Yine mutsuz bir sabaha daha uyanmıştım. Gözlerimi yavaş yavaş açtım kendime gelmeye çalışıyordum ne kadar uyanık olsam da yataktan kalkmak benim için çok zor olmuştur her zaman. Yavaş bir şekilde kalkıp odamdan çıktım lavaboya gidip rutin işlerimi halledip odama döndüm dolabımın karşısına geçip ne giymem gerektiğine bakınmaya başladım. Birden kalbime bir ağrı saplandı haplarımı içmemiştim dün gece, birden kitlendim hareket edemez hala gelince dolabın karşısında öylece kala kaldım. Bağırıyordum kimse beni duymuyordu hareket ediyordum ama kimse anlamıyordu ölü gibi oluyordum krizlerim gelince. Ruhumun her zerresi hareket etse de fiziksel anlamda hiç bir hareket edemiyordum. Aritmiler hastalığı beni bitiriyordu küçüklükten beri çektiğim yaşamakla zorunlu olduğum tek gerçeğim. Küçük erkek kardeşim odaya girip beni yerde görünce yatağımın yanındaki küçük dolabı açıp içinden ilacımı alıp yanıma geldi özenle başımı kaldırıp ilacı çekmemi sağladı. "İyi misin abla?" Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım karşımdaki yakışıklı kardeşime gülümsemeye çalıştım canım yansa da. "İyiyim canım normal şeyler biliyorsun." "Bu ara fazla oluyor abla farkında mısın doktora mı gözüksen?" Doktora gözükemezdim annem beni keserdi. Doktora harcadıkları paralarla kendine kuaför açarmış hem de en işlek caddede, annem dediğim öz annem değil zaten babamın annemin beni doğurduktan sonra kaçtığına mı üzüleyim? Yeni üvey annemin kötü olmasına mı? Babamın sadece üvey annemi dinlediği bana inanmadığı için mi üzüleyim? Hayatım berbat her zamanda öyle olmuştu. "Hadi odana git bende hazırlanayım." Diyerek gülümsedim. Oktay da bana gülümseyip odadan çıktı. Dolabıma tekrar bakıp beyaz bir elbise çıkardım üzerimdeki geceliklerimden kurtulup beyaz dizlerimin üstünde biten elbisemi giydim. Aynada kendime bakıp uzun saçlarımı açık bıraktım sarı uzun saçlarım her zaman dikkat çekmiştir onları bende çok seviyordum. Çantama ilaçlarımı ve bir defter ve kalem koyup aşağıya indim. İlk üniversite günümde ne kadar heyecanlıydım değil mi? Ailemin benimle bu heyecanı paylaşmasını isterdim, ama olacaklar belliydi. Derin bir nefes alıp aşağıya indim. Annem ve babam televizyonun karşısına oturmuş bir şeyler izliyorlardı. Annem beni görünce "Nereye gidiyorsun?" Dediğinde yüzüm elimde olmadan düştü. "Bugün okulun ilk günü." Babam şaşırmışçasına bana baktı. "Sonuçlar ne zaman açıklandı bizimle neden paylaşmadın?" Babamın bu lafı üzerine ağlasam mı gülsem mi bilemedim. "Gidebilir miyim?" Babam başıyla onayladıktan sonra beklemeden kapıya doğru yürümeye başladım. Siyah babetlerimi dolaptan çıkartıp ayağıma giydim. Kapıyı açıp evden çıktım. Eylül ayında hava sıcaktı yürümeye başladım aslında şimdi biraz heyecanlanmıştım ama heyecanlanmak ani tepkiler bana yasaktı. Doktor kaldıramayacağımı söylemişti. Yoluma devam ettim. Beni okula götürecek olan otobüse binip boş yer bulup oturdum. Kulaklık takıp camı izleyerek yola devam ettim. Yirmi dakikanın sonunda okulun biraz aşağısında olan durakta indim. Okulun çevresinde hiç durak yoktu yürümek mecburiydi. Okuluma yürümeye başlayınca heyecan tekrardan başlamıştı. Düzenli nefes alıp verip kalbimin fazla zorlanmaması için elimden geleni yaptım. Okulun önüne gelince bir an durdum büyük bir okuldu zengin öğrencileri son model arabalar pahalı kıyafetler doluydu zengin parfüm kokusu her yerde anlaşılıyordu burslu gelmeseydim bende zar zor gelirdim bu okula. Okulun içine doğru yürümeye başladım bu kadar yakışıklıyı bir okula mı toplamış olamazlar değil mi? Kafamı nereye çevirsem yakışıklı kaynıyordu. Bu durum gülmeme sebep olurken merdivenin yanında ayakta duran bir grubun içindeki sarışın çocuğun bana sert sert baktığını gördüm. İlk önce gözlerine baktım sonra daha fazla devam edemeyeceğimi anlayıp gözümü çektim ürkütücü yeşil koyusu gözleri beni korkutmuştu. Yönümü çevirip kantin bölümüne geçip çay aldım elime oturdum bir masaya. Bir kaç dakika geçmeden yanıma bir kız geldi siyah saçlı yeşil gözleri olan oldukça çekici bir kız. Elini uzatıp "Merhaba ben Ada." Elimi uzatıp "Bende Nefes." "Çok güzel ismin, değişik bir anlamı mı var?" Gülümseyip sordu oysa anlamı hiçte güzel değildi. "Duymak istemezsin." Diyerek güldüm. "Anlatmak istersen dinlerim." Dedi "Annem beni hiç bir zaman doğurmak istememiş babam ise zorla doğuma sürükledi onu annem beni doğururken nefesi kesilmiş ölmek üzereymiş babam ameliyattan çıkmış annem öldü sanıp beni kucağına verdiklerinde eşinizin nefesi kesildi dilini yuttu sizde gördünüz kaybettik." Demişler Ada yüzü şok almış biçimde beni dinlerken "Üzgünüm özür dilerim anlatmanı ben zorladım." Güldüm "Daha kötüsü de annem ölmedi o gün bizi bırakıp kaçtı." Yüzü gittikçe değişen Adaya baktım bana acıdığı belliydi. "Bana acıma ya da üzülme. Bunu ben istemedim." Dedim "Sana acımıyorum senin yaşadıklarını yaşasam neler yapardım onu düşündüm bir an." "Neyse hangi bölüm?" Dedi gülümseyerek. "İşletme fakültesindeyim sen?" "Harika bende hadi dersimize gidelim." Elimden tutarak beni masadan kaldırdı sınıfa kadar beni arkasında tutarak resmen sürükledi. Sınıfa girdiğimizde amfinin bir tarafında sabah yeşil gözlü gördüğüm çocuk elinde kalemi sallıyordu. Kalemi oynamayı bırakıp suratıma bakmaya başladı yüzünün bu kadar ifadesiz olması garipti. Çok mu çirkindim ya da bu sınıf için küçük?
Gözlerimi yine ilk kaçıran ben olmuştum ön sıralarda bir yere oturduk. Sırtımda delici bakışları hissediyordum ama aldırmadım. Yana dönerek Adaya baktım suratı oldukça güzeldi fiziği falan da oldukça iyiydi. Ada bana dönüp "Kızlardan hoşlanmıyorsun umarım." Diyerek güldü bende kahkaha attım. "Erkekler daha cazip geliyor." Dedim gülerken birinin beni izlediğini düşünüp arkamı döndüm. O çocuğun gözleri yine bendeydi delici bakıyordu yan oturunca beni izlediğini düşünüp hemen önüme döndüm. Ders bittikten sonra okuldan çıkıp evin yolunu tuttum. Durağa kadar yürüyüp otobüsümün gelmesini bekledim. Önümden siyah bir Audi geçti o kadar hızlı sürüyordu ki nefesim kesilmişti. Çantamdan hapımı alıp içime çektim. Derin nefes alıp parçacıkların dağılmasına yardım ettim. Audi geri geri gelince baktım. Durağın önünde durdu yanımdaki cam açıldı. Gözümün içine baktı bugün ki yeşil gözlü çocuk. "Nerede oturuyorsun?" Diye sordu kalbim öyle hızlı atmıştı ki nefes alamamıştım düzgün nefesler alıp kendimi topladım. "Sarıyer taraflarında." "Bırakayım mı." "Hayır teşekkürler." "Sen bilirsin." Diyerek basıp gitti biraz olsun insan ısrar ederdi değil mi? Şok geçirmiş bir şekilde yerimde kaldım. Otobüsüm gelmişti bunu da kaçırmayıp hemen bindim. 30 dakikalık yolun ardından eve geldim trafik yoğundu. Tam odama doğru çıkacakken "Buraya gel!" Diyen ince bir ses duydum, karşılığında "efendim?" Diyerek sakin bir sesle cevap verdim. "Babanla tatile çıkmayı düşünüyoruz." "Ne güzel." "Kardeşine bakacaksın Toms'u gezdirmeyi de unutma biz birazdan çıkacağız yemek yapmasını biliyorsun?" "Biliyorum biz hallederiz." Yanıma yaklaşıp bileğime tırnaklarını geçirdi "Oğlumun kılına zarar gelmeyecek anladın mı açta kalmayacak!" Babamın merdivenden indiğini görünce bileğimi bırakıp boynuma sarıldı. "Tamam mı canım kızım dikkat edin kendinize." Gülümsedim içim kan ağlıyordu ama sesimi çıkaramıyordum. Babam bizi görünce gülümsedi "Kardeşine sahip çık." Diyerek oda sarıldı. Evden çıktıklarında direk kendimi koltuğa attım gözlerimi daha fazla kaldıramayıp kapanmasına izin verdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON NEFES
Ação"Şuan uyuyorsun cennet kapım ben başına gelmiş seni izliyorum nasıl olduğunu anlamadığım bir kazaydı bu güzelim. Oysa ne mutluyduk dimi balayımıza giderken. Ömrümün son gecesiymiş meğer karşıdan gelen arabayı gördükten sonra anladım gerçekten de son...