18. BÖLÜM- KISAS

142 12 29
                                    

Zeynep'ten~

"Beş şair bir abide, iki abide bir sultan, beş sultan bir düşünür, iki düşünürse bir mimar!"

Şalıma son iğneyi taktığımda aynadan kendime baktım. Arka fonda Barış Manço bir bilmece soruyordu. Her şarkısının arkasında bir anlam vardı...

"Düşün taşın bütün gece, benim kalbim bir bilmece..."

Barış Manço'nun şarkısı sustuğunda kaşlarımı çattım. Şarjım mı bitmişti? Hayır, biri arıyordu. Annemle az evvel konuşmuştum, kimdi?

"Hayır olsun," dedim telefonu açıp. "Volkan ağabey?"

"Zeynep," dedi nefes nefese. "Ben... Senden başka aklıma kimse gelmedi. Bir şey isteyeceğim."

"Sana da aleyküm selam," dedim iğneleyerek. "Hayırdır?"

"Selamün aleyküm," dedi. "Sana ihtiyacım var. Hastanedeyim."

"Ne? Ne oldu?"

Masadaki çantamı alıp hızla kapının önündeki ayakkabılarımı giymeye koyuldum.

"Betül... Başını vurdu," dedi. "Doktorlar ilgileniyor ama gelebilir misin? Annesinin telefonu falan da yok. Betül'ün telefonu da yoktu yanında. Olsaydı doktorlar verirdi."

"Volkan ağabey," dedim. "Sakin olur musun? Evden çıkıyorum şimdi. Bir taksi bulup geleceğim. Hangi hastanedesiniz?"

Bir an duraksadı.

"Karakolun hizasında var ya."

Sesi sanki bir anlığına nerede olduğunu da unutmuş gibi kısılmıştı.

"Geliyorum, tamam. Sen sakin ol, lütfen."

Telefonu cebime atıp hızla aşağıya indim.

"Yeşim abla! Hediye abla!"

Mutfaktan telaşla çıkan Hediye ablaya baktım.

"Korkuttum mu?" dedim özür diler gibi ellerimi kaldırıp. "Afedersin. Ben çıkıyorum da onu haber edecektim."

"Kızım geç oldu, nereye?"

"Endişelenme, Hediye abla," dedim kapının yanından montumu alıp. "Bir polis olacak yanımda. Hayırlı geceler."

Uzaktan bir öpücük gönderip direkt dışarı attım kendimi. Merdivenlerden koşarak indim ve apartmandan çıkarken montumu geçirdim üstüme. Düşünecek bir ton konu şimdiden aklıma üşüşmeye başlamıştı.

"Zeynep?"

Dış kapıya vardığım sırada arkamdan seslenen kişiyle yerimde sıçradım.

"Çağan? Aklımı aldın!"

"Afedersin," dedi montunun fermuarını çekerek. "Nereye böyle?"

"Acelem var," dedim kaşlarımı çatarak. "Güle güle."

"Zeyne-"

"Hastaneye gideceğim. Volkan ağabey çağırdı. Betül rahatsızlanmış. Gidebilir miyim?"

"Ben de geleyim mi?"

Derin bir nefes aldım. Pekala...

"Beklemiyorum, sen bilirsin."

Aceleyle yürümeye başladığımda kapıyı açmaya bile tenezzül etmeden üzerinden atlayıp yanıma geldiğinde şokla ona baktım.

"Biraz yetenekliyimdir," dedi adımlarıma uyarak.

Konuşmadım. Siteden çıkarken bir taksiye denk gelince hızla el kaldırdım.

"Durur musunuz, lütfen?"

ZERDALİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin