2.BÖLÜM:ALIŞILMADIK

413 24 15
                                    

"Gül, akşam ezanı olmadan döneceğiz. Söz verdik annelere, değil mi kızlar?"

Yavuz amcanın sorusuna başımızı sallayarak cevap verdik. Akşam üstü parka gidiyorduk. Salıncakta sallanacaktık. En sevdiğimiz oydu!

"Baba," dedi Gül caddeden karşıya geçerken. "Salıncakta sallanırken gökyüzüne uçabilir miyiz? Kuşlar gibi!"

Yavuz amca güldü.

"Kanatlarımız olmadığı için fena düşeriz ama kızım."

Gül dudaklarını büzdü. Sonra bana baktı ve gülümsedi.

"El ele tutuşup uçarsak ben bir kanat olurum sen bir kanat olursun. Düşmeyiz hem?"

"Kuş olmak mı istiyorsun Gül? Ben istemiyorum. Kanatları olanlar uçmayı öğrenince yuvadan gidiyorlar. Ben annemi bırakamam."

"Ama istediğimiz an döneriz."

"Ama annem özler beni... Bilemedim."

Parka girdiğimiz an bu sohbeti unutmuştuk. Hala aynı düşünüyordum. Kuş olmak değil annemin anlattığı o çiçek olmak isterdim ben. Annesini bırakmayanından ama...

"Baba, sallar mısın bizi?"

Yavuz amca henüz oturduğu banktan kalktı. Gülerek geldi yanımıza.
İki salıncak vardı parkta. Gül'e biri bana biri...
Yavuz amca Gül'ü salladı yavaşça.

"Hızlı baba, hızlı!"

Ben de bir ayağımı yere koyup salladım kendimi. Babam neredeydi? Beni sallamaya gelmeyecek miydi?

"Zeynep... Seni de sallayalım bakalım..."

Ayağımı yerden çekip başımı salladım.

"Çok hızlı olmasın Yavuz amca. Ben uçmak istemiyorum."

Gül kadar değil ama yerden yükselmeyi seviyordum. Rüzgarı hissetmeyi seviyordum. Nefesimin anlık kesilmesini seviyordum.

Yorgunlukla banka çöktüm. İlk kez böyle bir rüya görüyordum. Kendimi, küçük beni...
Yaşamımdan bir eksik anı daha... Babasızlığı yaşamışım iliklerime kadar. O zaman bile ondan nefret ederken onu bekliyormuşum aslında.  Sessizce, beni bir gün sallaması için dua etmişim Allah'a.

"Kızlar, gidelim artık. Bekler anneler."

Yavuz amca büyük kalbine beni de alıvermişti. Babalık yapmıştı. Gül'ün ailesi benim de ailem oluvermişti. Ağabeyini bile ağabeyimmiş gibi benimsemem ondandı belki...
Küçük ben, Yavuz amcanın elini tutmuş giderken arkasından baktım. Babasının yokluğu onu üzüyordu ama varlığı da üzecekti. Benim neden normal bir babam yoktu? Annemin bahsettiği o herkese Allah tarafından verilen sınav, benim için baba mıydı? Baba yokluğu ve varlığı...

Koca bir nefes çekip ciğerlerime, soluk soluğa uyandım. Bir an nerede olduğumu bilemedim. Loş bir odada, geniş bir yatakta uyandım. Ne tanıdık bir koku vardı ne de tanıdık bir eşya...

Başımdan kayan şalımı çözdüm yavaşça. Başımın ağrısı ondanmış gibi...
Saçımı gevşekçe topladım. Şalımı yeniden taktım. Üstümde geniş bir tunik ve pantolon vardı. Onlara dokunmadım.

Odaya göz gezdirdim. Bavullar kapının yanında duruyordu. Gece lambası bile açık değildi, odanın loşluğu koridordan gelen ışıktandı.
Kapının üstündeki buzlu camdan bir karartı geçince kaşlarımı çattım.

ZERDALİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin