"Sabaha kadar konuşmanın sabaha kadar sevişmekten daha tehlikeli olabileceğini kim tahmin ederdi ki?
Her gece çiftliktekiler uyuduktan sonra Elif gizlice odama gelip yatağın diğer ucuna geçiyordu. Işıkları yakmayı hiç teklif etmemiştim, o da durum...
Bölüm çok aceleye geldi, ilk fırsatta düzenleyeceğim. Hatta muhtemelen son kısma bir part daha eklemem gerekecek. Düzenlemeyi yapınca instagram hesabından duyuru paylaşırım. Lütfen kusuruma bakmayın. 🥹
Şimdilik iyi okumalar diliyor ve sizleri Hıdırellez özel bölümünün devamıyla baş başa bırakıyorum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Keşke biz de üsse girebilseydik..." dedi İzzet abi yeniden. "Elif'i karnında iki tane bebeyle görünce bizim itin gireceği halleri düşünebiliyonuz mu? Alparslan'la dalga geçmek için otuz senelik malzeme çıkardı bana."
Nigar abla hevesle lafa atladı. "Ay valla ben de meraktan çatlayacağım. N'apsak İzzet abi, kapıdaki nöbetçilere rica etsek bizi de içeri almazlar mı?"
"Kesin alırlar Nigar. Orası yol geçen hanı çünkü..."
Nigar abla onu pek takmadı. Telaşlı telaşlı konuşmaya devam etti.
"Gülendam ablanın babasından da rica edemeyiz. Sen olmasan bizi içeri aldırırdı ama sen yanımızdayken biraz zor... Hiç bakma öyle İzzet abi! Benim o ana şahit olmam lazım!" Çaresizce ellerini göğe kaldırıp yakardı. "Allahım sen bu kuluna yardımcı ol. Adağım olsun, üsse girebilirsem üç tane kurban kestireceğim!"
İzzet abi de ellerini açıp dua etti. "Allah'ım sen ordumuza böyle bir zeval verme. Adağım olsun, Nigar üsse giremezse beş tane kurban kestireceğim."
Arabadakiler gülmeye başlayınca Nigar abla suratını asıp cama döndü. Bense henüz gerginlikten sıyrılabilmiş değildim. Alparslan'ın geldiği haberini alınca evde panikten ve heyecandan deliye dönmüştüm. Ne yapacaktım? Karşısına çıkınca ona ne söyleyecektim? İşin kötü yanı bir şey söylememe gerek yoktu, bedenim yeterince şey söylüyordu zaten.
Aklımda binbir soruyla odaya çıkıp hazırlanmıştım. Hazırlanamamıştım. Panik içinde dört dönüp giyecek bir şeyler aramış, bir ara kendimi eteğin üstüne tunik giymeye çalışırken bulmuştum. Sonra telefon geldiğinde iyi haberi alana dek döktüğüm soğuk terler gelmişti aklıma. Ya kötü kokuyorsam? Kendi kokumu alamıyor olabilirdim, işimi sağlama almak için alelacele duşa girmiştim.