"Ç-çağan! Bıraksana kolumu be!"Çağan omzunun üstündeki kolu daha sıkı tutup merdivenden düşmemek için üstün çaba sarf etti. Nerdeyse tüm ağırlığını ona vermiş bu koca adamı terastan indirmek hiç kolay olmamıştı. Gecenin kasveti bir yana, içinde bir yer çok üzgündü. Üzgün ve kızgındı.
"Şş, kime diyorum?"
"Lan kes sesini!" dedi dişlerinin arasından tıslayarak. "Tek kelime daha edersen aşağı yuvarlayarak indireceğim seni!"
Zeynep'in girdiği odanın kapısından gözlerini çekip yarı sırtına aldığı adamı yerinde sabitledi. Zeynep ne haldeydi?
Zar zor aşağı kata indiğinde evin neredeyse boşaldığını gördü. Kendi ailesi ve Ufuk'un ailesi vardı sadece.
"Dikkat et, oğlum," dedi Yeşim. Evladı olmadığından mıdır nedir, Ufuk'a bir tepki vermeyen Şermin hanımı anlamıyordu. Oğlu için hiç endişelenmez miydi?
"Bana yasla Çağan," dedi kendi de biraz alkolün etkisinde olan Kadir bey. Oğlunu Çağan'dan aldığında evden çıktı sessizce. Eşi de arkasından çıktığında evin girişinde tepkisiz bekleyen ailesine baktı Çağan. Kardeşi kızarmış gözlerle ona bakıyordu. Ellerini birbirine vururken kardeşine gülümsedi. Nil, yavaşça ağabeyine gidip sarıldığında Çağan bu kez babasının kolundaki annesiyle göz göze geldi. Ne sancılı bir geceydi. Herkes hep yaptığı şeyin pişmanlığını yaşıyordu. Nedenini bilmeden ve sormadan.
"Ağabey," dedi Nil kollarını ağabeyinin belinden çekip. Dudakları titriyordu ve Allah da biliyor ya, Çağan en çok bundan nefret ederdi.
"Ağlama," dedi kardeşine. "Ağlanacak bir şey yok. Sen eve git şimdi. Ben de babama dayanayım."
Nil başını sallayıp arkasını döndü ve evden çıktı. Derya hanım, kolundaki eşini kendinden daha kuvvetli olan oğluna bıraktığında Yeşim'in yanağını öpüp gülümsedi zoraki.
"Pek hoş bir gece değildi ama neyse," dedi aklına Zeynep gelirken. "Telafi ederiz."
Yeşim başını sallayıp arkadaşını yolcu ederken tek kelime etmeyen biri vardı göz ucuyla baktığı. Eşi... Yaralı ve yaralayan bir eş...
Çağan da baş selamı verip kapıya gidecekti ki son dakikada durdu. Babasını dikkatle tutarak arkasına baktı.
"Çocuklar babalarını bu vakitte mi taşırlar?" dedi. "Onlara en çok ihtiyaç duyduğu yaşlarda ve babaları henüz yaşlı ya da hasta değilken? Engin amca... Kızının sana ihtiyacı var. Öldürsen söylemez bunu ama biliyorum. Kendimden biliyorum."
Yeşim'e de baş selamı verip babasını tekrar kucakladı ve yarı sürükleyerek dışarı çıkardı.
Yeşim, Çağan'ın ardından kapıyı örttüğünde dönüp de eşine bakmadı. Merdivenlerden yukarı çıkmaya koyulduğunda sustuğum yetti, diye düşündü. Kalp mı kıracaktı? Varsın kırsındı, eşinin aklını başına başka türlü getiremezdi.
"Zeynep'i bıraktın... Bana geldin ve onu hiç söylemedin. Günlerdir susuyorum. Konuşmanı bekliyorum. Özür dilemeni... Sense özür şöyle dursun, her şeyi daha da mahvediyorsun. İçmeyin, dedim değil mi? Bazen... Kızını senden daha çok tanıdığımı hissediyorum. Gerçekten öyle mi?"
Ardını dönmeden derin bir nefes aldı.
"Benim sevdiğim adama ne yaptın?"
Engin'in duvar dibine çöktüğünü de sessiz gözyaşı döktüğünü de görmedi. Eşini özlüyordu.
Herkes odasına çekildiği vakit sanki bir şeylerin altında kalmış gibi, enkaz altında kalmış gibi hissedenler vardı.
Engin, sarhoşluktan sıyrılırken kalbinin acısını daha çok hissetmeye başladı. Senelerdir yaptığı kabahatler son bulmuyordu. Ne özrü vardı ne vazgeçişi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERDALİ
Teen Fiction"Sen geldin ve sorgulamaya başladım ben. 'Bu kız kim?' dedim kendi kendime. 'Neden böyle?' dedim. Sen geldin, Zeynep ve ben içimde garip bir hisle boğuşurken buldum kendimi. Hayatın nedenini, niçinini, nasılını sordum kendime." Burnunu çekip bakışla...