Aklına dolaşan anılar ile bütün siniri uçmuş , yerinde derin bir üzüntü kaplamıştı Jungkook'u. Gözlerinin önüne gelen o savunmasız küçük bebek , eşi Taehyung'dan başkası değildi. Seneler önce babası olacak adamın sarhoşluğu nedeniyle gelişen kazada görmüştü ilk önce onu. İlk kucağına aldığı o an çok huzurlu hissetmişti. Belki de cennet kokusundan ötürüydü , bilmiyordu.
O kargaşada da asla bırakmamıştı bebeği kucağından. Kafasına pansuman yapılırken de , polisler tarafından sorgulanırken de... Çünkü Taehyung sadece kendi kucağında duruyor , başkası tarafından alınmaya çalışıldığında hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Amcası ve yengesi Taehyung'u almaya geldiğinde de ayrılmaları çok zor olmuştu. Minik elleriyle tişörtüne öyle bir sarılmıştı ki birkaç kişi müdahale etmek zorunda kalmışlardı. Fakat nihayetinde ayrılmışlardı. Kendisinin aksine Taehyung'un akrabaları vardı , çocuk esirgeme kurumlarında sürünmeyecekti. Bu düşünceyle kendini iyi hissettirmeye çalışmıştı.Aradan seneler geçti , reşit oldu ve yetimhaneden çıkıp babasından kalan holdingi devraldı. Gördüğü eğitim sayesinde işlere kolayca ayak uydurabildi. Babasından bile daha iyi bir konuma geldi , ismini bütün ülkeye duyurmayı başardı. Asya'nın ileri gelen genç iş adamlarından biri oldu. Ancak yine de Taehyung'u unutamadı , içindeki vicdan azabından mıdır bilinmez. Sonuçta kendi babasının ayyaşlığı yüzünden küçücük bebek yetim kalmıştı.
Araştırdı , sorup soruşturdu ve buldu onu. Gözle görmedi , sadece amcasıyla görüşüyor , nasıl olduğunu soruyordu. Hatta eğitimiyle ilgileniyor , bol bol para gönderiyordu çocuğa. Yine de vicdanını rahatlatmaya yetmiyordu bütün bunlar. Reşit olduğunda çocuğu görmek istedi. Amcasına söylediğinde ise adam gereksiz bir paniğe kapılıp bahaneler üreterek reddetti. Bundan çok şüphelenmişti tabii. Adamlarına gizlice izlemelerini , neler olup bittiğini öğrenmelerini emretti. Ancak duyduğu şeyler hiç iç açıcı değildi. Düşündüğünün ve sandığının aksine Taehyung'a oldukça kötü davranıyorlar hatta ve hatta bazen şiddet bile uyguluyorlardı. Bunu öğrendiğinde çok fazla durmadı , hemen almak istedi onu oradan. Elinde olsa o adamla kadını yaşatmazdı bile ancak Taehyung onları anne ve babası olarak biliyordu , bunu yapamazdı. O yüzden yüklü bir miktarda para ödeyip çenelerini kapatmalarını sağladı ve Taehyung'u da himayesi altına aldı. Onu ilk gördüğünde ciddi anlamda büyülenmişti. Esmer teniyle uyumlu karamel rengi saçları , gülümsemesi , narin bedeni ve bir erkeğe göre kısa kalan boyu. Taehyung büyüleyiciydi. İlk zamanlar bunu düşündüğü için kendisine çok kızıyordu. Gözlerinin önüne bebek hali geliyor , kendini kötü hissediyordu ama unuttuğu bir şey vardı ki o zamanlar o da çocuktu. Şimdi ikisi de büyümüş , Taehyung yeni olsa da , reşitlerdi. Kötü hissetmesi gereksizdi.
Sonra daha çok kapıldı zaten güzelliğine; evinde pıtı pıtı bir o yana bir bu yana koşması olsun , utanınca kızaran yanakları olsun , 'hyungie' diye şirin şirin söylenmesine olsun her bir zerresine ve her bir huyuna aşık oldu. Küçük de kendisine karşı bir şeyler hissedince olaylar daha da gelişti ve evlendiler , şimdi de bebekleri olacaktı. Her şey çok hızlı gelişmiş gibi gözükse de kaderleri birlikte yazılmıştı onların , zaman denilen kavram önemli değildi asla.Jungkook gözünden düşen bir damla yaşla kafasını iki yana sallayarak kendini toparlamaya çalıştı. Eliyle gözünü sildi ve sert yüz ifadesini geri takındı. Hala yüzündeki o pişkin gülümsemesiyle karşısında duran kadına aynı şekilde karşılık verdi.
"Eğer öyle bir şey yapmaya kalkarsan Sung , yemin ederim seni gebertmekten beter ederim. Öldürmem için bana yalvarırsın. Anladın mı?" Sung korksa bile bunu belli etmemeye çalışarak bozulan ifadesi ile inatlaşmaya devam etti.
"İyi ya işte? Paramı ver ben de hiçbir şey söylemeyeyim. Alan memnun satan memnun hesabı." Sinir bozucu bir göz kırpmayla bitirdi konuşmasını."Ne kadar istiyorsun kahrolasıca?!"
•••
"Yemeğiniz hazır Bay Jeon." Jennie elindeki tepsiyle salona geldi ve koltukta kollarını göğsünde birleştirmiş bir şeyler düşündüğü belli olan Taehyung'a ithafen konuştu. Kendisi de koltuğa oturarak tepsiyi kucağına yerleştirdi ve kaşığı çorbaya daldırarak Taehyung'a uzattı. Taehyung ise bir şey demeden yemeği kabul etti gözlerini daldığı yerden ayırmayarak. Çorba neredeyse bitmek üzereyken hala sessizdi Taehyung. Jennie açıkçası endişelenmeden edemedi çünkü patronu , onu tanıdığı şu bir günde , oldukça konuşkandı.
"Efendim bir sorun yok değil mi?" Sorduğu soru karşısında Taehyung'un gözlerinin dolması ve hıçkırarak ağlamaya başlaması bir oldu. Jennie endişeyle tepsiyi sehpaya bıraktı ve havlu kağıt kopartarak ağlayan bedene doğru uzandı.
"Bay Jeon neden ağlıyorsunuz? Bir sorun mu var efendim? Lütfen ağlamayın! Karnınız mı ağrıyor? Ah tanrım ne yapacağım ben?!" Panik yapan Jennie nefes almadan konuşarak bir o yana bir bu yana dolaşıp duruyordu. Daha fazla ağlamaya başlayan Taehyung'un yaptığı tek şey ise Jennie'yi daha da germekti.
"Tabi ya! Bay Jeon'u aramalıyım." Aklına düşen jeton ile mutfakta kalan telefonunu almak için aceleyle harekette bulundu genç kız fakat dış kapıdan gelen kilit sesi ile dikkati oraya yoğunlaştı. Kapının kapanmasının ardından saniyeler içerisinde oturma odasına giren Jungkook ile , Jennie rahat bir nefes almış Taehyung da ağlamayı kesivermişti.
"Neler oluyor burada? Taehyung neden ağlıyor?" Jungkook sulu gözlü ve kızarmış burnunlu sevgilisini gördüğünde bütün derdi ortadan kaybolmuş yerini büyük bir endişe almıştı.
"Bilmiyorum Bay Jeon birden ağlamaya başladı. Ben de tam sizi arayacaktım ki geldiniz." Jungkook bir kulağı Jennie'de iken ağlamaktan yorgun düşmüş eşinin yanına oturdu. Elinin tersini alnına yerleştirdi ateşi olup olmadığını kontrol etmek için. Vücut ısısının normal olduğunu anladığında geri çekildi ve bu sefer karnına koydu elini.
"Sorun ne aşkım? Bir yerin mi ağrıyor söyle bana." Sorusuna karşılık Taehyung'un kafasını iki yana sallamasıyla biraz da olsa rahatlamıştı. Koltuktan kalkıp küçük bedeni kucaklamış ve sessizce odalarına getirmişti. Üstündeki takım elbiseyi umursamadan Taehyung ile yatağa yatmış küçük bedeni de kendisine çekmişti.
"Seni çok özlediğim için ağladım." Jungkook gelen rahatlamışlık hissiyle nefesini verdi usulca ve küçük bedene kollarını sararken söylendi.
"Ohh , bebeğim benim. Şu beş dakikada ne kadar da korkuttun beni." Jungkook şefkatle elinin altındaki yumuşak yanağı okşadı ve narince bir öpücük kondurdu.
"Korkuttuğum için özür dilerim." Ellerini önünde birleştirmiş yaramaz bir çocuk edasıyla mahçupça söyledi Taehyung. Kızarmış burnu , tombul yanakları ve kısık çıkan sesi Jungkook'u gülümsetti.
Taehyung aklına gelen şey ile aniden kaşlarını çatıp oturduğu yerde dikleşti ve bu seferde sinirli (!) suratıyla eşine bağırmaya başladı:"Neden geç kaldın seni hain adam! Ne kadar çok özledim seni , çok da merak ettim ama sen eve yaylana yaylana gelmişsin meğer! Bebeğimiz de çok kızgın sana dokunma bize!" Beline sarılı kaslı kolları binbir güçlükle itmeye çalışsa da başaramamış ve daha da sinirlenip bu sefer geniş göğüse yumruklar atmaya başlamıştı. Zavallı Jungkook göğsüne indirilen küçük yumrukları pes etmişlikle kabul ediyor , kucağında debelenen eşine engel olmuyordu.
Bir süre sonra bitkin düşen Taehyung nefes nefese kalmış bir şekilde sırtını tekrar yuvasına yaslamıştı."Kötü koca! Bugün seni sevmiyorum işte!"
"Ben sizi çok seviyorum benim biricik eşim ve bebeğim. Her daim de seveceğim söz veriyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Bad Guy
FanfictionTaehyung küçük bir oğlandı , hem bedeniyle hem de ruhuyla. Jeon Jungkook ise yalnızlık ve sevgisizlikten bıkmış kötü bir adam. -Mpreg- Başlama tarihi: 21.07.21 Bitiş tarihi: 05.02.23