Gözlerime işleyen ışık ve cama vuran iri yağmur damlalarının sesi ile gözlerimi araladım. Yatakta tek başımaydım. Saatin saniye başı çıkardığı ses ve ondan bile hızlı olan yağmur damlaları. Bir de konuşma uğultusu. Muhtemelen giriş kattan gelen bir uğultu.
Saat dokuzu geçiyordu. Hiç kalkasım da yoktu. Bıraksalar bütün gün yatakta olurdum. E bırakıyorlardı da zaten. Ama açtım. Kalkmam ve iki merdiven inmem gerekiyordu. Salondan geldiğini düşündüğüm konuşmanın konusunu öğrenmem gerekiyordu.
Kollarımla kendime destek verip yataktan kalktım. Banyoda elimi yüzümü yıkadım ve esneyerek dolaba doğru ilerledim. İçinden çıkardığım dizüstünde siyah bir tayt ve bebek mavisi bol bir t-shirt giydim. Tekrar esnemeye devam ederek aşağı indim.
Salon kapısına yaklaşınca kendimi göstermeden konuşmayı dinledim.
"Evimde silah bulundurmayı sevmiyorum." dedi Victor. Kafamı kenardan çıkardım ve ortama baktım. Victor bacak bacak üstüne atmış elindeki viski bardağı ile oynuyordu. Karşısında ise Frank oturuyordu. Dizlerinin üzerine dirseklerini dayamış ve öne doğru eğilerek oturuyordu. Ellerini önünde birleştirmişti. Ortadaki sehpanın üzerinde ise siyah bir silah vardı. Model vesaire bildiğim söylenemez. Ama evimde, salonumun ortasında bir silah vardı.
"Uzun süreliğine değil. Kısa bir müddet sadece. Kullanmayı zaten biliyorsun bir de yakınında tut yeter. Kemerinde taşı demiyorum sana. Arabadaysan torpido gözünde dursun. Yatak odandaysan komodininde. Ama sana yakın olan bir yerde." Victor derin bir nefes aldı. Öne doğru eğildi ve silahın kurşun konulan kısmını açtı. İçi dolu gözüküyordu. Geri kapattı ve geri yaslanırken dudaklarından bir "Lanet olsun" döküldü.
Küçük adımlarla salona girdim. İkisi de istifini bozmadan gözleriyle beni takip ettiler. Tekli koltuğa bir bacağımı altıma alarak oturdum. Sırasıyla Frank'a, silaha ve kocama baktım. Victor'a ufak bir gülümseme gönderdim.
"Tamam, kalsın." dedi Victor Frank'a bakarak. Silah için konuşmuştu. Rahat bir nefes veren Frank dizlerine vurarak kalktı. Bir şey söylemek için ağzını açtığı sırada bir patlama sesi duyuldu. Ben korkuyla yerimde titrerken Victor ayağa fırlayıp silahı aldı. Emniyeti açarken bir bağırış geldi.
"Black!" Acı dolu, intikam isteyen ve korku saçan bir sesti bu.
"Yukarı çık." Frank bana döndü. Ben ise bir şeyleri hazmetmeye çalışıyordum.
"Lisa yukarı çık. Hemen, şimdi. Ben yanına gelene kadar da sakın odadan çıkma." Victor biraz daha yüksek sesle sanki beni uyandırmak ister gibi konuşmuştu. Sanki bunları her gün yaşıyormuşum gibi hızlıca kalktım ve odama geri çıkmaya başladım. Aslında deli gibi korkuyordum. Ama bunu daha sonra açığa çıkarsam daha iyi olurdu.
Odamda bir o yana bir bu yana volta atarken aşağıdaki sesleri dinlemeye çalışıyordum. Ama hiç ses yoktu. Bir şey olmuş olma ihtimalini aklıma bile getirmek istemiyordum. İstemeyerek ama korkunun verdiği panikle aşağı kata, kütüphaneye indim. Ön tarafa bakan Fransız balkona ilerledim. Kendimi göstermeden aşağı baktım.
Yere yüzüstü yatırılıp kolları arkadan tutulan bir adam vardı. Frank'la birlikte beş koruma vardı. Bunlardan ikisini alışveriş merkezinde görmüştüm. Victor adamın yanına eğilmiş ona bir şeyler söylüyordu. Kafasıyla bir işaret verdi ve eve girdi. Daha fazla izlemek istememiştim. Tekrar yatak odama çıktım.
Yatağın üzerine sırtüstü yatıp hâlâ devam eden yağmuru izlemeye başladım. Ruhsuz gibiydim. Alışıyor muydum? Biraz erken değil miydi? Oda kapısı yavaşça aralandı. O tarafa bakmadım. Görüş açıma girdiği kadarıyla kapıya yaslanmış ve bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEKLENMEDİK (+18) (TAMAMLANDI)
Romantizm"Neyim ben, senin için gönderilmiş bir mucize mi?" "Kim bilir, belki de öylesindir. Yalnızca tekrardan yaşamak istiyorum. Farklı duyguları tatmak istiyorum. Senden tek istediğim ise bana yardımcı olman. Sonrasında istediğini yaparsın. İster kalırsı...