thirty nine; hold your hands upon my head 'till i breathe my last breath

3.6K 410 80
                                    

39: Ellerini başımın üzerinde tut ben son nefesimi verene kadar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

39: Ellerini başımın üzerinde tut ben son nefesimi verene kadar.

-

Aksiliklerin olmayacağını düşünmek hataydı.

Jeongguk yarım bile sayılmayan İngilizcesi ile tüm işleri kendi halletmek istediğinde izin vermek konusunda tereddüte düşmüş fakat müdahale etmemiştim, keşke etseydim. Çilekli yerine böğürtlenli olan pasta, buz mavisi yerine lacivert süslemeler ile olan mekan düzenlemesi konusunda yapılacak bir şey yoktu. Bu gece evleniyorduk ve insanlara bir gün içinde yeni bir organizasyon yaptırmak imkânsızdı.

Krem rengi keten gömleğimin iki düğmesini açık bırakarak ayna karşısında dikilirken hemen yan odada olan Jeongguk'u görmek istiyor ama Seokjin ve Jimin, buna engel oluyordu. "Siz Yoongi hyung ile aynı odadaydınız." diye söyleniyor olsam bile buna aldırmadı Jimin, pantolonumun paçalarını düzeltti, Seokjin bir köşede oturmuş lacivert yüzük kutusu içindeki iki ince beyaz altın yüzüğe bakıyordu. "Hayır Taehyung, onu göremezsin. Bizim başka oda yoktu." dedi üçüncü kez Jimin pes etmekten uzak bir sesle, omuzlarımı düşürerek babama bakarken o bu halimize gülüyordu sadece. Yoongi hyung ve Jung Hoseok son hazırlıklari kontrol için kumsaldaydı, Jeongguk'un arkadaşları ve Sejin, birazdan eşim olacak çocuğun yanındaydı.

Hazırlık içindeki detaylarda olan hatalar Jeongguk'un isteğini düşünmek konusunda beni geri plana atmış olsa da aklımın bir köşesinde bekliyordu. Kim Jeongguk. Kulağa oldukça hoş geliyor, heyecanlanmamı sağlıyordu ama onu isteme sebebi ise kalbimi parçalıyordu. Mutlu olmayı, burada ailesini görmeyi ve desteklenmeyi hak ediyordu benim sevgilim. İç geçirerek aynanın karşısından ayrıldım, babama döndüm. "Yeminleriniz hazır mı?" diye sordu gömleğimin yakasını düzeltirken, başımı sallayarak onu onayladım. Yeminlerimiz, yüzüklerimiz ve biz hazırdık, ben heyecandan bayılmadığım sürece hiçbir sorun oluşacak gibi durmuyordu.

Havaalanında toplanarak bir uçağın dörtte birini oluştururken Seokjin bu halimize gülmüş fakat keyiflenmişti, bu seyahat ve düğünün onun açısından da hoş geçmesini ve senelerdir kalbini verdiği adam ile bir yola girmesini istiyordum. Jeongguk benim şansım olduğu gibi Jung Hoseok'un da onun şansı olmasını istiyordum. Gözlerim duvarda asılı olan saate kaydığında bir saatten daha az bir zaman kaldığıı görmek kalbimin hızlanmasına sebep oldu, Seokjin bayılacak olmam ile ilgili dalga geçerken babam onu susturmaya çabalıyordu ama nafileydi, o bir kere konuşmaya başladığında susturmak imkansızdı.

Zihnimin içinde edeceğim yemin için düşünmeye devam ederken tam bir metin hazırlayıp ezberlememiştim, onun gözlerinin içine bakacak ve o an ne hissediyorsam, dile getirecektim. Onu seviyordum. Önceden hazırlanmış kelimelere ihtiyacım yoktu. Onun da olmadığını biliyordum. Derin bir nefes alıp verirken Yoongi hyung bizim odaya girdi, her şeyin hazır olduğunu, böğürtlenli pastanın istediğimiz çilekli pastadan daha güzel olduğuna güvenebileceğimizi söyledi. Pastanın sadece görünüşüne mi baktığını yoksa tattı mı, emin değildim ve bilmek istemiyordum. Görevliler gelerek artık çıkmamız gerektiğini söyleyene kadar odanın içinde kaç tur attığımı bilmiyordum.

sabah yıldızı' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin