37- Dejavular

222 28 3
                                    


**Multimedia:Deniz'in kıyafeti

Hayat bu kadar mı tesadüftü? Bu kadar mı gaddardı? Hayatı neden çözememiştim? Neden hala canım yanıyordu?

Afişteki kişi Kaan'ın ta kendisiydi. Kaan Ateş! Afişlerde boy boy fotoğrafları yer alıyordu. Fazla dikkat etmezdim normalde belki bu afişe. Bilmediğim kalabalığın arasından sıyrılıp afişe baktığımda o tanıdığım gülümsemeyi görmüştüm. Hala değişmemişti. Beş sene önceki gibi yine çok güzel gülümsüyordu. Gözlerine baktığımda biraz yorulmuşluğunu görebiliyordum fakat gülüşü yine aynıydı. İçten, ben gibi, sen gibi... Yavaşça gözlerim afişte fotoğraftaki saçlarına gitmişti. Uzun siyah gür saçlarını biraz uzatmıştı. Kısa hali de yakışıyordu bu hali de çok yakışmıştı. Önüne düşen saçları onu biraz daha olgun yani biraz daha fazla çekici kılıyordu. Çocuksu hali fazla kalmamıştı. Kol kasları biraz daha belirginleşmişti. Biraz daha fazla kilo almış görünüyordu. Gözlerim boydan boya onu süzmeye devam ediyordu. Giyim tarzı da olgunlaşmıştı. Bu fotoğraftaki haliyle daha bambaşka yani... Beş sene önceki çocuksu halinden çıkıp yepyeni görüntüsüyle karşımdaydı Kaan. Değişmeyen tek şey gülüşü olmuştu. O kalabalık arasında dakikalarca afişi baştan aşağı süzüp durdum. Saçlarını, gözlerini, kirpiklerini en çokta gülüşünü. Gülüşüne defalarca baktım. Beş sene önceye dalıp gidiyordum sanki. Lisemde camdan baktığımda onu gördüğüm ilk an geliyor aklıma. Ve yine ilk kez gözüme çarpan gülüşü. İçimi ısıtan, baktıkça bir daha bakasım gelen o gülüşü. İşte ilk kez o an aşık olmuştum Kaan'a. Gülüşüne. Sonrası sırayla geldi zaten. Sinema, İki Avcı, 5 ve 6, verdiği gül, Yuksek sadakat ve Cold Play... Onunla yaşadığım her andan kalan bir isim hafızama tek tek kazınmıştı. İşte bugün burada bu gülümsemeye baktığımda beş sene içinde hafızama kazanan isimler tek tek geçmişti gözümün önünden. Anılarda hızlı hızlı ilerliyordu hafızamda. İlkinde Kaan'ın adını mutluluk koyuyorum sonralarında acı. Unutamadığım zamanlarda geliyor aklıma. Ama bu afişe aptal aptal bakıp yine de gülümsüyorum. Kaan... Benim ilk aşkım. Ve hala kalbimde bir yere sahip olan, bir köşesinde saklı kalan Kaan'ım.

Okula geç kaldığımı yaklaşık yirmi dakika sonra fark edebilmiştim. Bu güzel büyüden bir an önce kurtulup ara sokaklardan okuluma gitmeye çalışıyordum. Ama aklım hala afişteydi. "Çarşamba gecesi Tio barda Kaan Ateş!" Kalabalıktan kalan sesler zihnimde yankılanıyordu. Bu Çarşamba Kadıköy'de Tio barda çıkacaktı Kaan. Aklımdan gitmek geçiyordu fakat o sırada yurttan nasıl izin alacaktım, gitsem ne olacaktı en önemlisi Kaan'ı görmeye cesaretim var mıydı acaba... Bilemiyordum. En iyisi akışına bırakıp olanları görmekti. Artık düzenli bir hayatım olmadığı içinde aklıma eseni yapıyordum. Kim bilir belki de bir deli cesareti bulup karşısına çıkarım. Ya hatırlamazsa beni? Hatırlatırdım bir şekilde kendimi. ''Sen Kimsin?'' sorusuna Dilara'nın arkadaşı yanıtı değil de "kardeşin Deniz" derdim. Yoksa saçmalar mıydım? Bana yine güzel gülse öylece bakakalır mıydım? Bilemiyorum...

Okula geldiğimde girişteki güvenliğe öğrenci kimlik kartımı gösterdim. Çantamı da güvenlik kontrolünden aldıktan sonra kantine doğru gitmek için girişten sola dönüp merdivenlerden aşağı doğru indim. İlk önce kendime bir çay bir kek alıp ufak bir kahvaltı niyetine bir tıkınma yapmak istiyordum. Yemesem biraz midem ağrıyordu hemen. Bunlarda sağlıklı değildi biliyorum ama en aparatif ne bulursam onu yeyip derse çıkıyordum.

"Ali ağabey bana bir çay bir de kek verir misin?" Kantinci Ali ağabeye seslenirken sesimin biraz boğuk çıktığını fark etmiştim. Bazen kendim bile zor duyuyordum. Artık az ve kısa konuşuyordum.

"Tamam yeğenim al buyur iki buçuk lira. Afiyet olsun." Ali ağabeyin samimi davranışlarına her sabah alışmıştım. Bana her yeğenim deyişinde gülümseyerek bana verdiği çay ve kekimi alırdım. Bu kısa konuşmadaki samimiyet bile içime işler, mutlu olmamı sağlardı.

BANA UZAK AŞK #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin