15. YALNIZLIĞI KAMÇILAYAN DUYGULAR

631 59 225
                                    

Güzellerim merhaba. İlk başta bir şeye açıklık getirmek istiyorum. Her gün yeni bölüm geleceğini söylemiştim. Öyle de olacaktı. Ama voteler ve görüntüleme sayısı o kadar düşük ki, ilk başta şaşırdım. Sonrası ise kabullendim. Arada araya bir gün koyuyorum. O da belki biraz bile olsa toparlanması ümidi ile.

Lütfen anlayışla karşılayın. Teşekkür ederim.

Şarkı: nilu- Are you with me

Şarkı: nilu- Are you with me

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







YALNIZLIĞI KAMÇILAYAN DUYGULAR ❄





İntikam, bir amaç uğruna çıkılan bıçağın sivri, ucu kadar keskin bir yol. O yolun üstünden yürüyen, karanlığın içinde kaybolmuş bir adam. Karşısına çıkan herkesi en keskin bir şekilde parçalayabilir ya da kendi yolun altında bulanan, intikamı ile var olmuş ateşin içine düşebilirdi. Buna da bir nevi Sırat köprüsüde denilebilirdi aslında. Sadece bu köprüde iki seçenek vardı, ya parçalanarak kaybedeceksin, ya da yanarak... Ve Asya her ikisi ile karşı karşıyaydı, hissetti, belkide uzun bir süre daha hissedecekti.
 
Bize doğru yaklaşan topuklu ayakkabıların sesini büyük bir gürültü gibi dinledim, evin içinde yankı yapıyordu adeta. Kadın bal rengindeki gözleri ile beni süzerek yaklaştı.
 
"Bizi bu intikamına alet etme Barlas."
 
Kadın otoriter bir sesle konuşmuştu. Bu intikamın herkese zarar verdiğini görebiliyordu. Kaç insanın canına mal olmuştur kim bilir. Barlas'ın nasıl bir geçmişi kendine bağlandığını görmüşlerdi. Kadında bu geçmişin iplerini Barlas'ı sardığı gibi onların sarmasından korkuyor olmalıydı. Haklıydı da. Barlas'a baktığımda soğukkanlılıkla kaşını çattı.
 
" Şeyma sözlerine dikkat et."
 
Bunu söyleyen Barlas'ın dayısıydı.
Kadın dönüp Barlas'ın dayısına baktı.
 
" Pamir, Barlas'ın intikamı için ne kadar suç işlediğini biliyoruz. Onun ne kadar düşmanı var haberin var mı senin? Bizi öğrenirlerse yaşatmazlar. Üstelik ünlü psikiyatrist Cihan Atalayın kızı bu, adam ne kadar tehlikeli biliyor musun sen?"
 
Kadın bunu korku ve siniri birbirine harmanlayarak söylemişti. Söyledikleri ile gözlerim irileşti. Benim babam psikiyatrist miydi? Benim hayalimdeki mesleği o gerçekleştirmişti.
 
" Yukarı çık. "
 
Barlas'ın sesini duyunca ona baktım. Siyahi gözleri koyulaşmış, sakin sesinin yanında bakışları birbirine ters düşmüşlerdi.
 
İçerideki mutfaktan bronz tenli siyah saçları ile fiziğini ortaya koyan seksi kelimenin karşılığını alan bir kız gelmişti. Üstündeki beyaz gömlek, altındada ise siyah kısacık bir etek vardı. Bu kız, kapıyı açan kadınla aynı giyinmişti, onunda bir çalışan olduğunu görebiliyordum. Ama bir çalışan için fazla bakımlıydı. Yürüyüşü bile mankenlerin yürüyüşünü aratmıyordu.
Barlas başını kıza çevirdi.
 
" Selin, ona odasına kadar eşlik et."
 
Selin olan kız, başını gülümseyerek aşağı eğdi.
 
" Tabi efendim."
 
Bana merdivenleri gösterdi.
 
" Buyrun."
 
Kıza baktıktan sonra Barlas'a baktım. Şuan onun yanından ayrılmak istemiyordum, sonuçta tanıdığım tek kişi Barlastı. Kaşları ile gitmem için işaret etti. Böyle bir ortamda yanında kalmak istiyorum diyemezdim, aslında bunu hiçbir ortamda diyemezdim. Kızın gösterdiği merdivenlerden çıkarken, kız da arkamdan çıkıyordu. Yukarı çıktığımda büyük bir salon daha vardı, avizesi tavanın yarısını kaplayacak kadar büyük ve gold rengi ile zenginlik havası vermişti.
 
Salonun etrafında olan odaların birinin önüne yürüyerek bana kapıyı açtı. Kalıcağım o da burası olmalıydı. Selin'e bakıp teşekkür edeceğim sırada yüzündeki ifade ile kaşlarımı çatmamak için zor durmuştum. Evi incelemekten kızın yüzüne bir kez bile bakmamıştım. Beni aşağılar gibi inceliyordu. Aşağıdaki kadın bile bana böyle bakmamıştı. Ona ne oluyordu ki? Onunda bu intikamda bir parçası olmuş olamazdı değil mi? Artık her şey bekliyordum, olayın içinde Barlas'ın ismi geçiyorsa bütün olanaksızlar olanaklı oluyordu.
 
Odanın içine girdiğimde kahverenginin koyu farklı tonları beni karşılamıştı, bu evin ihtişamına göre çok sade bir odaydı. Arkama döndüğümde kız yerinde yoktu. Gözümü devirerek önüme döndüm. Evin çalışanları bile egoluydu. Odanın içindeki boylama penceresinin yanına gidip perdeleri açtım. Manzarası çok güzeldi, burası evin arka bahçesi olmalıydı. Büyük bir havuz buz tutmuştu, yeri kaplayan kar, bütün renkleri koruyarak üstüne örtünmüştü. Siyahla savaşırcasına karanlığın içinde, beyazlığını ortaya çıkarmıştı. Boş salıncak, rüzgarın uğultusunu bir ninni dinler gibi sallanıyordu. Etrafı daha çok dikkatli inceledim, bu ev Barlasın evi gibi siyaha boyanmamıştı, sanki bütün koyu renkler Barlas'ın evin içine konulmuştu.
 
" Merhaba"
 
Duyduğum sesle arkama döndüm. Bu o küçük çocuktu. Parmakları ile oynarken yerinde sallanıyordu. Utanıyor olmalıydı. Yüzümde beklemediğim bir gülümseme dudaklarıma yerleşti.
 
" Merhaba"
 
Cevap verdiğim için sevinmiş gibi başını kaldırıp bana baktı. Bu benim gülmeme neden olmuştu. Elimi dizlerimin üstüne koyup eğildim. Bir elimi uzattım.
 
" Benim adım Asya, seninki?"
 
Aslında adının Ayaz olduğunu biliyordum, onun başlattığı tanışma evresini devam etmek daha güzeldi. İlk elime baktı sonra gözlerime, yüzündeki gülümseme neredeyse kulaklarına ulaşacaktı.
Elini uzatıp elimi küçük parmakları ile kavradı.
 
" Bende Ayaz, tanıştığıma memnun oldum."
 
Büyümüş de küçülmüş anlayışı bu olsa gerek.
 
" Bende tanıştığıma memnun oldum Ayaz."
 
Elini elimden çekince boş kalan elimi dizime geri koydum.
 
" Şey ben sana bir şey sorabilir miyim?"
 
O kadar masum bakıyordu ki. Uzun süredir masum bir yüzü görmeyeli çok olmuştu. Hangi yüze baksam kirli ya da mahvolmuş bir geçmişe sahipti.
 
Omuz silktim.
 
" Olur."
 
Elleri ile tekrar oynarken başını öne eğerek sallanmaya başladı. Şuan onu tutup doya doya öpmek istiyordum, hayatımda hiç bu kadar tatlı bir çocuk görmemiştim. Hareketleri ise, beni ısırman için kur yapıyorum der gibiydi.
 
" Asya abla benimle oyun oynar mısın?" Başını kaldırıp yüzüme bakıp iki kolunu açtı. "Bür sürü oyuncaklarım var ama kimse benimle oynamıyor." Gülümserken yüzüm üzülmüş gibi bir hal aldı. Düşünüyormuş gibi yaptım.
 
" Aslında benimde canım sıkılıyor, seninle oyun oynarsam vakit geçiririm hem. "
 
Ellerini birbiri ile çarparak alkışlarken ayakları bile zıplıyordu. Galiba gerçekten kimse onunla oyun oynamamıştı. Evde o kadar insan vardı, biri bile ona vakit ayıramamış mıydı? Birden elimi tutup kapıya doğru koşunca ilk şaşırsamda sonradan ayak uydurmak istercesine bende arkasından adımlarımla takip ettim.
 
Kapıdan çıkacağım sırada sert bir şeye çarpınça ayağım kaydı, yer ile birleşmeyi beklerken belimde hissetiğim baskı ile tutunmak için elimi uzattım. Bir şeyi kavramıştım ama neyi kavradığımı bilmiyordum. Başımı kaldırıp baktığımda kaşları çatık bir adet Barlas beni karşılamıştı. Gözleri keskin bir şekilde bakarken onun gözleri gözlerimin derine inmek istercesine bakıyordu. Bu kadar derin bakmasından rahatsız olurken gözlerimi çekip doğruldum. Elime baktığımda Barlas'ın gömleğini kavramıştı. Elimi çektiğim halde Barlasın eli hala belimdeydi.
 
" Asya abla hadiii"
 
Başımı çevirip Ayaz'a baktım. Yerinde duramıyormuş gibi hareket ediyordu. Barlas'a baktığımda hala bana bakıyordu. Belimdeki kolu tutup kendimden uzaklaştırdım. Barlas gözlerini benden çekerken Ayaz'a döndü.
 
" Ayaz sen istersen bügün tek başına oyna, yarın Asya Ablan ile oynarsın." Ayaz dudağını büzünce ben bile kırılmıştım.
 
" Bırak biraz oynasın, kaçacak değilim ya." Barlas başını çevirip bana baktı. Resmen gözleri ile kes sesini diyordu. O da sanki gözlerini konuşturmayı başardığını anlar gibi Ayaz'a geri döndü.
 
" Zaten yoldan yeni geldik yorgunuzda, biraz dinlesek olur mu?"
 
Barlas'ın biri ile bu kadar dikkatli ve yumuşak konuşması şaşırtıcıydı. Ne kadar karşısında bir çocuk bile olsa. Ayaz anlayış göstermiş gibi başını salladı.
 
" Asya abla bana yarın uyurken masal okuyabilir mi? "
 
Bana bu kadar çabuk ısınması beni sevindirmişti, benim kanımda Ayaz'a çok kaynamıştı. Barlas bir süre düşündükten sonra sanki başka kaçacak yeri yokmuş gibi kabullenmişti. Başını tamam anlamında salladı.
 
Ayaz, sevinerek odanın içinden çıktı. Bir çocuğu mutlu etmek işte bu kadar kolaydı. Sadece bunun için bile çocuk kalmak istemiştim. Barlas, başını çevirip bana döndü.
 
" Bir kaç hafta burada kalacağız. Evdekilerle mesafeli ol özellikle Ayazla."
 
Yüzüne inanmıyorcasına baktım. Diğerlerine zaten yakın olmak istemiyordum, ama küçük bir çocukla bile arama mesafe koyma nedeni neydi?
 
" O bir çocuk Barlas, senin intikamınla hiçbir bağı yok, en azından bırak burda kaldığım sürece oyalanacak bir şeyler yapayım."
 
Barlas ifadesiz bir şekilde yüzüme bakarken elini uzattı. Anlamamış gibi yüzüne baktım.
 
" Kabanımı ver"
 
Birden değişmesi ile afalarken ne demek istediğini anlayamadım.
 
" Ne?"
 
Kaşları ile üstümdekini gösterdi. Onun baktığı yere baktım. Barlas'ın kabanı hala üstümdeydi. Bunu tamamen unutmuştum. Başımı kaldırıp tekrar Barlas'a baktım. Konuyu birden sapdırmasından nefret ederken sürekli değişen ruh hali yüzünden zaten bozuk olan psikolojimi alt üst ediyordu. Sinirlenmiş bir şekilde üstümdeki kapanı çıkarıp verdim. Dengesiz herif. Aldığı kabanı siyah gömleğin üstüne giydi.
 
" O çocuk dediğin yengemin çocuğu, ama illaki o çocukla vakit geçirmek istiyorum dersen, yengemin zehrini üstüne akıtmasına izin vermiş olursun."
 
Bahsettiği kadın aşağıdaki kadın olmalıydı. Keskin bir dile sahip olduğunu kısa bir sürede bile olsa anlamıştım.
 
" Giyicek bir kaç eşya almak için dışarı çıkıyorum. Bu ev benim eski evimden daha çok korunuyor, kaçmayı aklının ucundan bile geçirme. "
 
Beni hiç tanımadığım insanların arasında mı bırakacaktı? Resmen beni kurtların arasına atıp kaçıyordu. Kaçmak aklımın ucunda bile yoktu zaten. Kaçamayacağım bir ev olduğu yeterince göz önündeydi.
 
" Bende seninle gelsem, kimseyi tanımıyorum ve pek sıcakkanlı olduklarını söyleyemem. "
 
Barlas'ın dudakları söylediklerimle kıvrıldı. Ne demiştim ben şimdi?
 
" Demek bir gün benimle olmak isteyeceğin günlerde varmış."
 
Gerçekten şuan düşündüğü bu muydu? Beni kurtların arasına atıp kaçmayı planlayan oydu. Sadece kendi paçamı kurtarmak istiyordum.
 
" Gelebilir miyim?"
 
"Hayır"
 
Gözümü devirdim. Onunla başa çıkmak imkansızdı.
 
" Uyu dinlen napıyorsan yap, ben gelene kadarda bu o odadan dışarı çıkma."
 
Ev hapsi bitmişti, sıra oda hapsiydi ne güzel ama. Arkasına dönüp odadan çıktı. Oflaya oflaya yatağın yanına gidip üstüne oturdum. Yatak, eski kaldığım yataktan biraz daha yüksekti ve daha genişti. Üstümdekiler artık kokmaya başlarken duş almak istesemde temiz kıyafetler olmadığı için vazgeçmiştim. Evin içi yazın en sıcak günleri kadar sıcacıktı. Odanın içinde biraz tur attıktan sonra yatağın içine girdim. Kim bilir bu evin içinde hangi zorluklarla yaşayacaktım? Sürekli ordan buraya sürükleniyordum bir ortama alışamadan başka bir ortama transfer ediliyordum. Ve bunlar benim bünyem için çok ağırdı, belkide bu yüzden sürekli uyuyordum...
 
" Asya uyan"
 
Huzursuzlanırken kolumu sarsan elden kurtulmak için itiyordum.
Çok uykum vardı, sesin kime ait olduğunu anlamayacak kadar uykuların diyarındaydım.
 
" Kalksana kızım kış uykusuna mı yattın"
 
Kendi kendime sesin sahibine söylenirken üstümdeki yorganı başıma kadar çektim. " Biraz daha uyuyayim." karşıdaki ses susunca kurtulduğumu sanmıştım, taki üstüme dökülen buz gibi bir suyla çığlak atarak yataktan doğrulana dek. Barlas elindeki bardakla bana sırıtarak bakıyordu.
 
" Delirdin mi sen!?"
 
Sesim isyan edercesine çıktı.
Bardağı yanımdaki sehpaya bırakırken sürahiyi eline aldı.
Üstümü hep ıslatmıştı.
 
" Şimdi kalkmazsan, seni bu suyla yıkarım Asya. Kış uykusuna yatan ayı bile bu kadar zor kaldırılmaz."
 
Yüzündeki sırıtma kaybolurken bu konuda ciddi olduğunu anlamıştım. Elindeki suyla beni tehdit ediyordu resmen.
 
" Tamam kalkıyorum. İlk uyu diyorsun sonra da uyumama izin vermiyorsun. " Kendi kendime mırıldanarak üstümdeki yorganı indirip yataktan indim.
 
" Ne kadar uyudunun farkında mısın?"
 
Gözümü, elimi yumruk yaparak arka tarafından avuşturdum. Dudaklarım aranırken esnemiştim. Ne kadar uyumuş olabilirdim ki, en fazla bir veya iki saat. Başımı kaldırıp Barlas'a baktım. Gözümü avuşturmamı izliyordu.
 
" Çocuk olduğunu fazla belli ediyorsun. "
 
Anlamamış gibi yüzüne baktım. Elimi aşağı indirirken Barlas'ın siyah gözleri, gözlerimi içine çekmek istercesine bakıyordu. Beni siyahi gözlerin boşluğuna davet ediyordu adeta. Bana doğru bir adım attı, bir adım daha.

KARANLIK TUTKU +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin