16 ACININ DOĞURDUĞU KIZ ÇOCUĞU

588 55 24
                                    

Bol bol vote... Bolca yorumla... Paragraf başı yorum yapmayı lütfen unutmayın...
 
Şarkı ile okumanızı tavsiye ediyorum. 🖤
 
Benim için özel olan bir şarkıyı, tekrar benim için özel olan bir bölüme sakladım.

İyi okumalar güzellerim ♥︎

 
Şarkı : Jesse Marchant - 7 & Fall

  Şarkı : Jesse Marchant - 7 & Fall

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

16. ACININ DOĞURDUĞU KIZ ÇOCUĞU ❄

         
 
Zihnimin içinde yavaşça büyüyen küçük siyah bir nokta. Yavaş yavaş zihnimi ele geçirirken yarattığı dalga karanlık bir çağın habercisiydi.
Bir imparatorluk ortaya çıkarken, karanlık çağın ortasında kalan ben, cılız bir ışıkla sağ kurtulmaya çalışıyordum. Karanlık bir gecede, kör bir pusuda, boynuma dolanan kör düğümle içine çekilen tuzağın kurbanıydım ben.
 
Korku, hiç bu kadar farklı bir boyuta geçmemişti bedenimde. Korktuğum şey neydi? Barlasın ölümü müydü? Yoksa ruhumun elimden çalınması mı? O ölürse yeni doğmuş bir çocuktan ne gibi bir farkım olacaktı? Peki ya nasıl yaşayacaktım? Yaşamak neydi? Bu belkide basit bir psikolojiydi, belkide sadece kendimi kandırıyordum. Ben Barlassız nasıl nefes alacağımı bile bilmiyorum.
 
Merdivenlerin basamağı ayaklarımın altında teker teker ezilirken koşan adımlarım yeri titretmişti ya da ben kendimi çok ağır hissediyordum. Barlasın ölümü, ruhumun katili olurdu. Şuan taşıdığım ağırlık bir ölünün ağırlığı olabilir miydi?
 
Kapının kolunu tuttuğumda hissetiğim, dikenli bir sarmaşık gibiydi. Kendime doğru çektiğim kapı ise dünyanın en ağır taşıydı. Sanki her an altında kalıp ezilebilme imkanım varmış gibi.
 
Kapıyı açtığımda karşıma çıkan görüntü; korku, merak, şaşkınlık, tehlike, birbirine harmanlanarak kalbimin üstüne bir çamur gibi atılmıştı.
 
Barlas'ı tutan iki adam onu zar zor zaptederken, Barlas'ın karşısındaki adam, Şeyma Hanım'ı boynuna tuttuğu bıçakla rehin almıştı. Arkasında ise iki adam daha vardı, koca cüsseleri ile olabilecek bir tehlike için tetikteydi. Yerde yatan cesetlerin varlığını çok sonradan fark etmiştim.

Bir savaşın ortasında kalan aciz bedenim buna da dayanabilecek misin?
 
"İntikam vakti Barlas Karan."
 
İntikam, bu kelime ne çok hayatımda yer almıştı. Yer almak hafif kalırdı. Ben, basit bir kelimenin içinde yaşıyordum. Bir kaşık dünya yutan aciz ruhum. Kırmızaya boyandı beyazlığım. Karıştı koyu karanlığa benliğim.
 
" İstediğin ben değil miyim bırak kadını."
 
Ben kendi varlığımdan şüpheliyken onlar beni görmüyordu bile. Uzun boylu esmer bir adam Barlas'ı kontrol edebilmenin şerefini yüzüne yerleştirdiği başarı sırıtması ile ortaya koymuştu. Yanağında uzunca bir kesik vardı. Bu da bir geçmişin daha izi olmalıydı.
 
Ayaklarım titrerken üstüme akan buzdan ateş, ruhumun her  zerresinde işleye işleye hissettirdi.
Bedenimin ayakları, yere kana bulaya bulaya çivilerken, ne düşünebiliyordum ne de hareket edebilecek gücü kendimde bulabiliyordum.
 
Adamın bakışları kendisinin de beklemediği bir anda bana takılırken yüzündeki ifade, bu da kim? cümlesinin sessizliğin oluşturduğu bir cümleydi. Barlas, adamın bakışlarını bir yolu takip eder gibi etti, etti ve siyahi gözleri sonu gelmiş bir çıkmasın içinde bulanan gözlerimin içine girmişti.
 
" Büyük objeler bitti, sıra küçük objelerde mi?" dedi adam alayla.
 
Kalbim beni uyandırmak istercesine hızlı bir şekilde tekledi. Göğüs kafesimin kemiklerin teker teker kırılıp bana battığını hissettim.
 
" İçeri gir!"
 
Öfkesini kaybeden Barlas, onu tutan adamlardan kurtulmaya çalışarak bana emir veriyordu. Onu bir gün böyle bir durumda göreceğim hiç aklıma gelmezdi. Hala güçlüydü ama bu güçlülüğü, ağzı kapatılmış bir aslan gibiydi. Kükrüyordu ama kimseye zarar veremiyordu.
 
Barlasın sesi bana hayat olmuş gibi düşüncelerimin çarkını döndürdü. Ve tekrar kurduğu düzenle çalışmaya başladı.
 
Ayaklarım geriye doğru giderken bana uzatılan silah, ayaklarımı aynı çiviyle, bu sefer acıta acıta yere sabitledi.
 
" Dur, dur nereye küçük hanım?"
 
Bunu o adam söylemişti, ama silahı tutan arkasındaki adamdı. Şeyma Hanım korkudan neredeyse düşüp bayılacak gibiydi. Gözleri hareket ederken bile korkuyla hareket ediyordu, gözünde akan yaşlar ölmenin korkusuydu. Her şeyin bırakmanın korkusuydu.
 
" Barlas için önemli biri olmalısın yoksa birden sakladığı öfkesini ortaya çıkarmazdı." Başını çevirip Barlas'a baktı. "Değil mi Barlas?"
 
Ölümü bekleyen idam mahkumu gibiydim. Boynuma dolacak ipi bekliyordum.
 
" Asya içeri gir dedim sana!"
 
Tekrar geriye doğru adımlayacakken ayağıma batan çiviler buna engel olmuştu.
 
" Şşş sakın kaçmaya düşünme güzelim yoksa bu kadıncağız ölür."
 
Bıçağı Şeyma Hanımın boynuna iyice yaslayınca akan makyajın üstüne siyah mürekkepe bulanmış gözyaşları hıçkırıklarına karıştı.
 
"Aslında küçük bir değiş tokuş yapabiliriz."
 
Bunu Barlas'ın gözlerine inadına baka baka söyledi, adam.
 
" Bana bak siktiğimin evladı eğer birine bile zarar verirsen kardeşinin üstüne uygulamadığım işkenceyi senin üstünde uygularım."
 
Adamın yüz kasları gerilirken yinede yüzündeki sırıtmayı indirmemişti.
 
"Bunu evet olarak kabul ediyorum." Adamın bakışları bana dönerken bir an yer ikiye ayrılıp içine gireceğimi sandım. "Şimdi buraya gel. Zorluk çıkarmayalım. Evin huzurunu bozmak istemem."
 
Ne yapacağımı şaşırırken arkama bakmadan koşup kaçmak istedim.
 
"Anneee!!"
 
Kapıya doğru koşan Ayazı görünce dehşete düşmüştüm. Korkmuştu, çok korkmuştu. Buna rağmen annesine doğru koşuyordu. Selin onu son anda yakalarken kucağına alıp içeriye doğru koştu. Ayaz, Selinin ellerinden kurtulmak için debeleniyordu. Şeyma Hanım sesli bir şekilde ağlamaya başlamış konuşmaktan korkmuştu.
 
" Geliyor musun yoksa bu kadın mı ölsün?"
 
Kalbime saplanan ruhumun mızrağı, içinde sızan uğultuyu dinledi, sessizliğe kulak veren zihnim.
 
" Sakın Asya aklının ucundan bile geçirme! Sizi koruyacağım."
 
Barlasta görmüştü gözümdeki kararsızlığı... Gitmesem Ayaz annesiz kalacaktı. Belkide korktuğum şey gerçekleşecekti, Barlas gibi biri olucaktı. Barlasın hayatını cehenneme çeviren babamken, Ayazın hayatını cehenneme çevirecek kişi kızı olucaktı. Bunu göze alamazdım. Böyle bir döngünün tekrar oluşmasına izin veremezdim. Birinin benim yüzümden ne ölmesine dayanabilirdim. Ne de masum bir çocuğunun geleceğini elinden almaya...
 
" Onu bırak, geleceğim."
 
Adam zaferle sırıttı.
 
" Asya gitme"
 
Kaybolmuş ruhların, sığındığı bahçe. Kayıp ruhun pervasız sahibi. Zamanı öldürmek isteyen akrebin zehri.
 
Sesi, sakinleşmişti ikna edici bir ses tonu belirmişti ses tellerinde.
 
"Öyle olacak güzelim. Yanıma gel."
 
Adam elini uzattı. Adama doğru titreyen adımlarla giderken Barlas'a baktım. Yüzündeki ifade, şimşeğin cehenneme çarparak kanatması gibiydi. Gitmemi istemiyordu. Belkide onun akan kanında beni kendi boğmak istiyordu.
 
" Özür dilerim. Bunu yapamam." diyerek fısıldadım acizce.
 
Duymuştu beni. Yüzü korkunç derecede kasıldı.
 
" Hadi vaktimiz yok."
 
Adama ciddiyetle baktım. Barlastan daha korkunç değildi.
 
" İlk bırak onu."
 
Dışarıdan araba sesleri gelince hepimizin başı o tarafa döndü. Adam telaşlanırken Şeyma Hanımı yere ittiği gibi kolumdan tutup kendine çekti. Az önce Şeyma Hanımı ölüm kıyısında hissettiren bıçak, şuan benim boynumun üzerinde hissettirdi. Hızlıca nefes alıp verirken Barlas'ı tutan adamların biri alnından vurulunca çığlık attım. Barlas'ı tutan tek bir adım kalmıştı. Onun Barlastan daha koca bir cüssesi olmasına rağmen, Barlas onu kolaylıkla alt etti. Arabalar içeri doğru girdi, silahlar konuşmaya başladı. Cehennem tamda şuan alevlenmişti...
 
Adam beni hızlıca geriye doğru götürürken kurtulmak için debelememe rağmen başaramamıştım. Barlas, silahların hedefiydi, gelen arabalardan inip ateş eden tanıdık kişiler sadece Ulcay, Emre ve Sılaydı. Barlas'ın arkasında durduğu duvar onu kurşunlardan koruyor arada duvardan çıkıp kendisi de ateş ediyordu. Bakışları beni arasada, beni tutan adam kendi adamların arasına girerek arka bahçeye doğru sürüklemişti. Bir araba arka bahçede duruyordu. Kurtulmak için birden bıçak olan elini aşağı çekip ısırdığımda adam acı içinde inlediğinde koşmaya başladım. Beklemediğim bir anda saçlarımın arasına yerleşen elle çığlık atarken saçımdan sürüklenerek arka bahçenin kapısına doğru sürüklendim. Silah sesleri yankı yapıyor bense yardım çığlıkları atıyordum. Adam, arabanın arka kapısını açıp içeri zorla sokup beni ileri iterek kendiside yanıma oturmuştu. Önde oturan adam gaz pedalına bastığı gibi hızlıca sürdü.
 
Yanımda oturan adama vurmaya başlarken beni tutmaya çalışan kollardan kurtulmaya çalışıyordum. Adam bana küfürler saymasına rağmen sadece çırpındım.

KARANLIK TUTKU +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin