26. BÖLÜM-HİS

145 10 0
                                    

Merhabalar, ben geldim. Geç oldu, kafamı zor toparladım ve geldim. İçime sinmeyen yerler olsa da atayım bölümü dedim. Umarım seversinizz✨

Medyadaki şarkı: Cem Özkan-Acaba🎵




Zeynep'ten~

"Gül'üm?"

Telefonun hoparlörünü açıp masaya bıraktım. Gözlerimi kapatıp hafif esen havayı yüzümde hissetmeye çalıştım.

"Zeyno, gelmek üzereyiz," dedi arkada trafik sesi gelirken. "Gelmeden evvel pastaneye uğrayacağız. Elimiz boş gelmek istemedik."

"Hiç gerek yok, Hediye abla o kadar çok şey hazırlamış ki... Gelin sadece."

"Diğerleri geldi mi?"

"Nil var yanımda, diğerleri henüz yok."

Gözlerimi açtım. "Çağan, Tunahan'la koşuya çıkmış, geleceklermiş yarım saate ve Betül de dışarıdaydı, gelir şimdi herhalde."

"Tamamdır, biz de çok yaklaştık zaten."

"Kapatıyorum o zaman?"

"Ya ne alayım?"

Arkada çalan şarkı Seha Okuş'a mı aitti? Hasretinle yandı gönlüm müydü?

"Alma bir şey ya," dedim. "Cidden bak, ziyan olur."

"Peki tamam," dedi kıkırdayarak. "Görüşürüz o zaman!"

Terasın sürgülü kapısı açılırken görünen siyah kafaya baktım. Uçları mavi olan siyah saçlar.

"Betül de geldi," dedim. "Bekliyoruz sizi."

"Tamamdır!"

Telefonu kıkırdayarak kapattığında ben de geldiği kapıyı kapatan Betül'e döndüm.

"Mavi," dedim. "Hoş geldin."

"Ay hoş buldum," dedi kaşları çatık bize doğru yürürken. "Ama biraz zor buldum. Terasını bulana kadar üç yıl geçti."

"Abartma Betül abla," dedi gülerek Nil. "Saçların son gördüğümden sonra kısaldı mı?"

"Uçlarından biraz kestim," dedi Nil'e sarılırken. "Seninkiler uzamış."

"Evet ama kestirsem mi diye düşünüyorum," dedi Nil. "Otursana."

Lacivert bir piknik sandalyesine çöktü Betül.

"Zeyno," dedi Gül'ün bana seslendiği gibi. "Nasılsın?"

"İyiyim, sen yavrum?"

"Cidden soruyorum," dedi oturduğu yerde bana doğru yaklaşarak. "Nasılsın? Düşünerek cevap ver."

Düşünür gibi dudaklarımı büzüp ona baktım.

"Geceleri daha üzgünüm," dedim. "Ama şimdi iyiyim."

"Gece seninleyim!" dedi parmağını şıklatarak. "Sormuyorum, arkadaşlar sormaz."

"Sorarsan bacaklarını kırarım," dedim gülerek. "Kalabilirsin."

"Çağan nerede? Tunahan da gelmemiş?"

"İkisi koşuya çıktılar," dedi Nil. "Gelirler ama bayağı oldu gideli."

Nil sarı saçlarını omzundan geri itip bacaklarını kalçalarının altına topladı. Ağzını açıp bir şey diyecekti ama tam o an Çağan'ların teras kapısı açıldı. Üçümüz de dönüp oraya baktık.

"Amanın!" dedi Tunahan. İkisi de eşofmanlarla çıkmışlardı, sırtlarında birer havlu vardı.

"Hoş geldiniz," dedi Betül.

ZERDALİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin