Bölüm 2 - Amor Fati

48.3K 2.7K 2.8K
                                    

Bölüm şarkısı: Piiz - Ekim Öyküsü

Mucizelere inanmayanlar için, kaçınılmaz bir kaderle baş etmenin tek yolu onu sevmektir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mucizelere inanmayanlar için, kaçınılmaz bir kaderle baş etmenin tek yolu onu sevmektir. Karşı koymak da bir seçenektir, sıfıra yakınsayan olasılıklar uğruna tüm zamanınızı bir şeyleri değiştirmeye çalışarak tükebilirsiniz. Tıpkı en yakın arkadaşlarımdan birinin yaptığı gibi...

Bense her zaman olasılıkları sınıflandırırım ve belirli bir barajın altında kalanları, yok sayarım. Çünkü ortada bir ihtimal bulunması, her zaman bir umut olduğu anlamına gelmez. Sonuçta çok çok küçük de olsa duvarın içinden geçebilme ihtimaliniz de var. Fizik yasaları böyle söylüyor. Fakat ihtimallere aldanıp da duvara kafa atmaya başlarsanız, soluğu akıl hastanesinde alırsınız.

Bu yüzden yirmi sekiz yıllık hayatımın neredeyse tamamını kaderimi sevmeye çalışmakla geçirdim. Akıntıya ters yönde yüzmek yerine sürüklenmek istiyordum, nasılsa her iki şekilde de nehrin sonu bir uçuruma çıkacaktı. Ancak tam amor fatiye ulaşmışken bir fırtına kanat çırptı, atlantik okyanusunu kelebekler kapladı ve kaçınılmaz bir kaderle karşı konulmaz bir ihtimal arasında kaldım.

Sonrasıysa çok açık; duvara kafa atmaya başladım.

Çiftliğe vardığımızda ev ahalisi bizi ana kapının diğer tarafında bekliyordu. Arada birkaç ağaç ve yarısı açılmış büyük demir kapı vardı. Yüzlerini göremesem de epey kalabalık oldukları belliydi. Üstelik şimdi abimler de karışmıştı kalabalığa. Bense arabadan bile inemiyordum zira kız tam önümde dikiliyordu. Temkinli bakışlarla kalabalıktaki insanları izlemesinden dışarı çıkmaya çekindiğini anlamıştım. Fakat beni ilgilendiren bir sorun değildi bu. Hayvanların peşinde ıssız yollara düşüp kilometrelerce uzağa gidiyorsa laf yemeyi de göze almış olmalıydı. Yoldan çekilmeye niyeti olmadığını anlayınca dışarı sabırsız bir nefes verdim.

"Geçebilir miyim?"

"Ah, pardon!" diyerek öne atıldı. Hemen ardından hayvanları da harekete geçtiği için kenara çekilmesi bir işe yaramamıştı. Mecburen en önde kız, ardında kuzu, onun ardında köpek ve en arkada ben olmak üzere Bremen Mızıkacıları gibi sırayla ilerlemek zorunda kaldık. Ne var ki kapıya varınca bir kez daha duraksadı. Omzunun üstünden bana baktığını görünce başımı hafifçe yana eğdim.

"Akşama kadar burada mı bekleyeceğiz?"

Muhtemelen bir şeyler rica edecekti ama ses tonumdaki sinirli tını karşısında cesaret edemedi. Mavi gözlerinde şaşkın bir bakışla beni süzerken onu terslememi beklemediğini görebiliyordum. Zaten yoldayken de benden çok hazzetmemişti, bu hareketimle birlikte büsbütün gıcık kapmış olmalıydı. Neyi bekliyorsun dercesine kaşlarımı kaldırdığımı görünce çenesini dikleştirdi, ardından kibirli bir tavırla önüne dönüp ilerledi. Arabadan inerken kendi kendine bir şeyler söylendiğini duymuştum.

"Čekaj na dnoto na pekolot..."

"Anlamadım?"

"Nu sunt surprins..." diye mırıldandı bu kez. Sonra bana dönüp gülümseyerek yüksek sesle cevap verdi. "Dobby'le konuşuyordum."

EderleziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin