Zeynep'ten~
Sırt çantam iyice omzumu kıyarken sabrımı da biliyordu. Kış ayında olmamıza rağmen sıcaktan bunalmıştım.
Dün gece Bursa'ya gelmiş, annemle uzun bir gece ve bir gündüz geçirmiştim. Şimdi, cumartesi akşam üstüydü ve benim Betül'e verilmiş bir sözüm vardı.
Hastaneden çıktıktan sonra kah sora sora kah internete baka baka otobüs duraklarını bulmuştum ve Betül'ün tarif ettiği otobüse binmiştim. Yol boyunca garip ve meraklı bakışlarla ve bazen de "Kimlerdensin gızgızım?" sorularına maruz kalmıştım. Pekala... Kalabalığı ve insanları severdim ama böyle daracık bir alanda aynı bakış ve sorulara tahammülüm pek yoktu.
Otobüs köyün meydanında durduğunda ve herkes toparlandığında yanımdaki teyzeye sordum.
"Geldik, değil mi?"
"Geldik," dedi kadın üzerine montunu giyerken. "Çekil de ineyim."
Asabi sesine şaşırırken bacaklarımı yan çevirdim ve geçmesi için ona alan açtım. Homurdanarak geçti ve otobüsten indi. Ben de indim hemen ardından. Cebimdeki telefonu çıkarıp Betül'ün numarasını tuşlarken meydandaki insanlar da bana bakmaya başladı. Ne çok kahvehane vardı...
"Erkek egemen bir köy meydanı," dedim sitemle. "Kadınlar nerede?"
O sırada bir kadın yüzünü saklamaya çalışarak bakkaldan çıkıp hızlı adımlarla meydanın çıkışına yürüdü. Onların elinden alınmış bir köy meydanında, oldukça dik tutmaya çalıştığım sırtım ve başımla duruyordum. Üzerimde gezinen gözlerden nefret ediyordum ama orada durmaya devam ettim. Gerçi bunun başlıca sebebi nereye gidebileceğim hakkında bir bilgimin olmayışıydı. O sırada telefonum açıldığına dair bir ses doldu kulağıma.
"Betül?" dedim nefes nefese.
"Ay ne oldu? Ne bu ses?"
"Geldim," dedim.
"Yavrum, merkezden burası yakın dedim diye koşarak mı geldin?"
"Dalga geçme," dedim. "Ay herkes erkek burada, nerede bekleyeyim seni?"
Sesimdeki sitemi saklamadım ondan.
"Otur dışarıdaki masalardan birine, çay söyle, geliyorum iki dakikaya."
"Çay? Kahvehanede? Delirdin galiba."
"Ne olacakmış?" dedi beni hayrete düşürerek. O da bu durumdan rahatsız mıydı?
"Okey masası kurayım istersen," dedim. "Acele et, ben bir bakkala giriyorum."
"Üzerinde kırmızı çatı olana gir, biz oradan alışveriş yapıyoruz," dediğinde çantamı omzuma yerleştirip bahsettiği bakkala doğru yürüdüm. "Bakkala adımı söyle, bekle orada."
"Tamam ama bak nolur acele et. Bunaldım sorulardan."
Kıkırdayarak onayladı beni ve kapadı telefonu. Ellerimi cebime sokup bakkaldan girdim içeriye.
"Selamün aleyküm," dedim. "Ben buraya bir arkadaşım için geldim de... Burda bekleyebileceğimi söyledi, sorun olmazsa-"
"Aleyküm selam, kızım. Çay ister misin?"
Kaşlarım kalkarken güldüm. Oldukça sevecen bir ses tonuna sahipti bakkal.
"Olabilir," dedim. Boş dondurma dolabının önündeki sandalyeye oturduğumda olabildiğince küçülmeye çalıştım. Rahatsız etmek istemedim.
"Kimi görmeye geldin?" dedi diyafonla iki çay söylerken.
"Betül," dedim. "Babaannesiyle yaşıyor. Gülsüm teyze, babaannesi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERDALİ
Teen Fiction"Sen geldin ve sorgulamaya başladım ben. 'Bu kız kim?' dedim kendi kendime. 'Neden böyle?' dedim. Sen geldin, Zeynep ve ben içimde garip bir hisle boğuşurken buldum kendimi. Hayatın nedenini, niçinini, nasılını sordum kendime." Burnunu çekip bakışla...