5|Kalbin sıcak

8.1K 539 88
                                    

Jungkook'un söylediklerinden sonra sessizleştim. Ne diyebilirdim ki? Cümleleri beynimin içinde adeta yankılanıyordu. Sen mutluysan ben de mutluyum... Öyleyse beni mutlu etmeye devam etsindi. Çok da durmak istemiyordum bu konun üstünde. Ama şöyle bir gerçek vardı ki ; tek bir cümlesiyle kalbimi hızlandırmıştı. Jeon Jungkook bu hayatta yaşamadığım bütün duyguları bana tattırmaya ant içmiş gibiydi.
Jungkook benden önce masadan kalkıp birkaç işi olduğunu söylemiş ve yanımdan ayrılmıştı. Ben de yemeğimi zar zor bitirmiş , salona geçip yumuşak koltuğa oturmuştum. Ben sıkıntıdan patlamadan geldiğinde ise evden çıkmıştık.

Yol boyunca camdan dışarıyı izlemiştim. Kafamdaki düşünceleri dağıtmak için de radyodaki çalan şarkıya odaklanmıştım hep. Neyseki şarkı güzeldi de çok zorluk çekmemiştim.
Araba durduğunda şöyle bir etrafta gezdirdim gözlerimi. Büyük ihtimal bir AVM nin otoparkındaydık. Jungkook kemerini çözdüğünde ben de onu taklit edip arabadan indim. Otoparkın soğuk havası bedenime temas ettiğinde hafif ürpermiş , üzerimde sadece kısa kollu tişört olduğundan çıplak kalan kollarımı göğsümün altında birleştirmiştim. Ne var ki üşümemi engellemiyordu aldığım pozisyon.
Aniden kolumdan tutulmam ile olduğum yerde 360 derece döndürülüp uzun kaslı kollar tarafından sarmalanmam bir olmuştu. Şaşkınca kafamı yukarı kaldırıp bana üstten bakan adama baktım.

"Üşüdün değil mi?"

"Sanırım biraz."

"Şimdi nasıl? Hala üşüyor musun?"

"Hayır burası sıcak." Kalbin sıcak hyung , içimi ısıtıyor...

"Aramız bozuk mu , hm?"

"Yok hayır. Neden böyle düşündün ki?"

"Evde de arabada da tek bir söz söylemedin. Normalde bıcır bıcır konuşursun." Evet onunla yaşamaya başladığımdan beri ağzım susmaz olmuştu , belki de başını şişirmiştim?

"Böyle iyi değil mi?"

"Değil. Sesini duymak istiyorum , her zaman."

"Kafamı karıştırıyorsun hyung."

"Sen o güzel kafanı yorma o zaman. Her şeyi akışına bırak."

"Peki."

"Hadi içeri geçelim." Tam kollarından ayrılıyordum ki beni öncekinden daha sıkı sarmalamıştı Ne oldu dercesine suratına baktığımda çenesiyle ilerideki kapıyı gösterip yürümemi istemişti.

"İyi de beni böyle koala gibi sarmalarsan nasıl yürüyeyim?" Soruma karşılık tatlı tatlı sırıtıp beni kucaklamasi bir oldu. Kocaman gülerek kollarımı sımsıkı sardım boynuna. Sanırım sonsuza dek bu şekilde kalmak isterdim.

Sıcak hava tenime nüfuz ettiğinde içeri girdiğimizi anladım. Beni indirmesi için geniş omzunu dürttüm nazikçe. Anlamış olacak ki anında ayaklarımı sert zeminle buluşturdu. Benim çelimsiz ellerimi kendi iri ellerinin arasına hapsetti ve bilmediğim bir tarafa doğru yürümeye başladık. Ben ise önüme bakmak yerine aralarında büyük fark olmasına rağmen yapboz parçaları misali uyumluca birleşmiş ellerimize bakıyordum. Güzel gözüküyorlardı.
Yürüyen merdivenlerin önüne geldiğimizde tek ayağımı dikkatlice basamağa yerleştirdim ve ondan destek alarak diğerini de hemen yanına bastım. Bu merdivenler de insana ne stres yaptırıyordu canım!?
Olduğumuz yerde yavaş yavaş yukarı kata çıkarken kafamı Jungkook'un koluna yasladım. Rahattı.

Yürüyen merdiven yolculuğu bittiğinde ilk olarak tabiki kiyafet mağazasına girmiştik. Jungkook ne beğenirsem almamı söylemişti ama ben yine de çok abartmamış , ihtiyacım olanı kadar almıştım.
Birkaç tane daha öyle mağaza gezince on çanta falan kıyafet almış olduk bana. Neredeyse yarısını Jungkook seçip almıştı çünkü ona çok yük olmak istemediğimden hep istemiyormuş/beğenmiyormuş gibi yapmıştım. Peki karşımdaki adam salak miydi?

Hayır.

En nihayetinde kıyafet olayını bitirip en eğlenceli kısma gelmiştik:

KIRTASİYE!

Ona söylemesem bile okumayı gerçekten istiyordum ve bilirsiniz , ailem hiç istemiyordu. Neyseki onlar yoktu. Artık Jungkook vardı.

Renkli renkli kalemler , tatlı tatlı not defterleri , kalın kalın üniversite sınavına hazırlık kitapları , silgiler , çantalar... Bir sürü masraf da buradan çıkmıştı. Jungkook'a olan borcum giderek artıyordu.
Daha sonrasında ise yemek bölümüne geçip karnımızı bir güzel doyurmuştuk.
Otoparka geri döndüğümüzde kaslı kollar tarafından tekrar sarmalanmış, ayaklarım yerden kesilmişti. Jungkook'un bu tatlı hareketlerine gülerken sıkı sıkı tutunmuştum ona. Bir ben bir de tanrı bilirdi bugün beni ne kadar mutlu ettiğini...
Tıpkı bir bebekmisim gibi beni dikkatle arabaya bindirmis , kemerimi bağlarken yanağıma usulca öpücük kondurmuştu. Kapımı örttü ve arabanın önünden dolaşıp direksiyona geçti. Kendi kemerini bağlarken tebessümle izliyordum her bir hareketini.
Belki 'ne kadar çabuk' diyebilirsiniz ama ben sanırım bu adamı çok seviyordum , zaman denilen kavram umrumda değildi.

The Bad GuyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin