Merhabalar, ben geldimm. 👋👋
Betül'den~
Binbir zorlukla taşıdığım sırt çantamı gürültüyle yere bıraktığım anda birkaç çift göz döndü bana. Kimseleri umursamadan çantayı yine elime alarak girişteki adama yaklaştım.
"Merhabalar, kolay gelsin," dediğimde başıyla onayladı beni adam. "Ben Volkan amire gelmiştim. Burada mı acaba?"
"Odasında ama önce ben haber edeyim."
Telefonu tuşladığında etrafa baktım. Pek hatırladığım söylenemezdi burayı. Sadece onun odasını biliyordum.
"Kim geldi diyeyim?"
"Betül."
"Betül'müş ismi amirim."
Volkan her ne dediyse adam yerinde dikleşti ve kısaca onaylayan mırıltılarla telefonu kapattı.
"Ben size odayı göstereyi-"
"Zahmet etmenize gerek yok. Odasını biliyorum."
Adam şaşırsa da bir şey demedi. Çantayı tek omzuma takıp hızla birkaç basamağı olan merdiveni çıktım. Odasına vardığımda birkaç derin nefes alıp kapıyı çaldım.
"Gir."
Kulpu indirip odaya girdiğim an ayaktaki Volkan'ı gördüm. Ona ismiyle hitap etmek en az 'amirim' demek kadar ayrıcalıklı hissettiriyordu.
"Ben geldim."
Saçlarını kardı, yeşil gözlerini gözlerime dikti.
"Hoş geldin."
"Hoş buldum. Oturabilir miyim? Aşırı yoruldum."
"Tabii!"
Masasının önündeki sandalyeye neredeyse atarak kendimi soluklandım.
"Otobüslerden nefret ediyorum ya... Bacaklarım ağrıyor."
Sandalyesine oturan Volkan sırtını yasladı sandalyeye.
"Dinlen biraz. Bir şey içer misin?"
"Demli bir çay varsa çok iyi olur."
Güldü. Telefona iki demli çay söylediğinde odaya baktım şöyle bir.
"Sıkılmıyor musun burada?"
"Genelde sokaklardayım, biliyorsun."
"Habersiz geldim ama neyse ki buradasın cidden..."
"Geleceğinden haberim vardı," dediğinde şaşırıp ona döndüm.
"Nasıl ya?""Sarı bir kuş fısıldadı da."
Çağan... Bu çocuğun ağzında bakla ıslanmıyor muydu?
"Buraya geleceğimi bilmiyordu ki."
"İstanbul'a geleceğini söyledi, doğru. Ama hoş geldin."
Güldüm. "Hoş buldum amirim."
Bu adam neden güzelim yeşillerini kaçırmıyordu yahu?
"Volkan," dediğimde sırtını sandalyeden çekip masaya yaklaştı. "Annen yemeğe çağırmış, ondan geldim."
"Seni?"
Şaşırmıştı.
"Neden öyle sordun? Çağıramaz mı ya?"
"Yok, ben senden bahsetmedim ki hiç ona. Gül mü söyledi acaba?"
Ellerimi sandalyenin kollarına yaslayıp ona baktım. "Sadece beni değil ya. Zeynep'i, Çağan'ı, Tunahan'ı... Hepimizi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERDALİ
Teen Fiction"Sen geldin ve sorgulamaya başladım ben. 'Bu kız kim?' dedim kendi kendime. 'Neden böyle?' dedim. Sen geldin, Zeynep ve ben içimde garip bir hisle boğuşurken buldum kendimi. Hayatın nedenini, niçinini, nasılını sordum kendime." Burnunu çekip bakışla...