24. BÖLÜM ∫ SEÇİMLER VE SONUÇLAR

119 12 0
                                    

24. BÖLÜM: SEÇİMLER VE SONUÇLAR

Kaşlarım kendiliğinden çatıldığında Revalius'un yüzünün iki yanına koyduğum ellerim iki yanıma düştü. 'Ölümün Efendisi seni istiyor,' da ne demek oluyordu şimdi. İçimde biriken ve cevabını alamadığım sorulara her saniye bir başkası daha ekleniyordu.

"Neden beni istesin ki?" diye sordum en sonunda dudaklarımı aralayabildiğimde. "Neden olacak, daha ne kadar düşebileceğini kanıtlamak için uğraşıyor. Aklı sıra seni yanına alıp beni kışkırtacak ve ordusunu zorla alacak." Oldukça saçma olmasının yanı sıra basit bir plandı. Her kötü karakterin aklına gelen ilk şeydi, Karaduman lordunun oğlunun zamanında beni kaçırıp şeytanı cehenneme yollama isteğinin büyük çaplı haliydi yalnızca.

Kollarımı göğsümde birleştirirken gözlerimi devirdim. "Madem beni yanına alacak, o zaman ne diye adamını buraya yollamışken kaçırmadı? Elinin altında olmama rağmen onu durduran ne?" diyerek homurdandım. Revalius başını havaya kaldırıp büyünün yerini yoklarken kaşlarını çattı. "Haklısın," diye mırıldandı yüzündeki kararsızlık yerini korurken. Bunu cidden düşünmemiş miydi düşünememiş miydi? Elini bir kez daha havaya kaldırıp parmaklarını kıpırdattı. Bu kez daha dikkatli dinlemeye çalıştığını daha fazla çaba sarf etmesinden anlamıştım.

Gözlerini aniden açtığında derin bir nefes verdi. "Büyülemiş," dediğinde kaşlarım hafifçe alnıma havalandı. Bunun anlamı asıl demek istediklerini görünen büyünün altına sakladığıydı. Böyle bir şeyi neden yapıyordu ki? Ölümün Efendisi'nin ondan haberi varsa ne yaptığından her türlü haberi olurdu. Haberi olmadan buraya gelmesi bile mümkün olmazdı.

Gerçi oldukça çatlak bir karaktere sahipti. Birkaç dakikalık konuşmamız olsa bile asla öngörülemeyen bir enerjisi olduğunu anlamıştı. Revalius'un yüzüne baktığımda gözlerinde yer edinen ölüm sessizliğini fark ederek yutkundum. "Ne diyor?" diye sordum usulca, ani hareketler yapmaktan korkarak. "Ölümün Efendisi'nin ordunun yarısından fazlasını topladığını ve kısa süre içerisinde daha fazlasıyla geleceğini. Seni eline geçirmek ve kendi çıkarları için kullanmak için plan yaptığını söylüyor, dolunay gecesi seni kaçırmayı tam olarak planladığı tarihmiş ve o gece dikkatli olmamı söylüyor."

Gözlerim irice açılırken duyduklarıma inanmak istemedim. Fırtınaya dönüşen endişemi bastırmaya çalışırken zar zor bedenimin hakimiyetini korudum. "Neden bunları söylüyor peki?" diye fısıldadım birbirine yapışan dudaklarımı birbirinden ayırabildiğimde. "Eski bir dost olarak yardım etmek istediğini söylemiş," dedi Revalius sesinde taşıdığı baskın endişeyle. Endişesinin yanına gizlenmiş büyük bir hayal kırıklığı ve sinir resmedebiliyordum ancak o an bunların hiçbiriyle ilgilenmek istemedim.

"Bunu yaptığından Ölümün Efendisi'nin nasıl haberi yok?" dedim kaçlarım çatılırken. "Kendini birkaç saatliğine Dünya'dan soyutlayabilmişse bu mümkün, kimse onun varlığını hissedemez."

Revalius'un cevabı yüzüme gerçeği bağırırken gözlerimi sıkıca kapattım. Bacaklarım boşaldığında dizlerimin üzerine düşmek üzere kontrolümü kaybettim ancak belimin iki yanında beni sıkıca tutan eller bunun gerçekleşmesine izin vermedi. "Korkma," dedi fısıldayarak. Sıcak nefesi boynumu yalayıp geçti. Ellerim tutunacak bir dal bulma umuduyla omuzlarını kavradı. "Seni almasına asla izin vermem." Korkmuştum, korkuyordum da. Hayatımda ilk defa küçüklüğümden beri dehşet gibi bir güce sahip Ölümün Efendisi'nin şimdi beni yanına almak için planlar yaptığını öğreniyordum. Ayaklarımın üzerinde dimdik durmak ve çok iyi tanıdığım her şey yolunda gülümsememi Revalius'a göstermek istedim ama bunun yerine yalnızca omuzundaki ellerimi daha da sıktım. Ve güçsüz olduğum için, güçlüymüş gibi davranamadığım için bundan nefret ettim.

CLAMOR EFSANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin