Cama doğru yöneldiğimde bana doğru bakan kişinin Hamza olduğunu gördüm. Sakin kalamadım. Bana eliyle kalp işareti yapıp duruyordu. Cama çıkıp:
"Git burdan şerefsiz. Yeter artık git. " diyerek çığlıklar içinde bağırdım. Hatta elime gelen ne varsa aşağı doğru fırlatmaya başladım. Bütün okul bana bakıyordu. Ama umrumda değildi. Gözüm dönmüştü. Ablam arkamdan çekiştirmesine rağmen ağzıma geleni çığlıkla karışık bir bağırmayla söyledim. Kendimde değildim. Bir süre sonra titreme aldı bütün vücudumu ve olduğum yerde kalakaldım. Kaskatı kesildim. Düşünebiliyordum ama hareket edemiyordum. Beynim bana hüküm verse de bedenim işlevini yerine getiremedi. Olduğum yerde kalakaldım. Sesimi duyan ablam yanıma gelmişti. Kendime geldiğimde başımda ağlamaklı gözlerle bana bakıyordu.
"Deniz..." dedi. Derin bir nefes sesini duydum ve devam etti.
"Kardeşim ne oluyor sana? Hamzayı görünce neden öyle davrandın? "
Ablamı dinlememezlikten gelerek:
"Şimdi uyumalıyım abla her yerim çok ağrıyor." dedim hasta numarası yaparak. Ablam da "Peki" diyerek yatakhaneden çıktı. Bana biraz kızmıştı cevap vermedim. Yalnız kalmıştım şimdi. Bu tramvanın etkileri hala sürüyordu. Ama asıl sorun Hamzaydı. Hamza nerden buldu beni? Numaramı bile daha yeni almıştım. Kimsede yoktu. Kimse? Tabi ya. Ablamda vardı numaram. Nasıl akıl edemedim. Ablam vermiştir. Güler yüzünü göstermiştir ablama o piç! Tabii ablam nerden bilecek bana yaptıklarını. Anlatmalı mıydım anlatmamalı mıydım? Kendi içimde çatışmalar olurken Dilara hızlı bir şekilde içeri bir gülle girdi. Yüzündeki tebessüm benide gülümsetti.
"Deniz ablan söyledi. Nasılsın iyi misin? Bak bu gül sana." dedi şirin haliyle. Bende güle bakarak:
"İyiyim şuan canım. Çok teşekkür ederim gül için düşünmen yeter."
"Aa ben düşündüm ama biri daha düşündü." dedi. "Biri" kimdi ki? Derken devam etti:
"Abim yolladı sana bu gülü. Ufakta bir not yazdı." dedi gülümseyerek. Nota baktıgımda "Hiçbir şey kendinden önemli değildir ufaklık. Hiç üzülme lütfen o deniz gözlerine haksızlık edersin." yazıyordu. Çok hoştu bu not. Gerçekten çok mutlu oldum ve saatlerce bakabilirdim. Ama kendimi toparladım Dilara'ya belli etmemeliydim. Dilara devam etti:
"Abim senden bir nevi özür diliyor." dedi gülümseyerek.
Tabi ya en son telefonda iyi bitmemişti görüşmemiz. İnce bir davranıştı. Ama benim de Dilara'dan özür dilemem gerekiyordu.
"Bende senden özür diliyorum Dilara. Sana o gün ters davrandım biraz. Abine de teşekkür ederim. Çok ince bir davranış." diyebildim. Duygularımdan bahsetmemeliydim fazla. Belli etmemeliydim.
"Ben seni affettim canım. Hem iyi arkadaşlar asla küs kalamazlar. Sen benim en iyi arkadaşımsın." dedi ve sarıldı bana. O kadar içtendi ki. Annem olacak kadın bile bu kadar içten sarılmamıştı.
"Kendini biraz iyi hissediyorsan sınıfa çıkalım. Ders başlamak üzere." dedi Dilara elini koluma koyarak.
"Ben üçüncü derse kadar biraz uyuyacağım Dilara. Sen beni uyandırmaya gelir misin?" Kendimi çok yorgun ve bitkin hissediyordum."Tabii canım gelirim. Ben şimdilik çıkayım sende yat dinlen." Dedi ve yanımdan ayrıldı sessizce.
~
Dilara'nın beni dürtmesi ile tekrar uyandim. Kendimi biraz iyi hissediyordum. Uyku bana iyi gelmişti. Beni yataktan kaldırdı.
Koluma girdi ve sınıfa doğru yürüdük.Bütün sınıfın gözü bendeydi. Sabah ki yaşadıklarım çok normal şeyler değildi. Ama sivri biri vardı ki sınıfta adı Ahsen. Önüme geçmiş elini beline koyarak: