36- Hayallerime Giden İlk Adımlar

228 33 3
                                    

5 sene sonra...

"İSTANBUL DEVLET KONSERVATUVARI MÜZİK BÖLÜMÜ."

O günü çok net hatırlıyordum. İnternete nasıl heyecanla girdiğimi, klavye tuşlarına basarken elimin nasıl titrediğini an be an hatırlıyordum. TC kimlik numaramı yazarken bu kadar zorlanacağım aklıma hiç gelmemişti. Sanki tüm sayılar görüş alanımda iç içe girmişti. Zihnimi olağan gücüyle zorluyordum. Tuşlara basarken parmaklarımın zorlanışı aklımdan hiç gitmiyordu. Son anda bütün cesaretimi toplayıp heyecanımı tozlu bir rafa kaldırıp üniversite tercih sonuç sayfama girebilmiştim.

"İstanbul Devlet Konservatuarı Müzik Bölümü. Talha Hocam! Oldu sonunda oldu!" Sevincimi dışarıdan yaşamıştım. Tercihlerimi bakarken sadece yanımda Talha Hoca vardı.

"Biliyordum Deniz. Senin her zaman iyi olacağını biliyordum. Hak ettin ve başardın tebrik ederim."

"Teşekkür ederim hocam. İzin verirseniz ben eşyalarımı şimdiden toplamak istiyorum."

"İzin senin Denizcim."

Bir sevinçle ayağa kalkıp bilgisayar odasından yatakhaneme doğru koşar adım ilerliyordum. Şu an sevincimi sadece kendimle paylaştığımı biliyordum. Yanlız olduğumu hissetmedim hiçbir zaman. Beni sevenlerin sevgisiyle yeni günlere hep merhaba dedim. Fakat artık yeni günlere bu kadar güzel merhaba diyemiyordum.

Ablam... Canımdan ötem. Hayatımdaki en ama en değerli varlığım. Onu olduğu gibi kabul etmiştim ben. O mutlu olunca gözlerindeki ışığı görebiliyordum. O mutlu olunca bende mutlu oluyordum. Onunla gerçekten bir şeyler paylaştığımıza inanıyordum. Manevi olarak kalbimdeki yeri bambaşka idi. Ablamdı o benim. Tek sığınağım, tek çatım. Peki kim bilebilirdi ki bir deprem sonrasında yeniden başlangıç değilde bir çöküş olacağını? Ben bilebilir miydim? Bu zamana kadar beni gerçekten seven ablam var sanıyordum. Onun beni- Pek bir önemi kalmadı artık aslında. O meçhul telefon konuşması bütün bağımızı koparmıştı. Ben ona aylarca küsken içten içe affetmeye hazırdım. Ama o benden kaçtı. Bir daha izine ait hiçbir haber alamadım.

O kara güne ait olan telefon konuşması zihnimin bir köşesinde hep saklıydı.

"Alo Emre mallar hazır mı?"

-

"Anlasana lan mallar diyorum."

-

"Özkan ağabeyden aldığımız esrarları paketle güzelce kimseye çaktırmadan. Akşamda Damla'yı hazırla. Özkan ağabeye hediyemiz olacak."

-

"Bu işten fena para kaldıracağız. Hadi şimdi kaybol kardesim uyancak duymasın."

-

"Peki tamam lan. Yüzde onu senin. Çakal! Dediklerimi yap akşama. Hadi eyvallah."

Ablam yüzünü bana döndüğünde kalktığımı görmüştü. Oysa ki bütün telefon konuşmalarını duymuştum fakat o bunu henüz idrak edemiyordu. Yanakları birden kıpkırmızı kızarmaya başladı. Bakışlarını benden kaçırıyor utancından elini top şeklinde tutup birbirini sürtüyordu. Gözlerimi gözlerine sabitledim. Biliyorum ki gözleri bana yalan söylemezdi. Fakat ben ona defalarca baktığımda hep gözlerini benden kaçırdı. O sabah hiçbir şey demeden, hiçbir cümle kurmadan hayatıma devam etmeye çalıştım. Olmadı. Zihnimin bir kenarında ablamın ne kadar iğrenç bir insan olduğu kazılıydı. Duyduklarımın etkisinden çıkamıyordum. Dilara bana seslendiğinde çok zor duyup cevap verebiliyordum. Kendimi konuşmalara zor adapte ediyordum. Beynim meşgul iken başka bir şey düşünüp yapamıyordum. O günden sonra ablama ne selam verdim ne de bir cevap. Benle konuşmaya bile tenezzül etmedi. Zaten bir ay böyle küs kalabilmiştik. O da Meral'in onu bırakıp gittiği gibi beni bırakıp gitmişti. Ablam onun gidişine çok üzülmüştü peki hiç beni düşünmemiş miydi? Bu kadar mıydı bana olan sevgisi? O bana bir adım atsa ben ona gitmez miydim? Ki o bana hiç gelmedi ki... Kaçtı benden. Ben affetmeye hazırken.

BANA UZAK AŞK #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin