Odama sızan güneş ışığı sayesinde gözlerimi açtım. Ağaçların arasından güneşin kurnaz ışıkları saçlarımla oynuyordu. O kadar huzur dolu bir manzaraydı ki. Keşke, keşke bu olayları yaşamasaydım. Neden ben? Böyle şeyler filmlerde olur gerçekte değil. Keşke gözlerimi açsam ve bu kabus sona erse. Keşke kendi evimin kendi yatağında, annemin sesiyle uyanabilsem. Çok yakında buradan gideceğim. Küçük bir oyunla. Tek yapmam gereken onu seviyormuş gibi falan yapmak. Yaklaşımını kabullenmek ve bitti. Ama bu çok acımasızca olur. Hem birşeyler hissettiğini söylüyor. Hayır bu olmaz.
Ben bunlarla kafa yorarken odamın kapısı çaldı. İçeriye yavaşça Victor'un kafası girdi. Uyanık olduğumu görünce vücudunu da içeri soktu."Günaydın." dedi. Yatakta oturup ona gülümsedim.
"Kahvaltı hazırladım. Kendine geldiysen mutfağa geçelim." dedi.
"Tamam. Önce yüzümü yıkayayım, geliyorum." dedim ve yataktan kalktım. Geceliğimin yırtmacı ben yürürken açılıyordu. Victor'un gözlerini üzerimde hissettim ama bunu dert etmedim.
Banyoda işim bittiğinde Victor hâlâ odadaydı. Camdan bakıyordu. Geldiğimi duyunca bana döndü ve çıkabilmem için kapıyı açtı. Yanından doğru dışarı çıkıp mutfağa ilerledim. Gayet güzel bir kahvaltı masası hazırlanmıştı. Oturdum ve o da oturana kadar bekledim. Karşıma oturdu."Sen şimdi yemek yiyemiyor musun?" dedim. Çatalıma bir salatalık alıp ağzıma götürdüm.
"Normal şartlarda yemem ama istersen sana eşlik edebilirim." dedi.
"O halde eşlik etmeni isterim." Bir bardak su içerek başladı.
"Neden buradasın Lisa?" dedi. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Tam ağzımı açıp 'çünkü sen beni kaçırdın' diyecektim ki elini kaldırdı.
"O sebep değil. Buralı değilsin. Neden buraya geldin?" Nefes verdim.
"Ben ailemden kaçtım. Babam fakir biri değildi ve benim de maddi durumu kendisi gibi olan biriyle evlenmemi istedi. Ama evleneceğim kişiyi benim haberim olmadan kendi seçmiş. Hangi baba sırf parası var diye kendi kızını ondan on yaş büyük bir adamla evlendirmek ister ki? Adamı tanımıyorum bile. Ve ayrıca evlilik düşünmek için daha çok gencim." dedim. Güldü.
"Neden gülüyorsun?" dedim tek kaşımı kaldırıp.
"Kimliğine göre yirmi altı yaşındasın. Yani çok da genç değilsin." Yalandan bir kahkaha attım.
"Söyleyene bak. Sanki sen çok gençsin." Kafasını iki yana salladı.
"Değilim. Hemde hiç. Aramızda yüz yirmi dört yaş var." Gözlerim açıldı. İçtiğim su boğazıma takıldı.
"Yanlış mı duydum? Bir daha tekrar eder misin?" dedim.
"Aramızda yüz yirmi dört yaş var." dedi, gayet sakin bir biçimde. Ufak bir hesaplama yaptım.
"Yani yüz elli yaşında mısın?" Şaşkınlığım hâlâ geçmemişti. Benimle dalga geçmesini bekledim ama yapmadı.
"Aslında yüz kırk dokuz. Yeni yaşıma daha altı ay var ama yıl olarak, evet yüz elli yaşındayım." Ben güldüm ama o gayet ciddiydi. Gülmeyi kesip yemek yemeye devam ettim. Daha fazla konuşmanın bir manası yoktu. Nasıl biri olduğunu öylesine merak ediyorum ki.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEKLENMEDİK (+18) (TAMAMLANDI)
Romance"Neyim ben, senin için gönderilmiş bir mucize mi?" "Kim bilir, belki de öylesindir. Yalnızca tekrardan yaşamak istiyorum. Farklı duyguları tatmak istiyorum. Senden tek istediğim ise bana yardımcı olman. Sonrasında istediğini yaparsın. İster kalırsı...