38- "Sevgiliyiz!"

283 26 1
                                    

YAZAR NOTU: Artık eskisi kadar okuyucum kalmadı bu yüzden kalan birkaç kişiden özür dilerim. Umarım beğenirsiniz.

"Multimedia: Deniz & Kaan

Koşuyorum sonsuzluğa doğru. Çocukken miydi bilinmez... Kalbimin ilk kez büyüdüğümde bu kadar yanmasını, derinden hissetmiştim. Ne hayallerle gitmiştim oysa ki... Ama arkamdaki o el durdurmuştu beni. Sol omzumdan tutup sıkıca kavramıştı kemiğimi.

"Gitme Deniz. Bu sefer de gitme benden."

Arkamı dönüp baktığımda beni kavrayan elin Kaan olduğunu görünce şaşkınlıktan alt dudağımı hafifçe ısırmıştım. Göz bebeklerim yuvalarından fırlayacak şekilde açılmış öylece bir kaç saniye Kaan'a bakıyordu. Siyah, gür önüne düşen saçlarını geriye atmış, gözlerini, o güzel bakan gözlerini ortaya çıkarmıştı. Bana öylece bakıyordu derin derin.

"Gitmem gerek Kaan." Gözyaşlarımı durdurmaya çalışıyordum. İçimden ''Ağlamayacağım!'' diye kendime nidalar atıyordum ama faydası yoktu. Burnumun sızlamasından daha fazla dayanamayacağımı biliyordum.

''Gitme Deniz.'' Derin bir nefesle soluduğu cümlesini gözlerimin en derinine bakarak söylüyordu. Bir kaç saniye gözlerime bakıp tekrar gözlerini yere sabitliyordu. Bende gözlerimi kaçırdım bir an ondan. Uzun süreli bakamazdım göz bebeklerine, utanır kaçırırdım çoğu zaman. Ama bu sefer ona tekrar aşık olmamak için kaçırdım gözlerimi. Tekrar tekrar onu sevip kendimi üzmek istemiyordum kısacık hayatımda.

''Neden durduruyorsun beni?'' Ses tonum biraz sert biraz hırçın çıkmıştı. Bunca senenin de dolmuşluğu vardı üzerimde. Derin bir nefes alıp vermeye çalışıyordum. Boğazımda oluşan yumruların hadi hesabı yoktu. Bakışlarımı sağa sola atarak söylesem de sonunda dolaylı da olsa ''Neden'' diyebilmiştim.

"Çünkü sana aşığım!"

Gece vakti Kadıköy'ün dar ara sokağı bu cümle ile yankılanmıştı. Sesler sokak aralarında yayılıp rüzgara karışırken benim beynimde sesler gidip geliyordu. Kulaklarımı dikkatlice kabarttığımdan emindim. Az önceki duyduğum şeye inanmak için bir kez daha kulak kabarttım. Gözbebeklerimin dışarı fırlaması, göz kapaçıklarımı gözlerimin içine girecek kadar açmış olmam, kaşlarımı metrelerce uzunlukta kaldırmış olmam... Şaşkınlığım bu vaziyette saniyelerce sürmüştü. Sadece Kaan'a bakıyordum o an. Anlamlı veya anlamsız bende karar veremiyordum. Yıllarca beklediğim bu ses imiş gibi oldu bir anda. Üç kelime bir cümle... Beni benden alan, artıran, eksiltmeyen sadece bir cümle. Yıllarca sanki tek muhtaç olduğum şey bu cümle imiş gibi...

"Elini ver bana Deniz." Devam etti yine aynı yerde... Sesindeki boğukluğu biraz olsun hissedebiliyordum. O da nefesini kontrol etmeye çalışıyordu. Cümlelerinin kitlenişini, bir sonraki cümlesini kuramayışını fark edebiliyordum. Gözlerini sürekli göz bebeklerime dikmesi...

"Veremem." Veremezdim. Elim kalkmıyordu elini tutmam için. Tutarsam devamında ne olacağını bende bilmiyordum. Hastalığım yıllarca bana engel olduğu gibi şimdi de bana engel oluyordu. Özür dilerim Kaan, tutamam...

"O zaman sadece beni sev. Tutmasan da olur."

***

Sabah saatlerinin gökyüzündeki en kızarık halini izliyorduk beraber. İskelede bir banka oturup sessizce, saatlerce gökyüzünü izlemiştik. Güneşin doğuşu ilk kez bu kadar sevindirmişti beni. Her yeni bir güne başladığımda yeni günün heyecanı kalmamamıştı artık içimde. Ama bugün ilk kez yeni günün doğuşu beni hayata yeniden bağlamıştı. Karanlıktan aydınlığa kavuşmuştu gün... Ve yanımda Kaan vardı sadece. Sessizce bankta öylece oturup bu güzel manzaraya şahit olmuştuk. Ondan duyabildiğim tek şey nefes alış verişi idi sadece. Kaç kez kendini, cümlelerini toparladı bilmiyorum. Ama her defasında konuşmaktan vazgeçti. Gözlerini kaçırdı bir kaç kez bana, sonra gülümsedi tekrar gözlerini denize çevirdi. Ne ben konuştum onla ne de o benimle. Saatinde kaç olduğunu kestiremiyordum. Biraz üşümüştüm. İki kollarımı göğsümün üzerinde topladım elimle kollarımı sıvazladım hafifçe.

BANA UZAK AŞK #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin