28. Bölüm

50 9 2
                                    

Sınırı boşverin ben size kıyamıyorum..

Hadi okuyalım şu bölümü :)))

Evden çıkmak için kapıya doğru ilerledim. Beni kapıda bekleyen kızlara gülümseyip sarıldım. Hadi ama savaşa gitmiyordum neden öyle bakıyorsunuz.
Mira sanki içimdeki cam kırıklıklarının tam içine düşmüş gibi dolu gözlerle bana bakıyordu..

"Gitmene zaten çok az kaldı.. moralini bozacak şeyler yapmasan. Gitmesen olmaz mı.." dedi Mira kısık sesle.
Ali Mira'yı tek koluyla sarmalayıp göz yaşlarını sildi diğer eliyle.

"Ah be baldızım.. eminsin değil mi ?"
Yanımda ellerimi henüz bırakmayan Serçe'ye doğru baktım..
Siz beni böyle tutarken kolay vazgeçemezdim zaten hiç bir şeyden..

"Merak etmeyin. Belki de" yüzümü yere eğip her türlü şeyi düşündüm ama olacaklardan gayet memnun bir şekilde kafamı kaldırıp
"Belki de daha fazla zamana bırakıp iyice imkansızlaştırmamalıyız. " Evet ya harbiden daha ne kadar zamana bırakıp imkanı olmayan bir sürü sızı açabilirdim ki. Daha ne kadar yaralayabilirdim ki kendimi..
..

Aşağı inip çağırdığım taksiyi beklerken üşüyen bedenimi kollarımla sıvazlayıp gökyüzüne doğru kafamı hafifçe kaldırdım.. Bugün dolunay vardı.. Aklıma gelen şeyle gülümsedim..
Belki bugün bende tam olacaktım.. belki diğer yarım da kırgınlığını bitirecekti bu dünyaya..

Taksi kapısını açıp yavaşça bindim arabaya kapıyı kapattıktan sonra adresi şoföre söyleyip oturduğum yere iyice yerleşip camdan gökyüzünü izlemeye başladım..

"Geliyorum anne.."

Belki bebekken ki ilk adımlarla geliyorum sana. Belki o ilk anne demenin heyecanıyla geliyorum..
Ben sana geliyorum anne, sen git demiyorsun.. Yara açmıyor gurur yapmıyor seni öyle birden silen bir evlada kıyamıyorsun..
Geliyorum annecim senin için geliyorum.. o temiz yüreğin için geliyorum.

Ben yıllarca unutmaya çalıştığım o küçük Elvin'e gidiyorum..  çatı katında ışığa  yakın bir şekilde oturup dizlerini kendine çekerek ağlayan o küçücük bedenin yanına gidiyorum..
' söyle affedebilecek miyim seni annee!" Diye bağıra bağıra ağlayan kıza gidiyorum..

..

Taksinin durmasıyla gelmiş olduğum iki katlı müstakil villaya göz gezdirdim..
Arabadan inip ücreti ödedikten sonra çantamın kollarını stresle sıkıp eve doğru baktım..
Camdan bana bakan bir çift gözle duraksadım. Küçük bir kız çocuğu bana bakıyordu. Kocaman siyah gözler uzun kabarık saçlar kıpkırmızı bir dudak bembeyaz ten..
Hayır Elvin.. hayır sakın öyle bir şeyi aklından bile geçirme

Tekrar baktığımda kapı açılmış annem mutluluk göz yaşıyla bakıyordu bana..

"Gelmişsin.."

Kısık  sesiyle söylediği tek kelime bile yetmişti içimi ısıtmaya
Bahçedeki ağaca doğru baktığımda o küçük kız çocuğu elinde küçük bir ayıcıkla  bana bakıyordu dolu dolu gözlerle..  çok tanıdık geliyordu gördüğüm halüsinasyon..
Bu kız..
O kız bendim..

Tekrardan anneme baktığımda ise o küçük kız koşarak sarıldı bana omzumda ağladı..

Resmen annem gözlerimde benim küçüklüğüme büründü.. o küçük kız bir gün bu kadını affedersem  beni affetmez sanıyordum.. şuan ağlayarak sarılıyordu omzumda..
"Beni afetti.." diye mırıldadım.

Ah be ufaklık.. bazen böyle olması gerekiyor.

Sımsıkı kapattığım gözlerimi açtığımda bana sarılan annemi iyice bastım yüreğime.

"Güzel kızım benim.."
"Annem.."

Ömer amca kapıdan bize kollarını birbirine bağlamış  gülümseyerek bakıyordu. Eşini böyle mutlu gördüğü için bana minnetle şükürler ediyordu.
Annemden yavaşça çekilip gözyaşlarını sildim iki elimle..

"Artık seni hiç bırakmayacağım.." kısık sesle gözümden akıttığım bir damla yaşla  söylediğim cümleler annemin gözlerindeki ışığın fazlalaşmasına sebep olduğunda bende yandan sırıttım.
Bırakır mıydım be artık..

"Doktor hanım yemeği soğutmayalım. Hem üşütürsünüz hadi içeri gelin" diyen Ömer Amcaya baktım. Elimin tersiyle sildigim göz yaşlarımla zar zor gülümseyip.
"Geliyoruz şimdi " diyebildim.

Annem belimi tek koluyla  kavrayıp. içeriye doğru yöneldiğini görünce gülümsedim. .. Ah be güzelim seni benden  ayıracak kadar nasıl bir günah işlemiş olabilirim ki o küçücük yaşta..

Masaya oturduğunda gözleriyle beni süzen ellerini birleştirerek yüzüme odaklanan 18'li yaşlarında ki gence baktım..

"Elvin olmalısın " dedi gülümseyip çatala uzanarak.

"Evet " dedim eşarbımı düzeltip.

Hafifçe gülümseyip gözlerini kıstı sonra yemek yemeye devam etti.

Annem hemen yanımda ki boş sandelyede yerini alırken Ömer amca da baş köşeye oturdu.
Bir hizmetli gelip yemekleri dağıttı ve salondan ayrıldı..
Çekinerek eve bakıyordum. Kocaman bir  evdi. Her köşesi başka bir modernlik taşıyordu. Mona Lisa tablosu eksikti bir.

"Çekinme kızım bura artık senin de evin"

Sözlerini bitiren Ömer amcaya gülümsedim.

"Hadi kızım başla bakalım hepsini senin için yaptım " dedi annem gözlerimin içine doğru gülerek..

Sofraya bakmaya fırsatım bile olmamıştı geldiğim saray karşısında.
Gözlerimi önüme doğru ilerlettiğimde bir  kuş sütü eksik denilecek bir sofrayla karşı karşıyaydım.

Çatal bıçağı elime alıp boş tabağıma yiyebileceğim kadar dolduruverdim yemeklerden.

"Ellerine sağlık hanım.. ne zamandır böyle güzel yemek yememiştim." Dedi Ömer amca bir yandan yiyip bir yandan gülümseyerek. O sert bakışlarla yanında kırk tane adamla gezip hastanede harp rüzgarı estiren adama da bakın ne kadar ince.  Trajikomik bir olayın içerisinde yemek yerken anneme doğru gülümsedim.

"Aşk olsun ne zaman aç kaldın " dedi Ömer amcaya doğru gülümseyip.

Doğrusu ikisinin gözlerindeki aşkı görmek zor değildi.. bu kadar içten bakılmazdı. Nasıl böyle aşık oldular neler yaşadılar öğrenmek için can atıyordum.

Çünkü hiç de normal bir tanışma değildi o ilk anları..


Devam edecek..

İMKAN-SIZIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin