"Oh , biraz daha aşağılara Jungkook." Keyifle mırıldandı Taehyung.
Sabah kalçasındaki ağrılarla uyanmıştı. Hiç çekinmeden de yanında öküz gibi horlayan Jungkook'u uyandırıp bir güzel duygu sömürüsü yapmıştı. Ardından kendini kaslı kolların arasında küvette yıkanırken bulmuştu işte. Beraber bir güzel aklanıp paklanmışlar , sonrasında ise Taehyung'un ağrıları için vücuduna kremler sürmüşlerdi. Tabi Taehyung gördüğü fazlaca ilgiden oldukça şımarmış , Naz yapıp durmuştu. Şimdi ise Jungkook'a masaj yaptırıyordu. Evet bugün onu asla rahat bırakmaya niyeti yoktu."İyi mi bebeğim?"
"Evet aşkım , biraz da omuzlarıma yapar mısın lütfen?" masum çıkan sesi ile gözlerini kırpıştırarak baktı arkasındaki bedene. Jungkook gülümseyerek kafasını iki yana sallarken önüne geri dönüp yastığa gömdü başını ve keyif sürmeye devam etti.
Bir süre sonra Taehyung'un mayıştığını gören Jungkook masaj yapmayı bırakıp küçük bedeni kucakladı mızmızlanmalarına kulak vermeden. İlk önce bir şeyler yemeliydi , güçten düşmesine müsaade edemezdi."Minik sevgilim ne yemek ister?"
"Vişne reçeliyle yoğurt yemek istiyorum hyungie~"
"Pekala kahvaltını güzelce yaptıktan sonra istediğini verebilirim."
"O zaman patates?"
"Fırında olur."
"Ama kızartma patates?"
"O şekilde bakarsan sana hayır diyemem , hile yapıyorsun seni yaramaz!" Taehyung kıkırdayıp kafasını mis gibi kokan boyuna gömdü. Mutfağa geldiklerinde sandalyeye oturtturdu onu Jungkook. Ne kadar yardım etmeyi teklif etse de her seferinde reddedilmesiyle uslu uslu oturup yetenekli hyungunu izledi. Sahi , yemek yaparken ne kadar da etkileyici görünüyordu her zamanki gibi...
"Sen bana öyle elini çenene yaslamış melül melül bakarken işime odaklanamıyorum bebeğim , çok tatlısın!" Taehyung kızarmış yanaklarıyla tıpkı bir bebek gibi kıkırdayıp elleriyle yüzünü sakladı. Aniden yüzünü tam kapatamayan küçük ellerinin üstünde hissettiği yumuşak baskıyla açtı suratını ve ona oldukça yakın olan sevgilisiyle göz göze geldi. Önündeki pembeliklere saniyelik kendi dudaklarını bastırıp hemen geri çekildi ve sandalyeden kalkıp kaçtı mutfaktan.
"Yah , Jeon Taehyung! Oyun zamanı değil bebeğim karnını doyurmalıyız buraya gel!"
"Banane banane!" Diye bağırdı gülerek Taehyung. Canı sıkılmıştı ve biraz oyundan zarar gelmezdi.
...
Oldukça yorucu koşturmalarının sonunda bithap düşen minik sevgilisini kucakladığı gibi mutfağa taşıdı Jungkook. Masaya oturtup soğumaya yüz tutmuş pilav lapasından bir kaşık dolusu ağzına depti. Biçimli kaşları çatılmış , yanakları ağzındaki lokmadan ötürü şişkinleşmiş ve pembe dolgun dudakları büzüşmüş Taehyung ne kadar tatlı olsa da kamaşan dişlerini sıkıp yemeğini yedirmeye devam etti. Sonra bir güzel sevebilirdi onu , ne de olsa bolca vakitleri vardı.
"Jungkookie?"
"Efendim güzelim."
"Neredeyse bir buçuk haftadır ders almıyorum , ne zaman başlayacağım?"
"Öğretmenin ile konuşmuştum ama eğer istiyorsan söylerim en kısa zamanda gelir."
"Bu hafta sonunu senle dolu dolu geçirmek istiyorum pazartesi gelse olur mu?"
"Tabiki." Oluşan sessizlikle yemeklerini yemeye devam ettiler. Taehyung artık tıka basa doyduğunu hissettiğinde zar zor ikna ettiği Jungkook ile birlikte mutfağı toplamaya başladılar.
İşlerini güle oynaya bitirdiklerinde Jungkook çalışmak için en alt katlarında bulunan kütüphaneye kapattı kendini. Son zamanlarda şirkete bile uğrayamaz olmuşken biriken dosyalarının haddi hesabı yoktu. Yavaş yavaş işlerini toparlamak istiyordu , küçüğüne sunmak istediği güzel gelecekleri için bunu yapmak zorundaydı.
Taehyung'un ise nedense bugün hiç mi hiç ders yapası yoktu. Gördüğü ilgiden o kadar çok şımarmış olmalıydı ki hala Jungkook'un yanına gitmek ve ona sırnaşmak istiyordu. Fakat yapamazdı. En nihayetinde o başarılı bir iş adamıydı ve onu bundan alıkoymaya hakkı yoktu. Hem zaten yanına uyumaya gelecekti , o zaman sevebilirdi kendisini değil mi?
Kafasını iki yana sallayarak aklındaki düşünceleri silmeye çalıştı. Ardından uzandığı koltuktan doğrulup odasına çıktı. Pembe pijama takımlarını giydi ve komidinin üstündeki hikaye kitabını alıp kütüphaneye gitmek için asansöre yöneldi. Az önce düşündüklerinin aksine şuan yaptıkları saçma gelse de omuzlarını silkti umarsızca. Hem onu rahatsız etmezdi ki? Koltukta oturur , sessiz sedasız kitabını okurdu.
Asansörün düğmesine basıp açılan kapıyla içeri girdi ve aynı şekilde eksi birinci katın düğmesine de basıp Bodrum kata indi. Loş ışık ile aydınlatılmış koridorda uyuşuk adımlarla ilerleyerek kütüphanenin önüne geldi ve kapısını üç defa tıklattı. İçeriden gelmesini emreden sert ve kalın ses tonuyla olduğu yerde titredi. Neden birden böyle içinin gittiğine anlam veremesede omuzlarını silkip kendine gelmeye çalışarak kapıyı araladı. Gergin kasları nedeniyle üzerinde darlaşan , ve hatta düğmeleri patlayacakmış gibi duran , beyaz gömleğiyle elindeki kalemi ince dudakları arasına almış , biçimli kaşlarını çatarak önündeki kağıtları inceleyen Jungkook bir kere daha titrekçe nefes almasına neden oldu. Pekala sadece öylece oturup kağıda bakmasına rağmen neden etkileniyordu?"İçeriye gelsene yavrum dikimle öyle." Dudaklarını dişleyerek hala hafiften titreyen bedenine lanetler okuyup çekingen adımlarla içeriye girdi ve ardından aralık kalan kapıyı kapattı. Kollarıyla göğsünün altına yasladığı kitabı sımsıkı destekleyerek yaramazlık yapmış bir çocuk edasıyla küçük küçük yürümeye başladı Jungkook'a doğru.
"Gel bakalım bebeğim." Tekerlekli sandalyesini ayakları yardımıyla geriye iterek siyah pantolonuna nerdeyse sığamayan kaslı baldırlarını iki sefer tokatlamış , pembe pijamaları ve kollarıyla sımsıkı sardığı hikaye kitabıyla gittikçe ufaklaşan Taehyung'u kucağına çağırmıştı. Kitabını bırakmadığı için kucağına çıkmakta zorlanan küçüğe gülümseyerek ince belinden kavrayıp yardımcı oldu. Kafası aşağı eğikken göz teması kurmamasına kaşlarını çattı ve çenesini kavrayarak kafasını kaldırdı.
"Sorun ne? Neden bakmıyorsun bana?"
"Ş-şey ben sadece biraz-"
"Sen sadece biraz ne?"
"Garip hissediyorum." Jungkook anlamamazlıkla kaşlarını çattı.
"Neyin var bebeğim?"
"Bir şeyim yok sadece- sadece galiba beni öpmeni istiyorum." Jungkook bir şey demeden tebessüm ederek dolgun pembe dudaklara kendi dudaklarını değdirdi hafifçe. Fakat yumuşak başlayan öpücükler gittikçe hırçınlaşmıştı. Taehyung'un kollarının arasına hapsettiği kitap yerle buluşmuş , küçük elleri Jungkook'un siyah tutamlarını sımsıkı kavramıştı. Belindeki büyükçe eller alt pijamasından içeri girip iç çamaşırından sızarken yaramazca mırıldandı soluklanmak için durduğu dudaklar üzerine. Kalçasında bulunan eller oyalanmadan deliğine temas ettiğinde derince iç çekti ve refleks olarak bulunduğu kucaktan havalandı.
"İyi hissediyor musun?"
"Ah- evet hyung."
"Sana tekrar sahip olmama izin verir misin?"
"Lütfen."
"Ne lütfen? Açık konuş benimle!" Kıçına indirilen sert şaplakla zevkle inledi Taehyung."
"Lütfen , tam burada hatta-hatta masanın üzerinde bana yeniden sahip ol hyung."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Bad Guy
FanfictionTaehyung küçük bir oğlandı , hem bedeniyle hem de ruhuyla. Jeon Jungkook ise yalnızlık ve sevgisizlikten bıkmış kötü bir adam. -Mpreg- Başlama tarihi: 21.07.21 Bitiş tarihi: 05.02.23