32. ALIKOYMA

27 6 0
                                    

   Artık evde yalnızca kocamla beraber kaldığımız günün sabahı, gözlerimi açınca sadece kendim olduğumu anladım. Victor işe gitmiş olmalıydı. Saat öğlen biri geçmişti. Nereden geliyordu bu yorgunluk? Cevap sanırım kesindi.
  
Elimi karnıma götürüp biraz okşadım. Kız olursa adına Linda koyabilirdim belki. İspanyolca 'güzel' anlamına geliyordu. Üstelik benim adıma da benziyordu. Linda Black. Belki de erkek olurdu. Sanırım isim düşünmek için bayağı erkendi.
  
Yataktan nihayet kalkıp üstüme bir eşofman altı ve askılı bir bluz giydim. Fakat kollarım biraz üşümüştü. Victor'un dolabından kapşonlu ve fermuarlı bir hırka çıkarttım. Kapıya doğru yöneldiğimde kollarımı hırkadan geçirmeye çalışıyordum.
  
   Mutfağa indiğimde tezgahın üzerinde turuncu rujum duruyordu. Peki onun burada ne işi vardı? Aldırış etmeden kapağını açtım ve dudaklarıma ruju sürdüm. Sabah makyaj yapmayı sevmezdim ama sanki bir işaret gibiydi bu.
  
Ekmek kızartma makinesinden yeni çıkardığım ekmeklerin üzerine biraz reçel sürdüm. Bir elimde ekmeğim öteki elimde ise telefonum vardı. Güncel haberlere göz atıyordum. Pek önemli şeyler yoktu anlaşılan. Magazin, magazin ve magazin.
  
Sıkıcı haber sayfasını kurcalarken Victor'un çağrısı ekranıma düştü. İkinci kez çalmadan yanıtladım.

"Efendim sevgilim?"

"Uyanmıştın değil mi?" dedi. İş yerinde kullandığı otoriter ses tonunu kullanmıştı.

"Teşekkür ederim." dedi ama bana değildi. Yanında biri vardı anlaşılan.

"Evet uyandım. Gittiğini duymadım. Şirkette misin?"

"Evet ve mümkünse senin de gelmeni isteyecektim. Mümkün olduğunca çabuk hemde. Ama arabalar bakımda. Taksi ile gelebilir misin?" Bu kadar acil olan neydi bilmiyorum ama ses tonuna bakılırsa cidden acildi.

"Çıktım bile." Gerçekten de evden çıkmış ve bir taksi çağırmıştım.

   Uzun korna çalışları, milim milim oynayan tekerlekler ve şoförün içtiği sigaranın kokusu. Oldukça trafik vardı. Derin bir nefes aldım ve ödediğim parayla birlikte taksiden indim. Yürüsem daha hızlı giderdim. Topuz yaptığım saçım açılmak üzereydi. Üstümdeki eşofman da şirkete pek uygun değildi belki ama ben hamile bir kadındım. Rahat etmem gerekirdi.

                                             ***

   Yarım saat sonra şirketten içeri adım atmıştım. Cam ofislerden birinde yansımamı gördüm. Oldukça güzeldim evet ama rujum dudaklarımın etrafına dağılmıştı. Yanımdan geçen kızdan peçete istedim ve cebinden bir tane çıkartıp verdi. Rujumu silerken asansöre bindim. Tek başıma olduğum asansörde aynaya bakıp saçlarımı açtım ve elimle şekil verdim.
  
Victor'un ofisine girdiğimde karşısında iki tane takım elbiseli adam vardı. İkisinin de bakışkarı çok keskin bir vaziyette Victor'un üzerindeydi.

"Yarım saatiniz var." diye kükredi Victor. Ben bile ürkerken onların gözü bile kıpırdamamıştı.

"Yarım saat içinde eğer açtığımda hâlâ o site muvcut ise, gözüme gözükmeden muhasebeden çıkışınızı alın. Anlaşıldı mı?" Öyle bağırıyordu ki boynundaki damarlar dışarı çıkıyordu. Adamlar kafalarını salladı ve odadan çıktı.

"Neler oluyor?" dedim masaya doğru ilerlerken. Victor laptopun ekranını bana çevirdi. Kaşları hâlâ çatık ve yüzü gergindi. Gösterdiği haber sitesindeki yazıları okudum.

BEKLENMEDİK (+18) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin