Bölüm 16 - Uyanış

42.6K 2K 2.7K
                                    

Aşağıda bir flashback okuyacaksınız. Kurgudan kopmak istemezseniz onu en sona bırakarak da okuyabilirsiniz ama lütfen okuyun. Zaten bu hikayede çok fazla geçmişe dönüş vesaire olmayacak. Sevgilerimle.

Ayrıca bölümü imla kontrolü yapmadan göndermek zorunda kaldım, sizler okurken gerekli düzenlemeleri yapıp bir saat içinde o haliyle tekrar yayınlayacağım. Bildirim gelirse sebebi budur, haberiniz olsun.

✧ ══════ • ♡ • ══════ ✧

"Dünya üzerinde birbirini en az anlayabilecek iki kişi, birbirine delice aşık olan iki kişidir..."

-Yaz, Kürşat Başar

-Yaz, Kürşat Başar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-*-

Yalıdan apar topar çıkarken nereye gideceğimizi bile düşünmemiştim. Elif hala sessizdi, şaşkınlığını üstünden atınca bir şeyler sorar diye bekliyordum fakat durgunluğu daha da artmıştı sanki. Gözlerini kapattığını görünce ben de üstüne varmadım, nasılsa konuşmak için epeyce vaktimiz olacaktı.

Fakat bunun için öncelikle abimin bizi bulamayacağı bir yere gitmeliydik. Benim ev olmazdı, ilk bakacakları yer orasıydı kuşkusuz.

Telefonum çaldığında evden çok uzaklaşmış sayılmazdık. Başta açmayacaktım ama yengemin aradığını görünce fikrimi değiştirdim. Telefonu kulağıma götürdüğümde tam da tahmin ettiğim gibi fısıldayarak konuşuyordu.

"Alo Alparslan, duyuyor musun beni?"

"Evet yenge." dedim iç çekerek. "Yalnız haberin olsun, eve dönmeyi düşünmüyorum. Elif'in biraz kafa dinlemesi gerek, yalıdaki kalabalıkla tanışıp kaynaşacak durumda değil şu an."

"Ay biliyorum biliyorum, onun için aradım zaten!" diye payladı beni. "Kızı kendi evine götürme sakın, abin orada şıp diye bulur sizi. Asaf Abi'nin dağ evine gidin, yedek anahtarları posta kutusunun arkasında olacaktı. Zaten ben şimdi korumalardan biriyle size yiyecek erzak, giyecek kıyafet falan yollayacağım."

Derin bir nefes alıp arkama yaslandım. "Yenge sen var ya... İyi ki varsın, ne diyeyim ki?"

"Bir şey demene gerek yok, sadece Elif'i yalnız bırakma. Git dese bile yanında kal, tamam mı? Şu anda sana ihtiyacı var o kızın."

"Tamam, merak etme."

Telefonu kapattığımda keyfim yerine gelmişti. Gideceğimiz yeri söylemek üzere Elif'e döndüğümde onun yeniden uykuya daldığını fark ettim. Acaba yatıştırıcının etkisi hala devam ediyor olabilir miydi? Bu kadar çok uyuması hoşuma gitmiyordu, zira yas süreci uykuyla atlatılmazdı. Onca kayıptan sonra o acıyı hafifletmenin bir yolu olmadığını anlamıştım. Uykuyla veya sakinleştiricilerle ertelense bile atlatabilmenin tek yolu acının içinden geçip onu sonuna dek tüketmekti.

EderleziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin