Genç adam, bulunduğu yataktan hızlıca doğruldu. Kaşlarını çatarak mesajları yeniden okuduğunda panikle ayağa kalktı. Gök gürlediğinde boş bulunup irkildi, mesajların sanki sesi vardı.
Küçük bir kız çocuğunun çığlıklarını duyuyordu, mesajda.
Endişeli bakışlarını telefonun ekranındaki mesajlardan çekip yukarıda bulunan arama butonuna takıldı, bir saniye bile düşünmeden butona tıkladı. Otel odasının camına yaklaştı, telefonu kulağına götürdü. Saatin kaç olduğu umurunda değildi, birinin yardıma ihtiyacı varsa elinden geleni yapardı.
Dila aranıyor...
Yağmur tanelerinin camdan süzülüşünü izlerken kulağına dolan çağrı sesinin kesilmesi için dua ediyordu, Dila'nın ne demeye çalıştığını anlamamıştı ya da anlamak istemiyordu.
Son günlerde aklından çıkmıyordu çünkü mesajlarında kendinden parçalar buluyordu, genç kadın ona oldukça tanıdık geliyordu. Panik, tüm hücrelerini ele geçirmeye başladığında telesekreterin sesi otel odasında yankılandı.
Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Sinyal sesinden sonra mesaj bırakabilirsiniz.
Genç adam derin bir nefes verdikten sonra sinyal sesini bekledi. Sinyal sesini duyduğunda omuzları düştü. Ne diyecekti? Dila mesajlarıma bakar mısın diyecekti? Em başından beri yazmamasını isterken bir anda deli gibi yazmasını, hayatını öğrenmek istemesi ne kadar doğruydu?
"Dila," dedi fısıldar gibi, yutkunamadı. Telefonu kulağından uzaklaştırdı, ses kaydı bırakıyordu. "Dila," dedi yeniden. Sesini düz tonda tutmak için üstün çaba sarf ediyordu.
"Boğazıma takılan yumrunun boş yere olduğunu, yanlış anladığımı söyle bana," diye mırıldandı. Gözlerini kapattığında hayaline düşen yine ama yine mavi gözler olmuştu. Neden ona tanıdık geliyordu?
Dila'nın ona yazış amacının Alperen Öztürk olmadığının farkındaydı, konuştukları o gece anlamıştı. Alperen Öztürk, onları bir araya getiren bahaneden ibaretti.
İç çekerek telefonu kapattı, Dila'nın son görülmesine baktı. Genç kadın, kendisine ulaşmaya çalışır gibi gözükürken bir anda genç kadına ulaşmak isteyen kişi yine kendisi olmuştu.
Parmakları kendinden bağımsız hareket ederek yine son günlerde yaptığı gibi genç kadının fotoğrafını açtı. Mavi gözlere dikkatle baktı, saçlarına, burnuna, kirpiklerine... Masum bir çocuk gibi baktı, incitmeden, art niyet beslemeden, masumca...
Kimdi bu kadın?
Önemli biri miydi?
"Atakan, orada mısın?" Kapının tıklanma sesine eşlik eden bir diğer sesle omuzlarını düşürdü. Ekranı kapatıp kapıya doğru yürümeye başladığında kendini tuhaf hissediyordu, tanımadığı biri için üzülmesi ona göre doğruydu fakat neden ruhu kapana sıkışmış gibi hissediyordu?
"Alperen?" diyerek kapıyı açtı. Karşısında gömleğinin yakalarını düzelten genç adama bakarken yüzü ifadesizdi. Alperen ona baktığında kaşlarını çatarak "Hayırdır oğlum, kötü bir şey mi oldu?" diye sordu.
"Yorgunum," diyerek geçiştirdi. Yalan değildi, yorgundu. "Sen nereye? Sabah erkenden film çekimleri olacak, menajerin kızabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dev Adam | Texting
Teen FictionDev Adam: Sana zaman verdiğim süre boyunca acı çeken ben oldum. Dev Adam: Bana kendin gelmediğin sürece ben yokum, üzgünüm. • Başlangıç: 21 Temmuz.