişti. Demek ki o da böyle bir insandı. Değişemezdi. İçimdeki ses aileni böyle kabul et dese de olanları unutmam gerekiyordu ilk önce. Aklımdan, kalbimden...
Teyzemlerin geldiği gece ise Hamza'nın gelmediğini ablamdan birinci ağız öğrenmiştim. Tabii ben o sıra uyuduğum için hiçbir şey duymadım. Sorunsuz atlattığım o gece için Allah'a binlerce kez dua ettim.
Son iki günümün kalma sevinciyle erken kalktığım için çay suyunu ben koymuştum. Ablamda yorulmuştu artık her işe koşmaktan. Ama o da içten içe seviniyordu bu evden gideceğine. Belli etmese de ablamın gözleri tüm durumu özetliyordu.
Ocağın üstündeki su fongur fongur kaynamaya başlamıştı. Yeni dolaplarımızdan çay paketini alarak çaydanlığın üst tarafına iki yemek kaşığı çay koydum. Sonra üstüne kaynayan sudan ekleyerek demlemeye bıraktım. Fazla çay içmeyi de sevmezdim ama çay yapmayı biliyordum en azından. Odama geçip aç karna olan ilaçlarımı içtim. Bu ilaclar kendimi biraz daha iyi hissettiyordu. O eski günler artık aklıma çokta fazla gelmiyordu. Zaten doktorunda randevusuna gidememiştim yarı yıl tatili araya girdiği için.
Kapı zilinin çalmasıyla elimdeki suyu bırakarak kapıya doğru ilerledim. Bu iğrenç sesi bir an önce yeniden değiştirmeliydiler. Kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm kişi benim tüylerimi diken diken etmişti. Mübeccel Teyze! Ne işi vardı ki onun bu saatte burada?
''Aa hoşgeldin Denizcim. Ne zaman geldiniz?'' dedi suratındaki şaşkınlık ifadesiyle. O da şaşırmıştı bizim gelmemize ama ben onun gelmesine daha da çok şaşırmıştım.
''Yarı yıl tatilin başında geldik Mübeccel Teyze.'' dedim donuk sesimle. Sesimde hiçbir tını yok sadece donuk bir çıkan melodisi vardı sanki. Buda şaşkınlığımın verdiği bir etkiydi tabii.
''Keşke bize de uğrasaydınız kızım. Annen evde mi bu arada?'' Suratındaki güleç ifade benimde gülmem içindi. Çok sıcak davranıyordu Mübeccel Teyze ama ben ona bir tepki veremiyordum.
''Uyanmadı daha. İstersen uyandırayım?'' dedim aynı tepkim devam ederek.
''Yok kızım uyandırma. Neyse sonra gelirim ben. Bi ara uğra bize.'' dedi ve beni yanağımdan öptü. El sallayarak arkasına beş on saniye bakarak evine gitti. Sabah sabah neden gelmişti ki? Keşke sorsaydım dedim içimden ama kadını görünce suratım mahkeme salonuna dönmüştü bir kere. Akıl edememiştim.
Olayın şokunu daha üzerimden atmadan babam çoktan uyanmış, lavaboya girmiş yüzünü kurularken bana doğru seslendi.
''Kimdi gelen?'' dedi ses tonu gayet sert bir şekilde. Mizacı böyleydi babamın. Hep sert...
''Mübeccel Teyze.'' dedim bende suratına bakarak. Hiçbir mimik kullanmadım yoksa neden öyle baktın olurdu adım.
''Ne istiyormuş?'' dedi aynı tavırla.
''Annemi sordu bende uyuyor dedim. Sonra geleceğini söyledi ve gitti.'' Elif'ten ''annem'' diye bahsedince çok zor yutkunmuştum. Böyle durumlarda anne diyebilirdim ona.
''Çayı demle. Hadi oyalanma.'' dedi sesini yükselterek. Bu tavrından sıkılmıştım babamın. Hep azarlayıcı hep azarlayıcı. Çay içmeyince bu adam pek iyi olmuyordu.