~24~

361 44 241
                                    

"Barış..." Gözlerime bakarken yutkundum. Biraz doğrulup başımı boynuna gömüp kokusunu içime çektim bol bol. Boynuna bir kaç minik öpücük bırakırken gülümsedim. "Beni bırakmayacaksın değil mi?" Bir şey demeden bebeğimizin mezarına bakarken derin bir nefes almıştı. "Çok soruyorum kendime Nisa. Neden diye?" Gözleri dolarken gökyüzüne bakıp kendini toparlamıştı. "Neden bıraktı bizi diye? Ama sonra diyorum ki bu kötü dünyaya gelmediği için belki de çok şanslı. Ben mesela hiç doğmak istemezdim. Hiç..." Minik mezarına bakarken ağlamaya başlamıştı.

"Sence benim yüzümden mi?" Başımı iki yana sallarken burukça gülümsedim ve gözyaşlarım süzülürken ben de o minik mezara baktım. "Bebek... Doğmamış bir bebek hem de. Bir kaç gün önce buradaydı... Şimdi orada. Ya beni bırakıp gittiğinde pişman olursan? Olursan ama ben de onun gibi kaybolup gidersem?" "Kaldıramam." "Ben de sensizliği... Önce annem öldü, sonra babam. Bilmediğim bir ülkeye geldim. Seni buldum. Evlendik, iftiraya uğradım. Bebeğimizi öğrendim ve onu kaybettim, sevdiğim adam da annesini kaybetti, kardeşi beni taciz etti. Ve şimdi sen de gidersen  ben ölürüm."

Barış beni kendine çekip sımsıkı sararken kokusunu içime çektim ve onunla ağlamaya başladım. "Onun sana dokunan ellerini kıracağım ben. Korkma... Korkma güzelim." Barış yanağıma minik öpücükler bırakırken ondan aldığım güçle hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. "Bebeğimiz de nefret ediyor ondan. Onun yüzünden seninle tanışamadı." Barış onun minik mezar taşına uzun bir öpücük kondurmuştu. "Babam... Söz veriyorum anneni koruyacağım. Bu kez zarar gören o olmayacak. Beni affet tamam mı?" Barış'ın yanağına uzun bir öpücük kondurdum ve dizlerine oturup elini karnıma getirdim.

"Sence zamanı geriye alabilir miyiz?" "Keşke... Annemden sonra güçlerimi yeniden kaybettim. Larissa gitti, babam gitti kurtulduk sandım ama..." Barış yere uzanırken yanına yattım ben de. Uzunca bir süre öylece kalmıştık. Telefonum çalarken onun ismini görünce gergince Barış'a baktım. Uyuyordu. Yavaşça uzaklaşıp telefonu açtım. "Ne istiyorsun yine?" "Prenses nerelere kaydoldun daha yeni gelmiştin?" "Ne istiyorsun?" Barış'ı kontrol ederken gergindim. "Barış'a anlatmış olman seni korur mu sanıyorsun?" "Ben Barış'a anlatmadım..." "Ah... Bana sarılmanı sadece temas için istemiş olamazdım değil mi?"

Üzerimi kontrol ederken bir dinleme cihazını görünce hemen yere atıp parçalanana kadar ezdim onu. "Gece olmadan eve gelin." "Gelemem!" Panikle Barış'a bakarken rahat bir nefes aldım. "O zaman en değerli varlığını senden almam gerekir. Bebeğinizin yanında bir mezar da ona yaparız belki... Değil mi prensesim? Gece olmadan geleceksin dedim yoksa olacaklar bunlar." "Tamam...  Ona bir şey yapma. Söz veriyorum hemen geleceğiz. Lütfen..." Telefon kapanınca onun kollarının arasına girdim yeniden. Göğsüne sığınıp sessizce ağlarken bebeğimize baktım.

Barış'ın Ağzından ||

Nisa'nın ağladığını duyunca derin bir nefes aldım ve panikle gözlerimi açtım. Uyuyordu. "İstemiyorum..." Nisa'm..." "Dokunma! Hayır! Barış!" Panikle kalkıp bana sarılırken ben de sımsıkı sarıldım ona. Başını omzuma gömüp ağlarken derin bir nefes aldım. Ve sımsıkı sarıldım ona. "Lütfen buradan gidelim. Buradan gidelim istemiyorum!" "Tamam meleğim kâbustu..." "Hayatım çok daha korkunç Barış. Eve dönelim odaya kilitleyelim kendimizi. Sen beni orada korursun ama burada kalmayalım. Yalvarırım. Yalvarırım o eve dönelim lütfen."

"Nisa o evde kalamayız." "Kalırız. Ona zindan ederiz gerekirse... Burada kalmak istemiyorum! Hem baban belki frenler onu... Lütfen." "Bu hiç mantıklı değil ama..." Nisa öylesine yalvarırken başka çarem yoktu sanki... "Yalvarırım." "Tamam... Derin nefesler al hadi meleğim sakinleş biraz." Dediğimi yaparken biraz daha rahatlamıştı. Onu motora oturtup kaskını takarken ben de takınca eve doğru sürmeye başladım. Nihayet eve geldiğimizde bacakları üzerinde güçsüzce duruyordu. "Girmeyelim..." "Burası daha iyi Barış." Elimi tutunca gülümsedim ve eline uzun bir öpücük kondurdum.

Düş GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin