Telefon elimde, yatağıma oturmuş dakikalardır bekliyordum. Ne yapmam gerekiyordu? Kimdendi bu mail?Telefonu kucağıma bırakıp ellerimi yüzüme kapattım. Kısık bir çığlık attım. İçimde biriken merak giderek sinirlendiriyordu beni.
Telefona yeniden baktım. Konum olarak İstanbul yazıyordu. Eh, başka şehirden tanıdığım da pek yoktu.
"Kimsin? Kimsin sen?"
Titrek ellerimle parmaklarımı klavyede hareket ettirdim.
'Kimsiniz?'
Çok mu saçmaydı? Onun attığı bu mesaj saçmaydı esasen. Umursamadan gönderdim. Bir süre bekledim cevap için. En sonunda pes edip alarmı kurdum. Koca yatağın ucuna kuruldum yavaşça.
Dizlerimi büküp karnıma çektim. Ellerimi de yanağımın altına koydum.
"Her şey üst üste geliyor, Allah'ım... Ne yapacağım?"
Allah'la konuşmayı seviyordum. İçime bir garip esenlik doluyordu.
Aklımdan o maili silmeyi deneyerek uyumaya çalıştım.
Uyku beklemekten yorulduğum anda kucakladı beni. Karanlık bir sessizlikte sabaha dek misafir etti.
Telefonumun alarm sesiyle yerimden sıçrayarak uyandım."Bismillah," dedim elim göğsümde. Kalbim hızla göğüs kafesimi dövüyordu. Bir süre sonra sakinleşir, diye düşündüm ve alarmı kapatıp ayaklandım. Yatağın bozulan örtüsünü örttüm.
Abdest alıp ağır ağır kıldım sabah namazını. Namaz bittiğinde biraz Kur'an okumayı istedim. Ne vakittir boşluyordum, Allah affetsin.
Bir süre Kur'an şifa oldu gürültülü zihnime.
Arapça okuduğum kısmının Türkçe'sini de okuyordum. Anlaşılmak ve yaşamak içindi ya Kur'an...Kur'an'ı kapatıp kitaplığın en üst rafına koydum. Gevşemiş yüz hatlarıma güneşin ilk ışınları değiyordu. Perdeyi açtım. Okul için üniforma giydim ve çantamı da elime alıp aşağı kata indim.
"Hayırlı sabahlar," dedim yemek hazırlayan Hediye ablaya. "Neler yaptın ablam?"
"Günaydın kızım. Dünkü börekten var biraz, ısıttım onu. Omlet yaptım. Kahvaltılık diğerleri var işte, zeytin falan..."
Dün tadına bakamadığım börek enfes görünüyordu.
"Günaydın!"
Masaya çaydanlığı taşırken, gelen Yeşim ablaya gülümsedim.
"Günaydın."
Yeşim abla masaya bakıp sordu. "Yardım edeceğim bir şey kaldı mı?"
"Yok, Hanımım. Ekmeği de koyacağım ben, siz oturun."
Yeşim abla masaya oturunca ben de karşısına oturdum.
"Engin gitti," dedi Yeşim abla. "Birkaç gün burada olmayacak."
Nerede olduğunu umursamadığım için hiç soru sormadım. Umrumda değildi açıkçası.
"Şimdi giderken Selim olacak yanınızda ama dönerken olmayacak. Taksiyle falan gelin, olur mu? Ya da birini bulayım şirketten?"
"Taksiyle geliriz," dedim tabağımı doldururken. "Hiç gerek yok."
Yemek süresince başka konuşma olmadı. Dünden gelen açlığımı da hesaba katarak iki tabak yedim. Doyduğumu hissedince ayağa kalktım.
"Ben çıkayım, afiyet olsun size."
Yeşim abla şişkin yanaklarıyla gülümsemeye çalışıp el salladı ve Hediye abla gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERDALİ
Teen Fiction"Sen geldin ve sorgulamaya başladım ben. 'Bu kız kim?' dedim kendi kendime. 'Neden böyle?' dedim. Sen geldin, Zeynep ve ben içimde garip bir hisle boğuşurken buldum kendimi. Hayatın nedenini, niçinini, nasılını sordum kendime." Burnunu çekip bakışla...