twenty two, i'll tell you my sins an tou can sharpen your knifes

6.3K 741 146
                                    

22 • Nazik günahımızdan daha tatlı bir masum yoktur

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

22 • Nazik günahımızdan daha tatlı bir masum yoktur. O üzücü dünyevi cisimlerin deliliğinde ve topraklarında, sadece o zaman ben insanım.

hozier, take me the church

Bir tepenin üstüne konumlandırılmış olan kiliseye bakarken dar beton merdivenlerden çıkacak olmaktan hoşlanmamıştım.

Hemen yanımda duran Jeongguk beni beklemeden merdivenlere adımlarken Seokjin kolunu omzuma atarak benimle birlikte yürümeye başladı, birkaç gündür Jeongguk ile aram hem çok iyi hem de buzul dağlarının iki yanında gibiydik.

Tüm uçak yolculukları boyunca ya uyumuş ya da film izleyerek benimle konuşmaktan kaçmak için her yöntemi denemişti. Onu zorlamak istemiyordum. Bir kişiye aşık olması elbette onunla ilişki yaşamak isteyeceği anlamına gelmiyordu hiçbir zaman ama yine de ben özgür bir şekilde onun elini tutmak, sarılmak ve kulağına sevgilim olduğunu fısıldamak istiyordum.

Bizden önce merdivenleri bitiren beden tepeden manzarayı izlemeye daldı, "Jeongguk çok tuhaf bir çocuk." dedi Seokjin, biz neredeyse merdivenlerin yarısındayken duraksadım, "Partinin olduğu gece ona biraz yüklendim ama tek kelime bile etmedi, senin onda ne bulduğunu sorduğumda sadece yüzüme baktı ve uzaklaştı." Jeongguk ona sevgilim olmasını istediğimi söylediğimden beri tuhaf davranıyordu, Seokjin'in söylediklerinin üzerindeki etkisinin ne olduğunu merak ediyordum.

Merdivenleri bitirdiğimde Jimin'i bulmak için kilisenin içine girerken onları manzarayı izlemeleri için yalnız bıraktım, tek umduğum konu Seokjin'in daha fazla onun aklını karıştıracak şeyler söylememesiydi ama bundan emin olamıyordum, bazen beni oldukça şaşırtacak ataklar yapmayı seviyordu.

Kilise beklediğimden küçüktü, birkaç sıranın dışında hiçbir şey yoktu ve papaz, elindeki İncil'i okurken kürsüsünde dikiliyordu. Tüm tavan moziklerden oluşmaktaydı ve elmas bir avize sallanıyordu. Sol koridorda ilerlerken bir kapı aralıktı, "Heyecandan bayılacağım." diyen Jimin'in sesini duyduğumda gülümseyerek kapıyı tıklattım.

İkisinin de üzerinde tahmin ettiğim gibi takım elbise yoktu, dar kot pantolonlarının üzerine Yoongi hyung beyaz bir gömlek Jimin ise pembe bir saten gömlek giymişti. Kolları bana dolanırken ona sarıldım, sarı saçları şimdi siyaha dönmüştü ve heyecan içinde yerinde duramıyordu. "Bir an gelmeyeceksin diye beni öldürme planları kuruyordu." dedi Yoongi hyung, ona da sarılmanın ardından Jimin'in yanına oturdum ve küçük ellerini, ellerimin içine hapsettim.

Ailelerini davet etme gereği bile duymamışlardı, Jimin'in ailesi karşı değildi ama bunu sadece Yoongi hyung ile yapmak istediğini söylemişti telefonda bana, başka kimseye ihtiyacı yoktu. Yoongi hyung onun aksine sakin bir şekilde telefonundaki oyununa odaklanmış haldeyken birazdan evlenecek bir çiftten çok uzak görünüyorlardı.

sabah yıldızı' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin