Bu eskimiş kağıt elimde göz yaşlarımdan dolayı ıslanmıştı.Kağıdı ablamın hala sakladığına şaşırmıştım. Ben bile neredeyse unutmuştum Duygu'nun yaptığı resim kağıdını. Arkasında el yazısıyla bir not yazıyordu.
"Sen rahat uyu Duygum. Bizi ezenleri, sevmeyenlere bir gün gününü göstereceğim."
Ablamı neden bu kadar hırs bürümüştü ki? Aslında bu sorunun cevabı basit. Bu soruyu kendime soruduğum için kendimi bir an salak hissettim. Ablam intikam alacakmış ama nasıl? Ne yapacaktı ki? Elif'i de mi Ahsen gibi yapacaktı? Bu sorular kafamda dönüp dolaşırken uyuyakalmıştım. Bu gece benim için ağlamaklı geçmişti. Duyguyu özledim, ablamı düşündüm, Elifle olan kavgamızı tekrar düşündüm, aşk hayatımı düşüdüm. Aşk hayatım... Sonunda kendi içimde kabullenmiştim aşık olduğumu. Kaan girdi hayatıma tam vazgeçmişken. En güzeli de oydu. Mutluydum bir yandan da. O senenin başında gördüğüm kaslı çocukla şimdilerde sinemaya gidip, beraber çalıştığı cafede şarkılar söylüyorduk.Hayatımda artık bir Kaan döngüsü vardı en çokta bu mutlu ediyordu beni.
Bugün ikinci sınavlarım başlayacaktı ve ben hepsine çalışmıştım. Sınıfa gitmek için hazırlanmaya koyuldum. Dolabın kapağını açtığımda Kaan'ın bana verdiği gülü gördüm. Onu 'Kaan Günlüğüne" koydum. Kurusun ve bende saklı kalsın diye düşündüm. Sonra hazır da olan okul kıyafetlerimi giydim. Okul kıyafetlerim her zaman ütülü ve okul zamanına hazır olurdu. Elif'in bana kattığı iyi şeylerden bir tanesiydi. Bir akrabamıza giderken hazırdı tüm güzel kıyafetlerim. Ütülü, temiz, askıda. Saçlarımı da ördüm. İlk kez bu kadar uzundular. Elif omuzuma gelene kadar hemen erkek gibi keserdi. Anlamazdım. Ama her kesişinde saçım iki aya kalmaz uzardı. Şimdi o kesmediğinden nerdeyse belime kadar geliyordu. Açık kahve rengiydi saçlarım. Uçlarındaki sararmalar bile başka bir tat veriyordu saçıma. Saçlarımı ilk kez 15 yaşımda sevmeye başladım. Bu kadın beni kendimi sevmekten bile mahrum bırakmıştı!
Son kez aynaya baktıktan sonra yatakhaneden çıktım. Ablam benden de erken çıkmıştı. 10. Sınıftaydı ve dersleri uygulamalı görüyordu. Çocuk gelişim okuyordu. Buradan bari bunu beğendim bunu okuyayım dedi. Kararına ailesi karışmadı bu sefer. "Ailesi"!
İlk ders Türkçe'den sınav vardı. Dilara'ya başarılar diledim ve arkasına oturdum. Beş dakika sonra hoca gelerek kağıtları dağıtmaya başladı. Sorulara baktığımda hepsi çalıştığım yerdendi. Ve bir hızla bütün soruları cevapladım. Son beş dakika kala verdim ve kantine doğru indim. Bir şeyler yiyip içmeliydim yoksa açlıktan bayılabilirdim. Dilara hala sınavdaydı ve ben onu beklemeden aşağıya indim. Kantinciden bir simit rica ettim. Cebime baktığımda 20 tl para çıktı. Halbuki 5 tl vardı cebimde. Diğer cebimde ise 5 tl duruyordu. 20 tl nerden gelmiş olabilir ki? Acaba ablam mı koydu? Ben yine de kantinciye 5 tl yi verdim. Ablam gelince 20 tl yi soracaktım ona. Benim param yoktu fazla evet o para verirdi ama bu çok fazlaydı. Ya da küçükken Elif 5 kuruş verdiğinden bize bana çok gelirdi 20 tl. Beş kuruşları biriktirirdim ben hep. Büyük paralar yapardım derdim. Çocukken benim için büyük para 1 tl idi. Güldüm kendi kendime masaya geçerek otururken. Oradan geçen 1.80 boylarında kumral biri bana doğru gelerek:
"Hep böyle kalsana sen." dedi. Suratına baktığımda tanımadığım biri olduğunu farkettim.
"Affedersiniz de siz kimsiniz?" diye kızgın bir bakış ve ses tonuyla sordum.
"Sen beni tanımazsın. Ben seni tanıyorum bu yetmez mi?" diye sordu. Bu ukala kim ya? Hiç tanımadığım bir insan karşıma geçmiş ukala ukala konuşuyordu. Burası kız meslek lisesiydi. Ya öğretmendi ya da veli ya da bir sapık.
"Sen kimsin? Beni nereden tanıyorsun? " diye sordum yine aynı tavrımla.
"Senin adın Deniz. Ablan var Nalan? " dedi.