14. BÖLÜM ∫ KARMAŞIK CÜMLELER

362 47 16
                                    

14. BÖLÜM: KARMAŞIK CÜMLELER

İblisler vardı, zehirler vardı. Oyunlar dönüyordu ve diyarlar karışıyordu. 7 diyarın gizlenmişlerinin ortaya çıkma vakitleri gelmişti. Dünya yıkılmalı ve yenilenmeliydi. Efendi hizmetkarlarına zamanın geldiğini fısıldıyordu.

Zil çaldığında öğrenciler yavaş yavaş sınıfı boşaltmaya başladı. Bense bakışlarımı iksirin üzerine dikmiş ve gözlerimi kısarak incelemem altına almıştım. Profesör örtüyü örttüğünde gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Sevecen bir gülümseme takınmıştı. "Bugünlük bu kadar, sonraki dersimizde görüşürüz." dedi ve bir acelesi varmış gibi sınıfı terk etti.

O an Joseph ile baş başa kaldığımızı yeni fark ediyordum. Boğazımı temizledim, bu bir şeyler öğrenmek için iyi bir fırsat olabilirdi. "Bir şey soracağım," dediğimde gözlerini bana çevirdi ve sor anlamında başını salladı. Biraz duraksayarak cümleyi nasıl soracağımı kurdum. "Bir büyücü, iblis zehrinden etkilenebilir mi?"

"Tabii, iblis zehrine değiyorsa etkilenmesi kaçınılmaz."

"Değmiyorsa?" diye ekledim hızlıca. Kaşları beni anlamıyormuş gibi çatıldı. "Uzaksa zehirden?" diye devam ettiğimde birkaç saniye düşündü. "Yani," dedi dudaklarını araladığında. "Bu imkansız sayılır, özellikle de iksir şişedeyde. Birkaç metre uzaklıktan yalnızca iblisleri etkiler." Anladığımı belirtmek için başımı salladım. Gözlerimin önünde yeniden iksir şişesi belirdiğinde Joseph yürümeye başladı. Hemen peşine takıldım. "Peki, şişeyi tutmak için yalnıza kumaş parçası yeterli oluyor mu?"

Sağa sola sallayarak omzunun ardından kısa bir bakış attı bana. Sanki bu merakımı nereye bağlacağını düşünüyordu. "O büyülü bir örtü. Bir kumaş parçası tehlikeyi azaltmaz." Aniden durduğunda sırtına çarpmamak için ekstra çaba harcadım. "Bunları neden merak ediyorsun?"

Yanaklarımı dişleyerek bir bahane uydurmaya çalıştım. "Kim merak etmez ki," dedim sonrasında gergince gülümseyerek. "Sen hariç kimse merak ediyor gibi değildi." diye cevap verdiğinde somurttum ve yanımızdan geçip giden öğrencilere baktım. "Bir iblisle karşılaşmamız imkansız olsa da sıfır değil sonuçta." diye geveledim. Ne olurdu sanki umursamadan beni bıraksa?

Hafifçe gözlerini kıstı ama daha sonrasında aklına her ne geldiyse sesli bir kahkaha patlattı. Birkaç göz ona dönerken bunu umursamadı. "Öğrenci olmasan Denge diyarına gitmeye çalışıyorsun sanardım." Sonra bunu daha da komik bulmuş olacak ki kafasını iki yana sallayarak kıkırdadı ve yürümeye başladı.

Denge diyarı. Melekler ve şeytanların birlikte yaşadığı diyardı. Başka bir diyardan bir kimsenin oraya gitmesi için delirmiş olması gerekiyordu. Ne melekler ne de şeytanlar kendi ırkları dışındaki canlılara misafirperver sayılırlardı. Joseph görüşümden kaybolduğunda gözlerimi devirdim. Öğrenci olmasam da oraya gitmezdim tabii ki.

Bir sonraki dersimin büyü dersleri olduğunu hatırlayarak bahçeye yöneldim. Bu dersi uygulamalı olarak işlememiz gerektiğinden bahçede yapılıyordu. Düşünceli bir biçimde spor maçları için kullanılan büyük sahaya ilerledim. Kenardaki oturakların birine yerleşerek elimi çeneme koydum. Anladığım şeylerden biri de, Revalius'un iblis değilim derken yaşan söylediğiydi. Birkaç metre demiştim ama binanın içindeyse yüzlerce metre bile olabilirdi arasında. Buna rağmen etki ettiyse iksirin güçlülüğü gözümü korkutuyordu.

Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde dönüp kimin geldiğine baktım. Roni ile Meli'yi görmek içime su serpti. Ortak aldığımız derslerden biriydi bu ders. Her zamanki halleri olarak itişip tartışıyorlardı. Meli bu sefer daha kızgın görünüyordu. "Akşama bir şeyler içelim mi, dedi sadece ya! Bana adam öldürmeyi teklif etmedi. Senin yüzünden yanıma gelmeyecek bir daha."

CLAMOR EFSANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin