22-Elveda İlk Aşkım

666 92 11
                                    

O gece yatağa nasıl yattığımı bilmiyordum. Bir sinir uğruna Kaan'ı kaybettim kendi içimde. Ağlamıştım saatlerce. Yaşamadıklarımız vardı. Gidiyordu o da hem. Elime hiç telefonu almamıştım. Özün aramıştı defalarca hiç bir çağrısına cevap vermemiştim. O da meraklı elbet ama iyi değilken onu da üzmek istemezdim. Ablamın gelisiyle toparlandım. Ağladığımı anlamasın diye yüzüme sahte bir gülümseme kondurdum. Ne kadar inanırsa artık.

"Benim kuzum ne yapıyormuş burada bakalım?" diye sordu kapıdan içeri girerken.

"Uzanıyodum abla. Sen neler yaptın? Bugün çok merak ettim seni. Ortalığı ayağa kaldırdım." dedim kaşlarımı çatarak.

"Kuzum sabah erken cıktım o yüzden sadece not yazdım. Telefonumunda şarjı bitmiş." dedi üzgün bir şekilde.

"Abla bundan sonra not yazma direk beni uyandır olmaz mı?"

"Tamam kuzum. Özür dilerim. Bundan sonra uyandırırım." dedi zoraki gülümsemesiyle. Saçlarımı okşadı sonra yanımdan kalkıp yatağına yattı. Ablamla aramda anlaşılmaz bir bağ vardı. Hem seviyordum hem kızıyordum ona. Yaptıklarına, degişkenligine. Bir yandan da mutlu oldugunu görünce cok seviniyordum. Evde kalırken çok çekmişti. Şimdi iyiydi ve mutluydu. O yüzden ona bu mutluluğu çok görmüyordum.

Arkama yasladım yatağımda. Son bir haftaydı dönem bitmesine. Cuma günü karne alıyorduk. Bir dakika... Perşembe günü? Benim doğum günümdü. Heyecanla beklemediğim bir doğum günüydü. Çünkü Eliflerdeyken hic kutlamazdık. Ablam bana pasta yapardı salatadan,çorbadan vs. Evdeki ne yemek varsa veya ablam ne yapabildiyse ona "pasta" derdik. Sırf beni mutlu etmek için yapardı. Canım ablam...

Bu sefer hayatımdaki farklı bir doğum günü olacaktı. Hayatımda yeni insanlar, beni sevenler insanlar vardı. Ablam hep vardı ama buna istinaden Dilara, Kaan'da eklenmişti bu listeye. Bakalım bilecekler miydi doğum günümü. Kaan bilmezdi ama Dilara hatırlamalıydı. Çünkü ben onunkini ezbere biliyordum. O da benimkini bilir diye geçirdim içimden. 16 yaşıma girecektim ve acılarla dolu bir yılı geride bırakacaktım. Sahi ne çabuk geçti hayatım? 15 yaşında acıların en büyügünü yaşamıştım. Kardeşimi kaybettim, ailemi sildim, kaçırıldım, tacize maruz kaldım... Bunlar her insanın kaldırabileceği şeyler değildi.

Hayatım şöyle gözümün önünden geçti de Duygu'mu çok özlemiştim ben. Canım kardeşim benim. Uzun zaman oldu öleli. Ona da rahat yoktu mezarında. Piç Selim! Ne istediğini anlasam! Ne zaman bırakacaktı peşimizi hiç bilmiyordum. Ama tek temennim ondan bir an önce kurtulmaktı.

Telefonumun melodisiyle irkildim. Özün arıyordu. Açsam bir dert açmasam iki. Israrlı çalmaya devam edince açmak zorunda kaldım.

''Alo efendim Özün?'' dedim sert bir sesle. Çünkü defalarca aramasından artık sıkılmıştım.

''Deniz seni çok merak ettim. Neden aramalarıma cevap vermedin?'' diye hesap sordu. Açıkça belliydi hesap sorduğu. Ses tonundaki sertlikten ve ciddilikten anlamıştım.

''İyi değildim Özün anladın mı? Kimseyle konuşmak istemedim.'' dedim sessimi alçaltarak. ÖZün'e bağırmaya hakkım yoku.

''Peki Deniz. Okulun ordayım ben. Yani yakınım. İstersen dışarı çık konuşuruz belki ya da sen nasıl istersen.'' dedi lafları geveleyerek. Çoğu kelime de duraksadı, konuşamadı.

''Sen okula gelebilir misin? Kantinde konuşuruz istersen biraz.'' bu cümleleri nasıl kurdum bilmiyordum. Biraz ilgiye ihtiyacım vardı. Bunu Özün'den beklemem onu kullanmam demekti. Belki de en iyisi onunla çıkmaktı eğer bana karşı bir şey hissediyorsa.

''Tabii gelirim Deniz. Kantinde görüşürüz.'' diyerek telefonu kapattı. Özün gelene kadar üstüme bir şeyler geçirmeliydim. En azından biraz güzel giyinmeliydim. Dolabımın karşısına geçtim. Kapağı açarak Pantolonlarıma göz attım. Hepi topu 5 pantolonum vardı zaten. İspanyol pantolonumu giydim. Bana yakıştığını düşündüğüm en güzel pantolonumdu. Koyu kot ve biraz boldu. Derya teyzemin hediyesiydi. Elif aldığını görünce bol diye pek laf etmemişti. Seviyordum pantolonumu. Üstünede pembe renkteki kazağımı giydim. Saçlarımıda açtım ve elimle hacim verdim. Hafif bir makyaj yaptıktan ablama haber verdim. Uykusunda yarım yamalak anlasada haber vermiştim en azından ablama. Kapıya yönelip ağır adımlarla merdivenleri iniyordum. Yarı burukluk, yarı hüzün vardı. Kaan'ı hem seviyordum hem de unutmak zorundaydım. Aşktı bu ulaşamamazlığın adı. Gururuma yenik düştüm ben. 'Seviyorum seni Kaan' diyemedim. Şimdi elveda demeliydim. Elveda gülümsemesine aşık olduğum insan, elveda...

BANA UZAK AŞK #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin