Duygum... Duygu ölünce benimde duygularım ölmüştü. Yaşamaktan zerre zevk almıyor, tüm gün boş boş etrafa bakınıyordum. Ağlayamıyordum da artık. Gözlerimin seli durmuştu. İlk zamanlar böyle geçse de sonra yavaş yavaş alışmıştım. Canımı yakan en çok şeyde bir hiç uğruna ölmesiydi. Beyin kanamasından ölmüştü Duygum. Hastaneye geldiğimizde 4 gün boyunca sessiz sedasız beklemiştim. Ölüm haberiyle yıkıldım. Babam da yanımdaydı fakat o sadece elleri başının üstünde oturmuştu. İlk duyduğumda inanamamıştım. Ve hala da bu ölüme inanamıyordum.
Duygu'nun, biricik kardeşim bir sürü hayalleri vardı. En çok istediği hayali ise ''Ressam olmaktı.'' Gerçekten çok yetenekliydi. Her detayı santim santim ölçer çizer ve taşırmadan dikkatlice boyardı. İlk resmi ailemizin resmi olmuştu. Herkesi güleç bir ifade ile çizmişti. Fakat normal hayatta bu karedeki gibi mutlu ve beraber değildik. Sadece bir kağıt üzerinde böyleydi. Ne acı! Sadece bir kağıt parçasında...
Duygu ölmeden bir hafta önceden okuldaki bir resim yarışmasına katılmıştı. Annemin ve babamın haberi yoktu. Haberleri olsa ablam gibi olurdu sonu. Bu yüzden ben ve ablam biliyorduk sadece. Bana ilk söylediğinde ben tereddütsüz katıl demiştim. İnsanın hayallerinin peşinden gitmesi kadar güzel bir şey var mıydı?
Ve tam 6 ay sonra bir sabah kapıdaki posta kutusundan mektubu aldığımda birincilik haberi gelmişti. Mektupta ;
'' Doğa konulu resim yarışmasında Cumhuriyet Ortaokulu 5-E sınıfı 1049 numaralı Duygu Toker birinci olmuştur. Fakat kendisi vefat ettiğinden ödülü ailesi izninde kardeşlerine verilecektir. Ödül ise okuldaki eğitim masraflarının %100'nün karşılanmasıdır. Toker Ailesine baş sağlığı diliyoruz.''
Çevre Koruma Vakfı Başkanı
Aydın GÜLERMektubu okuduğumda gözlerimin olukları tekrar akmaya ve bu sefer haykıra haykıra akmaya başladı. Duygu'mu çok özlemiştim hem de çok. Ve kardeşimin bugün birincilik haberi gelmişti. Gözyaşlarımı koluma silerek bir yandan da gülümsedim. Bu onun için muazzam da bir ödüldü. Yaşasaydı okuldaki masrafları karşılanacak ve daha iyi bir okula gidebilecekti. Yaşadığım bu duygu karmaşasına bende anlam veremiyordum. Psikolojim iyice bozulmuştu. Mektupla bakınırken annem hızlıca elimden çekti ve kalakaldığım bahçe kapısını kapatıp salona doğru ilerledi. Bende ardından onu takip ettim. Salona giderken koridor bitimine kadar çoktan okumuştu. Okurken ağzından sessizce çıkan kelimeler sinirlendiğinin bir belirtisiydi. Salonun kapısında belirdiğinde ablamda odadan çıkıp merakla salona gelmişti.
''O ne hanım elindeki?'' diye sordu babam meraklı gözlerle. Elindeki kumandayı yavaşça koltuğun baş ucuna bıraktı.
''Küçük orospuya bak sen. Yarışmaya katılmış, bir de birinci olmuş. Bizden habersiz! Yaşasaydı ben ona-'' dedi ve sustu. Ne yani annemin yüreği mi acımıştı? O hışımla devam etti. ''Açtırmasın benim bayramlık ağzımı.'' Sinir küpüne dönmüştü. Gözlerinden sanki birazdan alev çıkacak ve her yeri yakacak şekilde bakıyordu. Babam ve ablam ise hala meraklı bakışlarla annemin her an gelebilecek olan mimiklerine bakıyorlardı.
''Doğru Hanım. Bakacağız icaplarına. Ödül ne imiş?'' Yarı kızgın ve yarı geçiştirici konuşmasıyla anneme bu soruyu yöneltmişti babam. Ödülü merak ediyordu. Soruyu sorarken ellerini birleştirip ''Para geldi'' diye sevinir gibi birbirine sürtmüştü.
''Eğitim masraflarının karşılanması mıymış ne imiş. Boşa gitmesin bari büyük kekeme kızı yollayalım.'' dedi ve elinde kağıdı atar gibi bana verdi. Duyduklarım karşısında bir nebze de olsa mutlu olmuştum. Ablam okula gidecekti. Hayallerini icra edilebilecekti. Onun adına şuan sevinçlerden sevince atlıyordum.