7. BÖLÜM: UFAK TEFEK SIRLAR
❧Koskoca bir hafta geçmişti. Fırtınanın son bulmasından ve Amy'nin sürgün edilmesinin üzerinden 7 büyük gün geçmişti. Bu 7 günde okula gidip gelmiştim. Her şey oldukça olağan ilerliyordu ve bu güzel bir şeydi ancak ben hiç güzel hissetmiyordum.
Şeytanı da 7 gündür görmemiştim. Gözlerimin neden onu aradığını anlamasam da onları durduramıyordum işte! Derin bir nefes alarak yatağımda oturur pozisyona geldim ve yanan ateşe baktım. 7 gündür olurda bana ulaşmaya çalışırsa diye şömineyi söndürmüyordum bile, anlaşılan bana ihtiyacı yoktu. Dudağım istemsizce büzüldüğünde bir şeyler atıştırmak için mutfağa gitmeye karar verdim.
İçi yumuşak kumaşlarla kaplanmış bir çift terliği ayağıma geçirerek odamdan çıktım. Üzerimde ayak bileklerime kadar uzanan beyaz ve oldukça rahat ince bir elbise vardı. Gözüm Amy'nin odasına kaydı, ona acımak bile gelmiyordu içimden. Nerede ve ne halde olduğunu bilmiyordum ama bunların hepsi kendi suçuydu, kendi etmiş ve kendi bulmuştu.
Mutfağa doğru inerken lord Patrick'in çalışma odasının önünden geçmiştim ve duyduğum ses ayaklarımın olduğum yere çivilenmesine sebebiyet vermişti. Bir taklit papağanı değilse bu ses kesinlikle şeytandan çıkıyordu. Bu da demek oluyordu ki buradaydı!
Ses çıkarmamaya özen göstererek ağacın odayla birleştiği yerdeki boşluğa baktım. Her ne kadar yüksekte olsak dahi her yer açıktaydı ve babamın kapısını dinlediğimi gören biri oldukça tehlikeli olabilirdi. O boşluğa sığabilirdim ancak bir yandan da içeriye girmek istiyordum.
Sonunda düşünmeyi bırakıp elimi uzatarak kapının kolunu çevirdim. Bahanemi hazırlamıştım; sorarlarsa lord Patrick'in kitaplığında gördüğüm 'Evrenin Sırları' adlı kitabını almak için gelmiştim. Kitap okumayı sevdiğimi herkes bilirdi.
Kapı aralandığında içeriye girdim ve günlerdir gözlerimin görmek istediği adamla karşılaştım. Elleri bol bir pantolonun ceplerindeydi, üzerinde salaş bir sıfır kollu vardı. Bol giyinmenin ona bu kadar yakışabileceğini görmeseydim inanmayabilirdim. Bakışlarım onlarınkiler bana dönmeden önce babamı buldu. İkisinden farklı olarak Nehiraltı'nda daha önce görmediğim bir adam da vardı.
Hafif bir reverans yaparak babamın gözlerine baktım. Beni burada görmeyi beklemiyor gibiydi. Reveransımı küçük bir baş hareketiyle alıp soru sorar bir biçimde adımı söyledi. "Nessa? Bir sorun mu var?"
"Hayır baba. Yalnızca senden almak istediğim bir kitap vardı." Çenesiyle kitaplığını işaret etti. "Al bakalım." Şirin bir şekilde gülümsediğimde önüne dönüp şeytanla konuşmaya devam etti. Nedensiz bir şekilde şeytanın gözlerinden çekinirken ilk defa gördüğüm adamın yanından geçerek kitaplığa ilerledim. Benden daha kısaydı, ayrıca hafif bir kamburu vardı. Bu tarz görünüme sahip kişilerin genelde kahya görevini üstlendiklerini bilsem de babamın kahyası olmadığından emindim. O halde şeytanın mıydı? Hiç de yanında birini getirecek türden bir karakteri yoktu.
Üst rafta duran kitabı görmeme rağmen sanki bulamıyormuş gibi parmaklarımı kitapların yüzeylerinde gezdiriyordum. Bir yandan da ortamda dönen konuşmaları dinlemeye çalışıyordum. "Anlaşılan ısrarcısınız. Ancak olur da fikrinizi değiştirmek isterseniz sizi yanımızda görmek bize şeref verir." Lord Patrick'in konuşma şeklinden ona saygı duyduğu ortadaydı. Göz ucuyla şeytanın başını salladığını gördüm. "Fikrimi değiştirirsem herkesin haberdar olacağından eminim. Şimdi gitmem gerekiyor." Endişeyle parmaklarımın ucuna yükselip kitabı aldım ve yanlarından geçip gidecekken tanımadığım kambur adamın babama hitaben, "Kralım..." dediğini işittiğimde olduğum yere çivilendim. Başımı omuzumun üzerinden onlara çevirdiğimde kambur bedeninin daha da eğildiğini gördüm. Babam bana kaçamak bir bakış atarak elini dostça adamın omzuna koydu. "Henüz sadece bir lordum Fty." dediğinde adam kafasını sallayarak onu onayladı ve doğruldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CLAMOR EFSANESİ
FantasyYüzyıllar önce Ölümün Efendisi, tüm dünyayı yok edecek bir ordu kurmak için şeytanla anlaştı. Şeytan ona bu güçlü orduyu parmağını şıklatarak verirse işin hiçbir eğlencesi kalmayacağını düşünüyordu. Bu yüzden orduyu yediye böldü ve yedi ayrı diyara...