Bölüm 5 - Ayışığı

44K 2.4K 2.5K
                                    

"Saat üç. Bir şey yapmak isterseniz, bu saat ya çok geç ya da çok erkendir."

Sartre - Bulantı

Bölüm şarkısı: Can Kazaz - Bunca Yıl

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm şarkısı: Can Kazaz - Bunca Yıl

-*-

Kızı yatağımda uyurken bulmamın üzerinden üç gün geçmişti. Abim kız bakma işinden vazgeçmeyi kabul etmişti fakat hiç değilse bir iki gün daha kalıp öyle gidelim diyordu. Sonuçta dün akşam gelmiştim İstanbul'dan. Gelişimin ertesi sabahında toplanıp gidersek bunun planlı bir dönüş olmadığını anlarlar gibisinden bir şeyler söylemişti.

Karşı çıkmamıştım. Ama çiftlikte de durmuyordum. Üç gündür sabah erkenden şehre inip akşama kadar orada oyalandıktan sonra dönüyordum eve. İlk gün tek başıma çıkıp Mersin'de oturan arkadaşlarla buluşmuştum. İkinci gün Defne'yi de almıştım yanıma, birlikte Kız Kalesi'ni görmeye gitmiştik.

Üçüncü gün seçeneklerim epey çoktu aslında. Görüştüğüm arkadaşlardan biri sosyal medya hesabında hikaye paylaşıp beni etiketleyince Mersin'deki tanıdıklar aramaya başlamıştı. Tanıdıklar diyordum çünkü arkadaşlar ayrıydı. Onlarla zaten buluşup görüşmüştüm. Tanıdıklara ise arabada yeğenimle birlikte sahile giderken İstanbul'da olduğum yalanını söylüyordum.

Kıza gelince... Onu çok nadir görüyordum. Yengemden duyduğuma göre onlar da nadiren görüyordu, Defne benimle birlikte gezdiği için kızı da çiftlikte vakit geçirmeye itecek bir sebep kalmamıştı. Muhtemelen bir türlü keşfedemediğim o gizli yoldan kaçıp sonra geri geliyordu. Ama hep geliyordu. Babaannesinin evinin önündeki asma yapraklarıyla bezeli çardakta kitap okumadığı tek bir gece bile yoktu.

Şimdi de kitap okuyordu mesela. Saat gecenin üçüydü, sabah buradan çekip gidecektim ve son gecemde kendime onu izlemek için izin vermiştim. Gerçi Elif'i izleyemiyordum, asma yaprakları onu görmeme engel oluyordu. Fakat ayışığı sayesinde çardağın yan tarafındaki duvara vuran gölgesini görebiliyordum. Evet. Saat gecenin üçüydü ve ben üç saattir kitap okuyan bir kızın duvara yansıyan gölgesini izliyordum.

Aklıma üç gün önce ona yaptığım kabalık gelince iç çektim. Kabalık değil öküzlüktü. Kızı uykusundan kaldırıp azarlamıştım resmen. Üstüne üstlük o öpüşme lafı hiç hoş olmamıştı. Gerçi o halde gitseydi gerçekten de insanlar bunu düşünecekti. Belki açıkça itham etmeyeceklerdi ama kız zan altında kalmış olacaktı. Zira o gün sadece yüzü değil, Defne'nin uykusunda başını gömdüğü boynu ve ellerini yasladığı bağrı da kızarmıştı. Dudaklarını şişmesinden bahsetmiyordum bile. Acaba her uyandığında öyle mi görünüyordu?

Sana ne Alparslan.

Evet, bu detay beni ilgilendirmezdi. Fakat kıza bir özür borçluydum, o akşamki gibi yarım ağızla gevelenen bir şey değil, gerçekten pişman olduğumu söylemeliydim. Zaten sabah gidecektik buradan. Şimdi aşağı inip yanına gitsem ne olurdu ki?

EderleziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin