Merhabalar!
Epeyce uzun bir bölümle geldim. Sizlerden en büyük ricam, bölüme başlamadan önce oy vermenizdir. Yorumlarınızı ve paylaşımlarınızı da esirgemeyeceğinizi umut ediyorum. Çokça seviliyorsunuz! <3
Bu bölümü iyi ki tanımışım dediğim, benim için son derece kıymetli ve önemli bir insana; Ceyda ablacığıma ithaf ediyorum. İyi ki varsın güzel kadın. *.*
"Koskoca bir dünya ölüyor,
İçinde ben de varım, sen de...
Birlikte ölüyoruz, hay yiğidim!
Elimde can veriyor koca bir Türkmen."Yaşar Kemal, Binboğalar Efsanesi
ALPARSLANBabam beni abimlerin yanından alıp Balkanlar'a götürdüğünde henüz üç yaşındaydım. Bakıma ve anneye muhtaç bir bebek olmaktan yenice çıktığım, lakin unutma kabiliyetimin bağ kurma kabiliyetimden hala güçlü olduğu zamanlar... Sahiden de şimdilerde yalıda geçen ilk üç seneyi hatırlamıyordum. Hafızamın başlangıcında hiç bilmediğim bir evde, yabancı insanların arasında uykudan uyandığım üçüncü yaş günümün ertesi sabahı vardı.
Sonrasında aklımdan silinip gitmişti ama belli ki o dönemler yalıda geçen hayatımı anımsayabiliyordum. Zira kendimi birdenbire hiç tanımadığım insanların arasında bulunca korkuyla ellerimi yüzüme kapatmış; "Yenge!" diye hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.
Evet, diğer çocukların aksine anne ya da baba diye ağlamazdım ben. Yenge diye ağlıyordum ve zaman zaman hala aklımı kurcalayan bir detaydı bu. Neden Gülendam yengemi annem zannetmemiştim acaba? İzzet abim bizi himayesi altına aldığında ben henüz on beş günlük bir bebektim, Yusuf abim ise üç dört yaşlarındaydı. Buna rağmen yengemle abimi gerçek anne babası sanarak büyümüştü, ergenliğe girene dek yengeme anne diye hitap ederdi. Benim de öyle olmam gerekmez miydi? Üstelik yengem benim süt annemdi. Onun annem olmadığı farkındalığını nereden edindiğimi merak ediyordum.
Üç dört ay sürmüştü yenge diye ağlamalarım. Sonra gelip beni almasını beklemeyi bırakmıştım. Zannedersem farkındalığımın bana sağladığı avantajlardan biriydi bu. Eğer onun annem olduğunu zannetseydim bekleyişim daha uzun, kırgınlığım daha büyük olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ederlezi
Romance"Sabaha kadar konuşmanın sabaha kadar sevişmekten daha tehlikeli olabileceğini kim tahmin ederdi ki? Her gece çiftliktekiler uyuduktan sonra Elif gizlice odama gelip yatağın diğer ucuna geçiyordu. Işıkları yakmayı hiç teklif etmemiştim, o da durum...