32; Ve bu gecede, ve bu ışıkta, sanırım sana aşık oluyorum.
●
Jeongguk'un odaya alınmasını beklerken Seokjin hyung uykulu halde esniyor, Sejin bir köşede oturmuş haldeydi. Ben sadece onu görmek istediğim için odada dolanıyor, bulanık aklım beni öldürüyordu.
Onu yanımda istiyordum, bir an önce kollarımda olması gerekiyordu. "Taehyung, otur artık." dedi Seokjin, elini uzatarak yanına oturmam için çağırdı, oturmak istemiyordum. Ben sadece Jeongguk'u yanımda istiyordum, gözlerim kapıda onu bekliyordum.
Kapı içe doğru aralanarak Jeongguk tekerlekli sandalyede içeri girerken ona ilerledim, diz çökerek ellerini tuttum ve avuç içlerini okşarken nemli gözlerine bakıyordum. "Minik bebeğim..." dedim ona bakarken, gözlerinden süzülen yaşlar kalbimi acıtıyordu, benim güzel sevgilim her zaman gülümsemeliydi.
Hasta bakıcı ve hemşirenin yardımı ile onu sedyeye yatırdıktan sonra doktorun kontrol için geleceğini söyledikten sonra odadan ayrıldılar. Siyah saçlarının arasındaki beyaz sargı bandı sinirlerimi bozarken o adamı öldürmek istiyordum.
Seokjin hyung yatağın kenarına oturmuş Jeongguk'un üzerini küçük bir çocukmuş gibi örterken gülümsemeden edemedim, Sejin de diğer yanında durmuş yumuşak bir şekilde saçlarını okşuyordu. "Sevgilim." dedim yanında dururken, bir elini uzatarak elimi tuttu, Seokjin hyung geriye kayarak benim için yer açtığında yanına oturdum. "Canın acıyor mu?" diye sordum, başını iki yana sallayarak reddederken "Acımıyor." dedi fakat değişen yüz ifadesi onu ele verdi.
Jeongguk küçüktü, beden olarak ne kadar büyük görünürse görünsün sevgiye ihtiyaç duyan küçük bir çocuktu gözümde ve onu böyle görmeye engel olamıyordum. "Taehyung..." diye mırıldandı, adımı çok nadir dudaklarından çıkarırdı, "Güzelim." dedim saçlarını severken, dudakları tatlı bir gülümseme ile kıvrıldı, gözlerindeki yaşlar hala akmak için orada bekliyordu.
"Beni hiç bırakma olur mu?"
Gözlerimin nemlenmesine engel olamazken ellerini, ellerimin arasına hapsettim. "Seni asla bırakmayacağım, Jeongguk. Seni o kadar çok seveceğim ki, başka sevgiler umurunda bile olmayacak." dedim, ona karşı hislerim konusunda ilk kez bu kadar net bir şekilde konuşuyor olmam onun kadar beni de şaşırtıyordu ama gerçekti, onu asla bırakmayacaktım.
Sejin onun adını seslendiğinde bakışlarını ona çevirdi, "Hyung, burada olduğun için teşekkür ederim." dedi ona, "Elbette yanında olacağım yaramaz tavşan, bunun aksini düşünme bile. Sana söylemek istediğim başka bir şey var." dedi, gözleri bir an bana kaysa da yeniden Jeongguk'a döndü ve onun merak dolu bakışların karşılık verdi.
"Baban şu an karakolda, birazdan senin ifadeni almaya gelecekler."
Jeongguk'un gözleri beni es geçerek karşıdaki duvara boş bir şekilde bakarken, "Sana zarar veren birinin öylece gezmesine izin veremezdim Jeongguk, sana dokunmanın cezasını çekmeli." dedim kendimi savunmaya geçerek, bir şey demeden iç geçirerek ellerime daha sıkı tutundu sadece. Aklından geçenleri anlamaya çabalamak çok zordu fakat gözlerindeki bakışlarda beni korkutan bir şey vardı.
Ona seslendiğimde boş bakışları bana döndü, "Bana kızdın mı?" diye sordum, başını iki yana sallayarak reddetti ama hâlâ sessizdi ve dudaklarını aralayarak bana kızmış olsa bile bunu dile getirmesini istiyordum. "Biz biraz hava alalım, hem de size içecek bir şeyler getirelim." dedi Seokjin ayaklanarak arkamda, Sejin de ona uyarak odadan çıkarken Jeongguk yeniden bakışlarını bana çevirdi duvardan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sabah yıldızı' taekook
FanfictionKim Taehyung, Asya Bölgesi Tenis Finali maçında her şeyin iyi gideceğini düşünüyordu, son seti almak için servise hazırlanırken beklemediği bir şey oldu, sessiz salonda bir hapşırık sesi duydu.