Bölüm 15 - Yangın

40.3K 2K 1.7K
                                    

"Bir kelebek ağrısıydı,
Vakit dardı, mevsim hicazdı,
Yetişmem gereken bir ölüm,
Kaçmam gereken bir hayat vardı."

-birhan keskin

✧ ══════ • ♡ • ══════ ✧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

✧ ══════ • ♡ • ══════ ✧

ELİF

Işık neden doğudan yükselir sanıyorsunuz?
Bağrında bir yangın var da ondan.
Yandıkça büsbütün karanlığa gömülüyoruz...
Çünkü yakıtı odundan değil, kadından!

Ben o ateşi ruhumda taşıdım tam on beş sene. Ne gariptir ki, ruhumdan geriye bir avuç kor kalana dek yandığımın farkına bile varmamıştım. Bir yerlerde özgür iradesi olmayan, erkek egemenliğine boyun eğmiş, kaderine razı gelmiş kadınlar olduğunu elbette biliyordum. Onlar için üzülüyordum, bazen öfkeleniyor, bazense onlara acıyordum. Fakat onlardan biri olduğuma hiç inanmamıştım. En kötü ihtimalle diye düşünüyordum bazen, en kötü ihtimalle kendimi öldürürüm. Buna kim engel olabilirdi ki?

Şimdiyse o kor parçalarının arasında yapayalnız oturuyor ve merak ediyordum. Küllerimden tüten ince duman kimin nefesiydi? Kim harlamıştı perde perde göğe uzanan bu yalımları? Ve en önemlisi benden sonra ateşe kimi atacaklardı?

"Elif..."

Karanlıktan kurtulduğumda gözümü başka bir karanlığa açtım. Neredeydik? Bayıldıktan sonraya dair tüm anılarım kesik kesik görüntülerden ve seslerden ibaretti. Alparslan'ın beni kucağına alıp arabaya bindirdiğini anımsıyordum birinde, yanıma yengesini oturtup kendisi ön koltuğa geçmişti. Başka bir hatıra feryatlarıma bulanmıştı, beni bırakmaları için ağlayarak yalvardığımı anımsıyordum. Sözlerimi ciddiye almak yerine şehirden çıkmadan önce hastaneye gidip bana sakinleştirici yaptırma kararı almışlardı ve galiba orada kayışı koparmıştım.

Muhtemelen hayatımdaki en şiddetli sinir kriziydi. Çiftlikte on beş senedir maruz kaldığım tüm kötülükler, dedemin kanlar içindeki hali, yediğim dayaklar, Dobby'nin korkuyla bana doğru koştuğu anlar, başına saplanan kurşunla yere devrilip can çekişmeye başlaması, onun seğiren gövdesine bakarken idrak ettiğim başka bir felaket, babaannemin de öldüğü gerçeği ve uğradığım son iftirayla bir yanardağ misali infilak eden tahammül sınırlarım... O son damlayla birlikte kayışı sahiden koparmıştım. Babamın kin dolu yüzünü, maruz kaldığım haksızlıkları, ölmeme bile izin vermediklerini anımsadıkça öfkem bedenimi parçalayıp dışarı çıkmaya yelteniyordu.

Ettiğim beddualar arşa yükselirken pek sevgili eşim oralı bile olmamıştı, yediği tüm hakaretlere rağmen dikkati hep yoldaydı. Biraz da bu yüzden kin güdemiyordum ona, zira Alparslan hep dürüsttü. Bir kez olsun geleceğe yönelik bir vaat çıkmamıştı ağzından, babam kafasına silah dayadığında bile beni istemediğini söylemişti.

EderleziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin