39-Kaan; Beş Yıl Sonra

299 28 0
                                    

Yazar Notu: 37K olmuşuz inanamıyorum! Eskisine göre çok okuyucum kalmadı. Ama o okuyan birkaç kişi için kalemimi titremeye çalışıyorum. Eskisi kadar yoğun istek yok ve bu beni üzüyor. Geç yazmamın tek sebebi bu. Artık eskisi kadar hevesim kalmadı. Yine de 37K olmasına neden olan tüm insanlara teşekkür ediyorum! :) Multimediada Deniz ve Kaan var:)

Telefonumdan gelen mesaj sesiyle uykumdan uyanıp hafif sarsıntılı bir irkilme yaşamıştım. Buğulu gözlerle yastığımın altında telefonu arıyordum. Birkaç kez el atıp gezdirdikten sonra telefonumu bulup ekran kilidini açtım. Whatsapp'tan Kaan'ın mesaj attığını görünce buğulu gözlerimi kaşıyarak daha da net görmeye çalıştım. Kaan'ın yazdığı
mesajı hızlıca açmak istiyordum.

"Günaydın."

Sade bir mesaj... Ve beni o mutluluğa boğan hissi. Sabah sabah heyecandan kalbim hızlıca atıyordu.

"Günaydın. :))"

O güzel, mutluluk verici mesajına bol gülümsemeli bir yanıt vermiştim. Telefonumun ekranını kilitleyerek yanı başımdaki masaya koydum. Yatakta oturur pozisyonu alıp daha açılmamış olan gözlerimi iyice kaşıyordum. Üzerimde dünün yorgunluğu ve heyecanı vardı. Dün ve ondan önceki günkü tüm zamanımı Kaan'la geçirmiştim. Beş yıl sonra... Hayatım bir anda alt üst olmuştu. Normalde o hiç dikkatimi çekmeyen afişler o yoğun kalabalık sayesinde dikkatimi çekmişti. Belki de kalabalık olmasa geçip giderdim önünden. Ama işte bir şey... O tanımlayamadığım ''bir şey'' istemsizce durdurdu beni. Afişin önünde öylece gülen adama bakıyordum. Yıllar ne çabuk değiştirmişti onu. Çocukluğundan sıyrılmış bambaşka bir adam haline gelmişti. Ama onu en çokta gülüşünden tanımıştım. Gülüşünü unutamamıştım onu severken. Kalbime, hislerime nasıl kazınmışsa beş sene bile de geçse onu aynı sevdiğimden gülüşünden tanıdım. Yine o kadar güzel gülümsüyordu ki... Sıcacık... Sarılsam gülüşüne tüm dertlerimi unutacak mışım gibi sanki. Sanki o hep gülse ben onu sonsuza kadar sevsem keşke dedirtir gibi...

Beş senedir kendime ayırdığım vaktin sadece sabah yüz yıkamak olduğunu Kaan için hazırlandığımda anladım. Ah o deli cesaretim! İyi ki diyorum şimdi. O deli cesaretim olmasa kim bilir bu sabaha gene aynı karanlığımla beraber kalkacaktım. Havayı farklı soluyamayacak bugüne güzel bakamayacaktım bu kadar. Ama şu an oturduğum yatağımda karşımdaki aynaya bakarak aptal aptal gülümsüyordum. Ellerimi karışmış saçlarımın arasında gezdirip karışıklığını düzeltmeye çalışıyordum. Kendime aynadan bakıp kafamı bir sağa bir sola çeviriyordum. Yüzüme sanki yeniden bir renk gelmişti. Daha fazla mutlu hissediyordum kendimi. Yataktan kalkarak kendime baktığım aynaya birkaç adım daha yaklaştım. Solgun tenim dikkatimi çekmişti hemen. Ama gülümsemem o kadar aydınlatıyordu ki yüzümü... Bu yüzden ağzım kulaklarıma çıkana kadar gülümsemeyi tercih ettim. Saçımı sola yatırıp anlamsız bir gülüş daha attım. Dolabımın kapağını açtım ve her zaman giydiğim kot pantolonlarımdan birini elime aldım. Dar ve hafif yırtıklı bir kot olmasından dolayı fiziğimde hiç sırıtmıyordu bu pantolon. Üstüme de güzel bir şey geçirmek için biraz dolabıma bakındığımda beyaz tshirten başka bir şey göremedim. Tshirtü de katlı yerinden alıp yatağımın üzerine serdim. Üzerimdekileri çıkarıp kirli sepetine attım. Yatağın üzerine serdiğim temiz kıyafetlerimi bir çırpıda üzerime geçirdim. Aynaya doğru yönelip tekrar kendime baktığımda zayıflığım değil de gülüşüm gözüme çarpıyordu.

Çantamı güzelce hazırladım alelacele bir şekilde. Çantamın fermuarlarını bile tam kapatamamıştım. Bir hışımla yeni aldığım deri ceketi üzerime geçirip odamdan koridora doğru çıktım. Koridorda karşılaştığım Mahmut Ağabey biraz beni korkutmuştu.

"Hii! Mahmut ağabey beni korkuttun." Olayın şokuyla çıkardığım sesi ben bile anlam verememiştim. Ama korktuğum gerçeğini değiştiremezdi.

BANA UZAK AŞK #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin