Zeynep'ten~
"Çörek otu da serpiştiriyorum," dedim elimdeki kaptan bir tutam çörek otu alırken. "Sen fırını açtın, değil mi?"
"Isındı bile," dedi Gül. Sonra yanıma geldi ve gülerek yanağıma dokundu. "Nasıl rahatladık ama değil mi? Sırtımdan koca dağ kadar yük kalktı sanki..."
"Haklısın," dedim. "İnşallah sonuçlarımız da güzel gelirse..."
"Sonuçları düşünmek için henüz çok erken," dedi omuzlarını kaldırarak. "Gerçekten kafam küçüldü ya da kafadan kilo vermişim gibi hissediyorum."
Şaşkınlıkla güldüm. "Konuları resetledin bile?"
"Elbette! Köprüyü geçtik, artık ayıya ayı diyeceğiz."
Güldüm. Fırının boş olduğunu görünce elimdeki iki tepsiyi fırına koydum. Dereceleri ve süreyi kontrol edip kapağını kapattım.
"Zeyno," dedi Gül. "Sanırım artık anlatabilirsiniz, ha?"
"Neyi?"
Elimden tutup mutfağın masasına çekti beni. Karmakarışık tezgaha baktım yüzümü buruşturarak. "Temizleseydik önce?"
"Sen otur ve başla anlatmaya, ben toplayacağım."
Beni masada bırakıp tezgaha yürüdü. Zayıf bedenine baktım. Ne diye zayıflamıştı Allah aşkına, ben stresten kilo alırken?
"Anlatsana."
"Neyi yahu?"
"Ağabeyimi."
"Onu sen daha iyi anlatırsın, nasıl gidiyor işleri?"
Sertçe bana baktı.
"Zeyno... Onun aklına sen daha yakınsın."
Ben onun aklındaki kişiye yakındım. Gülmemek için zor tuttum kendimi. Volkan ağabey de aklındaki de henüz bir şey söylemiş değillerdi ama garip bir şekilde mektuplaşmaya devam ediyorlardı. Evet, başlangıçta birkaç mektuba aracılık yapmıştım ama sonra sanırım artık adreslerine gönderiyorlardı. 'Göndereceği belli bir zaman olsa da o zamanı beklesem!' demişti Betül. 'Öylesi daha kolay olurdu sanki ama beyefendi asla düzenli değil.'
"Zeyno!"
"Ya ben nereden bileyim aklını?"
"Bana bak!" dedi köpüklü elini tehdit eder gibi bana uzatarak. "Çığlık atacağım valla şimdi!"
Sinirleniyordu. Yüzü kızarmıştı.
"Gülüm," dedim. "Bence onun bu işlerine ne sen ne de ben karışalım. Oldukça kıvranıyor bence zaten."
Ellerini duruladı. Bana yaklaştı.
"Tamam," dedi ama yine de merakla bakmayı sürdürdü. "Tek bir şeyi söyle bana. Kız da onu seviyor mu?"
Dudaklarımı kastım. Kız da onu seviyordu mu?
"Ya gülmesene!" dedi Gül. "Ağabeyim karşılıksız sevdaya düştü sandım."
"Ağabeyinin sevgisinden eminsin yani?"
Başını onaylar gibi salladığında şaşırdım. Betül neden emin değildi? Volkan ağabey nasıl mektup yazıyordu?
"Söyle," dediğinde ona baktım. "Kız da seviyor mu onu?"
Betül kızar mıydı söylesem? Sanmıyordum. Volkan ağabeyi istemeyi düşünen Betül'dü o! Yine de ilişkilerine dair pek bir şey bilmiyordum, bildiklerimin de hepsini söyleyemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERDALİ
Teen Fiction"Sen geldin ve sorgulamaya başladım ben. 'Bu kız kim?' dedim kendi kendime. 'Neden böyle?' dedim. Sen geldin, Zeynep ve ben içimde garip bir hisle boğuşurken buldum kendimi. Hayatın nedenini, niçinini, nasılını sordum kendime." Burnunu çekip bakışla...