Hoş geldiniz.
Başlıyoruz.
'Sabıka'
---
Aşkın
Beni buraya düşüren hayat, annem öğrenince neler yapmazdı? Daha bir saat önce buradaydım. Eğer bugün ikinci defa geldiğim öğrenilirse cenaze namazım kılınırdı.
Babam evdedir İnşallah.
Değilse annemin vicdanına kalmıştım.
Karşımda oturan adama pis pis bakarken müdür boğazını temizledi. Bakışlarım müdürü bulunca boğazımı temizledim ben de.
Dua et müdür vardı!
"Aşkın, kızım sen normalde çok uslu, pek efendi kızsın. Ne oldu da böyle bir hareket yaptın?" müdürün sözleriyle adımı söylemese etrafıma bakacaktım.
Benden mi bahsediyordu o? Müdüre doğru hafifçe yaklaşıp;
"İlaçlarınızı aldınız mı acaba hocam?" müdür Bey kravatını gevşeterek eliyle alnımı hafifçe itti.
Derin nefesler alarak, soluklandı. Odaya geldiğimizden beri kaşımda sessiz sedasız oturan adam en sonunda konuya dahil olmayı istemiş olacak ki;
"Gerçekten nezih bir yermiş!" sinirle arkama yaslandım.
Alt tarafı yüzüne çanta yedin! Nedir ulan bu?
"Bakın arada böyle pürüzl-" müdür cümlesini tamamlamasına izin vermeden konuya dahil oldum;
"Siz bana neden çantayı Fırlattığımı sordunuz mu?" sinirle çıkışmamla ikisi de bana döndü.
Harbiden sordular mı acaba? Dinlememiştim.
"Çantanın üzerinde böcek vardı. Korkudan ne yaptığımı mı biliyorum ben?" dedim. Yalan parayla değildi sonuçta.
"Kızım sen böceklere ip bağlayıp, eğitmeye çalışmıyor muydun?" müdüre 'sen gerizekalısın!' bakışımı attığımda ne yaptığımı anlamıştı.
Onun itibarını koruyordum şu an!
"Ha evet! Karıştırdım sen değildin o." müdürün bunu demesiyle karşımda ki adam 'inanılmaz derecede kötü bir yalan' der gibi baktı.
"Bunun sabıkasıda vardır şimdi." elimle kendimi gösterip, 'ben' der gibi baktım.
"Yok eniştem hallediyor o işi." sırıtarak kurduğum şeyle yüzü daha çok kızarmıştı.
"Benim toplantım var ben sizinle uygun bir vakitte görüşürüm. İyi günler." karşımda ki adamı uğurlamak için ayağa kalkan müdür, adamın sözlerini bitip, gitmesiyle şok olmuştu.
Ellerimi iki yana kaldırıp;
"Beterin beteri varmış hocam görüyorsunuz." müdür bey artık sinirden ağlayacak gibi duruyordu.
Benimle sorunun varsa ağlayarak günlüğüne yaz müdür!
"Kızım, kızım sen neden böyle yapıyorsun?" normalde olsa utanırdım fakat suçlu ben değildim.
Bilerek yapmamıştım.
"Hocam ben dört top a4 kağıdı getireyim bu olay burada kapansın. Hı?" müdür bana inanmaz gibi bakarken;
"Ulan tüm okul biliyor eniştenin birosundan yürütüp, getirdiğini!" ağzım şokla açılırken, ayıpladım.
"Kim söylemişse yalan söylemiş!" kural üç senin aleyhine bir sorun varsa sonuna kadar inkar et.
"Geçen getirdiğin kağıtların arasından dava dosyası çıktı!" alt dudağımı ısırıp, sırıttım.
"Yalnız hocam beni eğitimimden geri koydunuz şuan. Gidebilir miyim artık?" eliyle kapıyı gösterdiğinde kalktım.
Derse falan gitmeyecektim. Sınıfımın yanından geçerken kapının açık olduğunu gördüm.
Ömer yani sıra arkadaşımla göz göze geldiğimizde sırıttım.
Hayvan ben müdürle uğraşırken o yemek yiyordu.
Ağzımı oynatarak 'çantayı at' dedim. Ne dediğimi anlamadığı için kaşlarını çatarak baktı o sırada içerideki edebiyat hocamızın sesi geliyordu.
"Şems ve Mevlana işi çok karışık çocuklar. Boş verin o konuyu." hocanın dediğiyle daha çok sırıttım.
En sonunda beni anlamayan Ömere mesaj atmaya karar verdim. Elimle telefonumu sallayınca kendi telefonunu çıkarttı.
Siz: Çantayı aşağı salsana
Ömeğr: Tamam çantandan yere çikolata düşmüştü aldım, yedim haberin olsun
Siz: Ulan şerefsiz çantaya kilit takmıştım nasıl düşsün?
Ömeğr: Kanka bilmiyorum ki...
Siz: Haram olsun aq at artık çantamı.
Bunu yazmamla sınıftan gelen derin öksürük sesiyle bakışlarımı sınıfa yönelttim.
Ömer içi çıkar gibi öksürürken bana bakıyordu.
Elimle 'hadi siktir öbür dünyaya' hareketi yapıp, aşağı indim. O çantamı atardı ne de olsa.
Okuldan çıkıp, penceremizin baktığı kısma geçtim. Burada beklersem atar diye düşünürken çimenliğin üstüne atılmış çantamı fark ettim.
Keşke biraz bekleseydin.
Çantamı homurdana homurdana alıp, okulun çıkışına doğru yöneldim. Kartımı okutup çıkarken özel okulda okumanın bir faydasını daha fark ettim.
İstediğin gibi çıkabilirdin.
Söylene söylene, etrafıma baka baka evime giderken dar sokakların oradan gelen sesle duraksadım.
Bakışlarım oraya çevrilirken inşallah mafya çıkar diye dua ediyordum.
Allah'ım yok mu şöyle yakışıklı, zengin mafya?
Heyecanla dar sokağa girmemle yüzüm asıldı. Böyle bir görüntüyle karşılaşacağımı bilsem adımımı dahi atmazdım.
Şuan karşımda genç bir kızın etrafını sarmış 3 tane keko vardı.
Senin Adidas çizgin neden beş tane kurban olduğum?
Neyse Aşkın, salma kendini kızım! Hızlıca çantamın kilidini açarak içinden zor zamanlarda giydiğim, giyerken utandığım fosforlu pembe Adidas ceketimi çıkarttım.
Kekonun dilinden keko anlar!
Bölüm sonu.
Aşağıda size bir adet Aşkın bıraktım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Aşkın ✔️
UmorismoTamamlandı Aşkın Erdem! Annesinin enerjisini, halasının flörtöz tavırlarını gen edinmiş bir liseli! Babam halletsin demek yerine olaya 'Sa' diye giren biri. Heijan dinleyerek Adidas takımıyla karşınıza çıkarsa her an dolandırılabilirsiniz. Tatlı tu...