Nedensiz yere atılan tokat sessiz çığlıkların başlangıcıydı.
''Deniz sen bana nasıl haber vermezsin! Hani bundan sonra haber verecektin!'' diye bağırmasından sonra hıçkırarak ağlamaya başladı. Yüzünü kapatmaya çalışıyordu.
''Anlasana Deniz benim senden başka kimsem yok. Seninde bırakıp gitmenden korkuyorum. Anla beni Deniz.'' diye ağlayarak devam etti. Ablamın neden tokat attığını, neden ağladığını gerçekten anlamıyordum.
''Ablam senin neyin var?'' diye sordum gözlerindeki yaşı silerek.
''Ben yalnız kalmaktan korkuyorum Deniz. Meral'den sonra iyice boşluğa düştüm.'' dedi burnunu çekerek. Gözlerinden kalbindeki yalnızlığı görebiliyordum.
''Ben varım ablam korkma. Haklısın hata bende. Sana haber vermem gerekirdi özür dilerim.'' dedim konuyu daha da fazla yaymamak için.
''Tamam Denizim sorun yok sen benim kusuruma bakma öyle geldiler aniden.'' diye geveledi ağzında lafı. Ablamın bir derdi vardı ama bana söylemiyordu.
''Ablam senin bir sıkıntın var ve bana anlatmıyorsun.'' diye üsteledim. Kötüyse bile anlatarak rahatlayabilirdi.
''Bir şey yok Denizim hadi sen dersine devam et.'' dedi yanağıma bir öpücük kondurdu. Gözlerini bir peçeteyle sildi. Üstünü çıkarıp gecelikleri giyip yatağına yattı. Ablam yatsa da ağlama seslerini duyuyordum. Ağzını kapatıyor ses çıkarmamaya çalışıyordu. Belli ki bir derdi vardı ve üstüne gitmek istemedim. Ne kadar üstüne gidersem o kadar benden kaçıyordu.
Benimde hevesim kaçmıştı. Ders çalışamadım. En iyisi uyumaktı sanırım. Önümdeki kitap, kalem, defter ne varsa topladım düzenli bir şekilde dolabıma koydum. Aynada kendime son bir kez bakarak yatağa doğru yöneldim. Yorganımı açıp içine yattım. Bugün yorucu bir gün olduğu için çabuk uyumuştum.
-
Bugün pazardı ve ben sabah erkenden yeni güne merhaba demiştim. Kalktığımda saat sekizdi. Çok erken bir saat olsa da ben erken kalkmayı severdim. Erkenden tüm işlerimi bitirir kalan zamanı kendime ayırırdım. En sevdiğim özelliklerimden bir tanesi dahaydı.
Mışıl mışıl uyuyan ablamı yavaşça uyandırdım.
"Ablam hadi kalk yüzünü yıka kahvaltıya inelim." dedim kısık bir ses tonu ile. Uykusundan gözünü zar zor açıp bana cevap verdi.
"Tamam Denizim." diyebildi sadece. Sonra hemen tekrar geri uyudu. İkinci dürtüşümde bu sefer ayağa kalktı ve lavabonun yolunu tuttu. Bende ablam elini yüzünü yıkarken üstümü değiştirdim. Mavi kot pantolon, mavi bir body geçirdim üstüme. Renk uyumum pek mükemmel değildi ama kantinde ufak bir kahvaltı yapmak için idealdi. Ablamda lavabodan çıktıktan sonra üstüne bir şeyler geçirdi ve odadan çıktık. Merdivenlerden ağır adımlarla iniyorduk. Ablamın koluna girmiştim kendinin güçlü hissetsin diye. O da koluna girdiğimde bana kocaman gülümsedi.
Kantine geldiğimizde boş bir masayı çekerek kantinden kahvaltı tabaklarımızı aldık. Bu tabaklar enfes görünüyordu. Sanırım kurt gibi acıkmıştım. Tabağı alır almaz yemeye başladım. Zeytin, peynir çeşitleri, yumurta... Daha neler neler. Yanına da güzel demlenmiş bir çay... Tam pazar kahvaltısıydı daha ne isterim ki?
Kahvaltımızı bitirdikten sonra yatakhaneye çıktık.
"Kuzum ben yine bugün mekana gideceğim." dedi ve montunu almaya yeltendi.
"Abla bende gelmek istiyorum." dedim bastırarak.
"Sen gelme kuzum burada kal." dedi montunu giyerek.