28. ÇEKİMLER

25 4 0
                                    

   Sabahın dokuzunda sınıfımda normal bir vaziyette ders anlatıyorken aldığım telefon ile okuldan koşarcasına çıkmak zorunda kaldım. Yaklaşık bir hafta önce WhitePearl markası beni aramıştı ve şuan çekim için beni beklediklerini söylemişti. Hem de son dakika ve ben hazırlıksızken.

Kırmızı ışıkları sevmediğimi söylemiş miydim? Çünkü nefret ediyorum da. Direksiyona parmaklarımı yapıştırmış hayatımı kurtaracak yeşil ışığın yanmasını bekliyordum. Tüm dikkatimi önümde duran trafik lambasına vermiştim. Ta ki arabam hafifçe sallanana kadar.
  
Arkamdan bana çarpan eski model bir arabanın sürücüsüyle dikiz aynasından göz göze geldik.

"Lanet olsun. Duran arabaya nasıl çarpabilirsin ki?" Sinirimi yatıştırmak için derin bir nefes aldım ve dudaklarımı yaladım. Bir kez daha erkek sürücü ile göz göze gelip arabadan indim.
  
İyi haber, bende en ufak hasar yoktu. Kötü haber, polis çağırıp tutanak tutmamız gerekiyordu. Nasıl olduysa bana çarpan arabanın ön tarafı kötü hasar almıştı. Adam eğilmiş arabasına bakıyordu.

"Duran arabaya nasıl çarpabilirsin ki?" Ne düşünüyorsam o. Şu an bir araba bilinçsizce bana çarpmıştı ve sinirliydim. Bir zahmet alttan alsınlar.

"Tutanak tutmamız gerekiyor." dedi adam. Kendi arabamın arkasına tekrar baktım ve omuz silktim.

"Banane." dedim. Kriz anında ne de güzel konuşuyordum. Adamın gözleri açılmıştı.

"Nasıl yani..."

"Ben hasar almadım. Sen bana çarptın. Şikayetçi değilim senden. Düz duvara çarptım dersin. Duran arabaya çarpan düz duvara da çarpar." dedim ve tekrardan arabama bindim. Adam arkamdan bir şeyler söylemişti ama umrumda olduğu da söylenemezdi.

   İşte sonunda çekim yapılacak stüdyoya gelmeyi başarmıştım. Kazasız belasız demek isterdim ama maalesef ufak bir kaza olmuştu. Ben arabamdan indiğim an aslında stüdyo önünde bekleyen bir grup magazinci yeni tanınmaya başlandığı halde fazla viral olmuş bana yöneldi. Bir kaç soru yöneltmeye çalıştılar ama dinleyememiştim.

"Üzgünüm acelem var." diyip geçiştirmek zorunda kalmıştım. Oysaki magazincilerle konuşmayı seviyordum.
  
Nihayet içeri girdiğimde yönlendirmeler sonucu çekim yapılacak bölümü bulmuştum.

"Ah, Bayan Lisa Black hoşgeldiniz. Ben Amber Mendes. Sizinle telefonda konuşmuştuk hatırladınız mı?" Kıvırcık afro saçları olan siyahi bir kadındı bunu söyleyen. Dudağında kırmızı ruju ve ruju ile aynı renge sahip iri çerçeveli gözlükleri vardı. Oldukça çekici bir kadındı.

"Hoşbuldum. Evet hatırlıyorum sesinizden anlaşılıyor. Ayrıca lütfen sadece Lisa diyin olur mu?" dedim. Kadın bana gülümsedi ve eliyle makyaj koltuğunu işaret etti. Koltuğa oturdum ve hemen toplu saçlarımı açan birçok el vardı. Aynı anda hem saçlarımla uğraşılıp hem makyajım yapılıyordu. Profesyonel parmaklar düğün günümden beri beni bulmamıştı. Hareket etmeden bütün işimin başkaları tarafından yapılması kulağa pek hoş gelmesede ben seviyordum.

   Siyah ve nude tonların kullanıldığı dumanlı makyajım bittiğinde ağaya kalktım ve bana gösterilen yerde seçilmiş olan kıyafetleri giymeye koyuldum. Birden fazla koleksiyon vardı ve sanırım hepsi için en az iki elbise giymem gerekiyordu. Oldukça yorucu olacaktı ama sonunda yorulduğuma değecekti.

   Çekimlerin bazıları yeşil arka fonda bazıları ise beyaz fonda çekilmişti. Yeşil olan arka plana farklı mekanlar editleneceği söylenmişti bana. Hatta ilk önce onları çekmiş en son beyaz olana dönmüştük ki ben çekimi bitirene kadar onlar da editi bitirsinler. Bu sayede ben de tüm fotoğraflarımı görebilecektim.
  
Sadece dokuz tane kıyafet değiştirmiştim ama sayısız poz vermiştim. Sırf poz vermek için yere yattığım bile olmuştu. Bazı kıyafetler günlük bazıları ise abiyeydi. Ve ben tabikide en çok abiye olanları beğenmiştim. Gece elbiseleri benim bütün ilgi alanımdı.
  
İlk olarak siyah, ip askılı ve derin yırtmacı olan, uzun bir elbise gitmiştim. Sırt kısmında şeritler vardı ve Victor burada olsa kesin çok beğenirdi.
  
İkinci giydiğim elbise zümrüt yeşiliydi. Bu renge aşık olabilirim sanırım. Yine derin yırtmacı boy gösteriyordu ve eteği oldukça uzundu. Hatta arkamda uzun bir kuyruk gibi duruyordu. Üst kısmı askılıydı ve çok derin olmayan bir V yakası vardı. Sırt kısmı ise korseleri andıracak biçimde ipliydi.
  
Giydiğim üçüncü elbise mint yeşiliydi. Sanırım tasarımcı yeşil rengi en az benim kadar seviyordu. Ve de yırtmaçları seviyor olmalıydı ki bu elbise de yırtmaçlıydı. Diğerleri gibi derinliğinden ödün vermiyordu. Degaje yakalıydı ve ip askıları tepeden bağlanıyordu. Övünmek istemem ama, ya da isterim kimin umrunda, bu elbise de bana çok yakışmıştı.
  
Dördüncü ve son giydiğim abiye elbise ise yine yeşildi. Tasarımcı yeşil rengi sevmiyordu, ona zil zurna aşıktı. İkinci giydiğimden daha koyu renge sahipti. Yaka kısmı biraz dökümlüydü. İp askıları arkadan çapraz birleşiyordu ve eteği asimetrik bir biçimde sağdan sola doğru uzuyordu.
  
Sonunda günlük kıyafetlere geçtiğimizde elime iki parça verilmişti. Büzgülü, beyaz, mini bir etek ve crop tarzı, kolları oldukça bol olan bir üst. Günlük gibi durmasa da onlar bu elbiseyi günlük kullanım için ayırmışlardı. Fakat dergi kapağı için kesinlikle gece elbisesi giydiğim fotoğraflardan biri kullanılacaktı.
  
Giydiğim altıncı elbise zebra desenliydi. Mini eteğinin altına siyah uzun çizmeler giymiştim ve üstüme geçirdiğim deri çeker ile gayet tarz duruyordu. Henüz altı tane elbise giymiş olmama rağmen bu kadar yorulmuş olmam normal miydi?
  
Gittikçe sona yaklaşıyorduk ve bu enerjimi biraz olsun yükseltiyordu. Yedinci elbise straplez ve siyah bir elbiseydi. Balon gibi geniş kolları omuzlarımdan aşağıdaydı. Etek boyu dizimin biraz üzerindeydi ama iki yanında da tam bacaklarımın hizasında yırtmaçları vardı. Bugün haddinden fazla yırtmaç görmüştüm. Bence artık yeterdi.
  
Geldi sekizinci elbiseye. Elbise dediğime bakmayın aslında oldukça asi bir takımdı bu. Siyah ceketinin içine hiçbir şey giymemiştim ve boru paça pantolonumun altına da ayakkabı giymemi istememişlerdi. Ceketin yalnızca bir tane düğmesi vardı ve göğüslerimi kapatmaya elbette yetmiyordu. Bu takımla tam üç poz çekmişlerdi ve ben en çok ilkini beğenmiştim.
  
Gelelim dokuzuncu ve son elbiseye. Aslında bu elbise de abiye tarzındaydı ama en çok bunu beğendiğim için sona saklamak istemiştim. Eteği dizimin üstünde bitiyordu üst tarafı da boynumu sarıyordu. Bordo renk ve yumuşak bir kumaşı vardı. Boynumdan belime doğru sırt dekoltesine hava katacak şekilde taşlı şeritler iniyordu.

BEKLENMEDİK (+18) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin