26. BÖLÜM ∫ DOLUNAY

101 10 2
                                    

26. BÖLÜM: DOLUNAY

Kızıl rengini barındıran hareleri anlam dolu bakışlarıyla gözlerimde gezinmeye devam ediyordu. Ne zaman onun bana böyle bir bakış attığını fark etsem, içimdeki varlığından haberdar bile olmadığım ve sebebini bilmediğim boşluğun doldurulduğunu hissediyordum.

Artık hislerimden bazı çıkarımlar yapabiliyordum. Revalius'a bağlanmak istemezken kendimi ona tutulmuş bir halde bulduğum mesela, çıkarımlarımdan yalnızca bir tanesiydi.

"Artık bu odadan dışarı çıkacak mısın?" diyerek soru sorduğunda samimi bir gülüşle dudaklarımı birbirine bastırdım. "İnan tüm gün yatmaktan bıkmıştım, o yüzden kesinlikle çıkacağım. Ancak ondan önce üzerimi giyinmem gerekiyor ve bunu gerçekleştirmem için seni dışarı almamız gerek." Odadan çıkacağımı öğrendiği için ışıldayarak bakan gözleri yerini korurken yavaşça ayağa kalktı. Dudağını sahte bir üzüntüyle büzerken "Aslında çıkmama gerek yoktu," diyerek cümlesine başladı ama ateş saçan gözlerimle karşılaştıktan sonra yalnızca gülerek kapıya yöneldi.

"Sana bir sürprizim var o yüzden acele etsen iyi olur."

Kapanan kapının yüzeyi ile bakışırken ayaklandım ve havluyu üzerimden atarak iç çamaşırlarımı giyindim. Ardından saçlarımı kuruttum ve kırmızı elbisemi de üzerime geçirdim. Saçlarımı tarakla tararken küçük aynadan elbisenin üzerimde nasıl durduğunu kontrol ediyordum ve bedenimi saran bu sade ama şık elbise ciddi anlamda kalbimi kazanmıştı.

Saçlarımla işim bittiğinde dudaklarımda halimden memnun olduğumu gösteren bir gülümseme belirdi. Siyah saçlarımı parmaklarımda omuzlarımın ardına attıktan hemen sonra üç gündür kendimi kapattığım bu odadan çıkmak için ilk adımımı attım. Tahtın iki yanından uzanan merdivenlerden aşağıya inerken Revalius'un bahçeden olduğunu düşündüğümden dışarıya çıkan kapıya doğru ilerliyordum.

Girişi süsleyen kolonların arasından geçtikten sonra bahçeye adım attım. Arkası dönük bir şekilde bekleyen adamı gördüğümde gözlerimi üzerinden ayırmadan yanına adımladım. Ejderhaların kalenin tepesinde uçarak oyun oynadıklarını duyabiliyordum, bahçenin üzerinde hiçbir şeyi görememem sürprizin ne olduğuna dair olan merakımı körükledi.

Revalius adımlarımı duyarak bana döndüğünde karşısında duruyordum. Bir elimi diğer kolumun dirseğine sararak ona öylece bakmayı sürdürdüğümde tek gözünü flörtöz bir şekilde kırptı. Bakışlarımı karnımın yanmasına sebep olacak kadar yoğun bir şekilde üzerimde gezindi. Birbirine bastırdığım dudaklarım gamzemin çıkmasına engel olamazken cebine koyduğu ellerinden birini dışarıya çıkardı. Avucunu görmemi engelleyen parmakları yavaşça açıldığında o küçük şeyi gördüm.

Bir yüzük.

Gözlerim yaşadığım şoktan dolayı kocaman olurken bakışlarımı avucunda tuttuğu yüzükten alamıyordum. Kalbimin kontrol edemediğim atışları yüksek sesle göğüs kafesime alırken nefeslerim de birbiri ardına dizilmişti. Boğazımdaki yumrudan dolayı konuşamayacağımı hissettim ancak dudaklarım aralanarak beni yanılttı. "Bu ne?" diye sordum, gözlerim usulca elinden gözlerine doğru bir yol çizdiler.

Kızıl gözlü adamın yüzündeki ifadeden tepkimin hoşuna gittiğini çıkarabiliyordum. Dudakları birbirinden ayrıldığında karnım kasıldı ve söyleyeceklerini duymak için sabırsızlandım. "Sürprizin," diye yumuşak bir sesle mırıldandığında gözlerim yeniden eline düştü. Bu sefer daha dikkatli incelediğim yüzüğün üzerinde işlenmiş şekiller olduğunu fark ettim.

"Bir yüzük mü?" diyerek içimde yer alan karmaşıklığı açıkça belli ettim. "Evet," dedi ancak kelime kelime dudaklarından laf alabildiğim için sinirlenmiştim. "Yani? Ne yüzüğü olduğunu da açıklayacak mısın yoksa stresten bayılmamı mı istersin?"

CLAMOR EFSANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin