3|Kocaman

10.1K 652 217
                                    

"Neden buraya geldim ki? Burada ne yapacağım?" Çekingence sorduğum sorunun yanıtını almak için merakla karşımda kahvesini yudumlayan adama baktım.
Sert yüz hatlarına sahip olsa bile bu onun bir tavşan olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
O gerçekten de tavşana benziyordu ve bunu çoook sevmiştim. Kollarımın arasındaki oyuncağımın insan hali gibiydi.

"Hm , güzel soru." Sırtını yasladığı koltukla temasını koparıp öne eğildi ve bardağını sehpaya bıraktı. Doğrulduğunda tekrar yaslandı arkasına ve kollarını göğsünün altında birleştirerek çiçek oldu.

"Bana arkadaş olmaya geldin Taehyung."

"Arkadaş mı?"

"Evet arkadaş. Senden sadece benimle vakit geçirmeni istiyorum. Mesela birlikte bir restoranda yemek yiyebiliriz , ya da film izleyebiliriz."

"Lunaparka da gider miyiz?"

"Sen istersen gideriz tabi."

"Peki senin hiç arkadaşın olmadığı için mi beni buraya getirdin?"

"Evet. Sen benim ilk ve son arkadaşım olacaksın Taehyung."

"Ama burada bir sürü siyah giyinmiş adam var , üstelik korkutucu gözüküyorlar. Onlar senin arkadaşın değil mi?"

"Değil. Dedim ya , sadece sen benim arkadaşımsın."

"Tamam o zaman , sana arkadaşlık edeceğim."

"Buna sevindim." Ortamda sessizlik oluşunca rahatsız olmuştum. Konuşmak istiyordum ama bana kızmasından da korkuyordum. Durmadan çattığı kaşlarıyla zaten sinirli bir yapısı olduğunu anlamıştım.

"Neden sustun Taehyung?"

"Ş-şey bilmem...belki rahatsız olursu-"

"Senden asla rahatsız olmam. Konuşmaya devam et. İstediğini yapmakta özgürsün , kendini kısıtlanmış hissetme. Artık eski evinde değilsin." Söyledikleriyle kocaman gülümsedim , hem de kocaman! Daha önce bu şekilde gülümsemediğime emindim. Hayatımda ilk defa biri beni mutlu etmişti ve mutlu olmaya devam edeceğimi de ima ediyordu resmen. Bu tavşan adamı çok sevmiştim.

"Adın ne?"

"Jungkook. Jeon Jungkook."

"Benden büyüksün değil mi?"

"Evet."

"O zaman sana hyung demeliyim?"

"İster hyung de ister Jungkook , benim için fark etme-" Gözleri bir yere takılınca sustu aniden. Kaşları çatılmış , siyah irislerinin an ve an koyulaştığına şahit olmuştum. Nereye ya da neye bu kadar odaklandiğinı daha sorgulayamadan ayağa kalkıp benim oturduğum koltuğa , tam yanıma , kaslı bacakları benim ince bacaklarıma değecek yakınlıkta oturduğunda sağ bileğimi nazikçe kavrayıp avucunun içine aldı. Babamın oluşturduğu morluğu dikkatle incelerken bir yandan da parmaklarını çok çok hafif dokunduruyordu hasar görmüş bölgeye.

"Kim yaptı bunu sana?" Dokunuşlarına tezat kaba ve sert çıkan sesi ürkütücüydü. Çekinmeden edememiştim.

"Ş-şey çok da önemli değil-"

"Kim yaptı dedim Taehyung."

"Babam." Başımı önüme eğip cevabını verdiğimde sesim çok kısık çıkmıştı. Gözlerimin sulanmaya başladığını hissettiğimde bileğimdeki elini çekip hızla kalkmıştı yanımdan. Ben de aynı hızla kafamı kaldırıp takip ettim gözlerimle gittiği yeri.
Kapının önünde Seokjin denen adamla konuşuyordu. Birazcık uzakta oldukları için seslerini duyamıyordum ama Jungkook hyung hala sinirli gözüküyordu ve hararetli hararetli bir şeyler söylüyordu. Seokjin-shi ise ellerini önünde birleştirmiş kafa sallamakla yetiniryordu.
Biraz daha kapı başında dikildikten sonra elinde küçük bir kutuyla geri döndü yanıma.
Kutunun içinden benim sevdiğim çikolatalardan birinin kabıyla aynı şekilde olan , krem olduğunu düşündüğüm , şeyi çıkartıp kapağını açtı. Parmağına bezelye tanesi büyüklüğünde beyaz kremi sıkıp moraran yerlere sürdü yavaşça. Canım çok azcık bir şey acısa da dudağımı dişleyerek ses etmemeye çalıştım.

"İşte bittiii." Diyerek ufak temasımızı kesti elini çekerek. Kremi karton kutusuna geri koyup önündeki sehpaya fırlattı ve ayağı kalktı.

"Hadi bakalım saat çok geç oldu , çoktan uyuman gerekirdi zaten. Seni odana götüreyim." Nereye olduğunu bilmediğim bir tarafa doğru yürümeye başladığında ben de arkasından takip ettim. Büyükçe merdivenlerden çıkıp birkaç koridor geçtikten sonra beyaz kapılı bir odaya gelmiştik. Gözlerim gördüğü manzarayla şaşkınlıkla kocaman olurken ağzımdan hayranlığını bildiren nidalar yükseliyordu.

Çok çok ve çooook güzel bir odaydı. Hem de benim odamdı! Bana aitti!

Lila ve mor renginden oluşan duvarlar , beyaz bir dolap ve koskocaman cam kenraında bulunan , pofuduk pofuduk olduğu görüntüsünden belli olan , üstü peluş oyuncaklar ve yastıklarda dolu bir yatak...

Bu küçük cennetime daha sonra bol bol bakmak üzere arkama , beni hayatımda ilk defa bu denli mutlu eden ama daha ismi hariç hiç tanımadığım adama baktım. Yüzündeki küçük tebessümle beni izliyordu.

Hiçbir şey düşünmedim , sadece o an içimden geleni yaptım:
Jungkook'un kocaman bedenine en az onun kadar kocaman sarıldım!

The Bad GuyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin